.

.
.

2 Temmuz 2012 Pazartesi

BİR ŞİİRİN ANIMSATTIKLARI

Geçen hafta bir süpermarketin kitap reyonunda indirimliler sepetinden tesadüfen almıştım "Safran Mutfağında Aşk"ı. Saçımı boyatmak için kuaföre giderken o anda okuduğum kitap kalın olduğu için yanıma aldım ve boyanın süresi dolana kadar da 40 sayfasını okuyuverdim, umduğumdan çok daha iyiydi. Konu İran'da geçiyordu-yer yer İngiltere de giriyordu devreye-kahramanımız Meryem ve kızı Sara'nın öyküsünü okurken arka planda Şah Dönemi, Musaddık dönemi ve Humeyni dönemine geri dönüşlerle değiniliyor ve sosyal anlamda bir İran panoraması çiziliyordu. Beni asıl şaşırtan İran'a dair bir kitabın girişinde yer alan Matthew Arnold'un "Dover Sahili" isimli şiiriydi. Daha kitabı açar açmaz uzun süredir görmediğim bir tanıdığa rast gelmişcesine irkildim. Matthew Arnold adını ve Dover Sahili şiirini ilk duyduğumda 10 yaşındaydım. Tabii ki o yaşta ilgi alanım İngiliz Edebiyatı ve şairleri değildi, kıvırcık favorileri her iki yanağını da işgal etmiş, saçlarını ortadan ayıran bu İngiliz'i de hiç merak etmiyordum. Ama insan bazen ummadık bir yerde, ummadık bir zamanda ilgisiz bir bilgiyi beynine depo edip yıllarca orada saklayabiliyor, yıllar sonra karşısına bu bilgi yine ummadık bir yerde çıkınca da binbir çeşit anı şeker kavanozuna düşmüş karınca misali beynine hücüm ediveriyor.

10 yaşımın ilk ciddi anlamda sayfiyede geçirilen yaz tatiliydi Amasra seyahatimiz. Henüz el değmemiş, endüstri artıklarına bulaşmamış, bakir mi bakir, güzel mi güzel bir beldeydi o yıllarda Amasra. Benden birkaç yaş büyük, artık genç kız olan çok sevdiğim teyze kızım da bizimle birlikte gelmişti ve o yüzden iki kat mutluydum. Kendime şirin  Arap kızı formunda şişme bir bebek almış, annemin diktiği plaj kıyafetlerimi özenle valizin bana ayrılan köşesine yerleştirmiş ve o zamanlar epey virajlı olan Ankara-Amasra yolunu otobüste yanyana oturduğumuz teyze kızımın kucağında çokca uyuyarak katetmiştim. Sersemlemiş bir şekilde Amasra'ya ulaştığımızda denizin hemen kıyısındaki pansiyonumuza yerleşmiş, kumlu plajda ayaklarımı sürüyerek biraz dolaşmış sonra da yorgunluktan sızmıştım. Sabah adeta birisi dürtmüş gibi erkenden uyanmış ve denizin üstünde muhteşem bir şekilde doğan güneşi görünce ağzım açık pencerenin önüne çakılıp kalmıştım. Ömrümce unutamadığım bir gündoğumudur o. Sonraları Amasra yaz tatillerimizin değişmez mekanı haline gelince onlarca defa güneşin doğuşuna ve batışına şahitlik etsem ve her seferinde hayran kalsam da o ilk gün hafızamda özel bir yere kayıtlıdır. Güneşin doğuşuyla başlayan tatilimiz deniz sefalarıyla, Amasra'nın bir güneşli, bir yağmurlu değişken havasıyla neşe içinde geçip gitmişti. Mısır yapraklarından yapılma çantalar, çarşı içindeki ahşap objeler satılan dükkanlardan kürdan kuyrukla tahta fareler almış, yürüyüş yaptığımız yolların kenarlarından dudaklarımız morarana kadar böğürtlen toplayıp yemiş, devasa tripotları şaşkınlık veren mendireğin ucundaki daimi yerinde denize sarkıttığı oltasıyla gün boyu balık tutan annemin amcasının esprilerine gülmüş, halamın bronzlaşmak için denediği tarifin amonyağından bilinçsizce derin bir nefes çekerek ömrüm boyu unutamayacağım bir koku tecrübesi yaşamış, kısacası günleri günlere eklemiştik. Böyle günlerden birinde çarşı içinde karşımıza çıkan küçücük, salaş kitapçı dükkanına girmiştik teyze kızımla. Niyeti bana bir kitap almaktı ve fazla seçeneğimiz de yoktu. Tezgah üstündekileri şöyle bir karıştırmış ve ismi hoşuma gittiği için minik bir kitap seçmiştim: "Leylek Dede". Muhtemelen ya ikinci eldi ya da uzun süredir vitrinde duruyordu, kapağı solmaya yüz tutmuştu çünkü. Daha pansiyon odasına adımımı atar atmaz okumaya başlamış ve ertesi güne bitirmiştim. Artık o kitap benim ergenliğime damga vuracak unutulmaz kitaplardandı, kimbilir kaç kere okumuştm döne döne. Sonraları filmini de izlemiştim, Judy Abbott ve Jarvis Pendleton'u ete kemiğe bürünmüş görmek ilginç gelmişti. İşte o kitapta geçiyordu İngiliz şair Matthew Arnold ve "Dover Sahili" şiiri. Kırmızı kapaklı bir kitaptı, Judy onu Lock Willow çiftliğine tatile giderken yanında götürüyor ve bahçede unuttuğu bir gün kitap yağmurda kalıyor, kapağın rengi iç sayfalara geçiyordu. Bugün bile kelimesi kelimesine hatırlarım kitabı görünce verdiği tepkiyi: "Artık Dover Sahili'ni pembe dalgalar yalayacak". Tesadüf bu ya Matthew Arnold'un şiirleri "Safran Mutfağında Aşk"ın neredeyse kahramanlarından biri ve kitabın kapağı da tıpkı diğerinde olduğu gibi kırmızı. Bir bilinç çakışmasıyla ben bizim mahallenin kuaförünün kıytırık koltuğundan havalanıp Amasra'ya uçuverdim. Bir saç boyama süresince 10 yaşımın tatilini yeni baştan yaşayıverdim. Üstüne iki gün sonra bir de İran Kültür Günleri ziyareti yapınca "Hayat bazen tesadüften ibarettir" atasözünün de yeri geliverdi işte.

Bunca lafın üstüne diyorum ki kitap çok güzel, bulursanız okuyun. Belki sizi de alır bir yerlere götürüverir...

31 yorum:

  1. Ben ancak senin yazdıklarını zevkle okuyabiliyorum:))

    YanıtlaSil
  2. gülüyom sana ya, o aklını seveyim kıs nasıl unutmuyosun bunları defter akıllı bacıkuşum benim...
    Amasra dedin yine gönül telimi titrettin, nasıl istedim şimdi orada olmayı bi bilsen.
    Artık şu Leylek Dedeyi okumak farz oldu.Belki de okudum hatırlamıyorum.

    Öptüm seni

    YanıtlaSil
  3. Ben de bu yazınızı keyifle okudum.

    Ne mutlu ki o günleri yaşamış bir leylak dalı var: )

    YanıtlaSil
  4. İşte böyle okuyucu alıp bir yerlere götüren kitapları seviyorum ben...

    YanıtlaSil
  5. incecik bir mor bandın üzerindeki arabesk desenler götürdü beni.. cumartesigünü .. kendi on yaşlarıma..

    eş zamanlı yolculuklar yapmışız.. zamanda..=)..

    iranla ilgili kitapları okurken içim çok daralıyor.. biliyor musun..
    o yüzden okuyamıyorum aslında..

    atalet

    YanıtlaSil
  6. Hocam sendeki kitap okuma alışkanlığnın 100debiri bende olsa okulu birincilikle bitirirdim.

    YanıtlaSil
  7. Ne güzel anlatmışsın hemen gidip alasım geldi .Şiirler ve otbiyografi bayılırım.Saçın boyanana kadar 40 sayfaysa demekki sürükleyici bir kitap diyorum teşekkürler.

    YanıtlaSil
  8. kitaplar ve anılar ne muhteşem ikili. yazını zevkle okudum leylak dalım. sabah amasra kısmını bir kez daha okumak istiyorum. sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  9. ne guzel yazmissin basli basina bir oyku bu aksam aksam daldim gittim bende baska bir siire edgar allan poe'nun annebella'si lise yillarima:)

    YanıtlaSil
  10. Hafızanıza nazar değmesin:)

    YanıtlaSil
  11. Çok ilginç bir şey yaşamışsın Leylak' cım. Büyük bir keyifle okudum bu yazını.Leylek Dededen daha önce de bahsetmiştin. Ben de merak ettim şimdi. Öptüm:)

    YanıtlaSil
  12. Çok güzel bir yazı olmuş.Bayıldım. Nereden neler hatırlanıyor değil mi?
    Kitaba rastlarsam alacağım bu arada, çok merak ettim:)

    YanıtlaSil
  13. benim merak ettiğim bu fotonun nasıl bu hale geldiği?çok güzel olmuş, bunu yapan ne?

    YanıtlaSil
  14. sizin bu yazınızı gözümden kaçırmışım , şimdi bi başkasının blogunda görünce hemen tıkladım. Bu yazıyı önce farketmeyip tam Ankaradan Amasraya gideceğimiz gün öncesi görmem bana da tesadüf mü dedirtti :))

    YanıtlaSil
  15. İşte öyle güzel bir yer Amasra ben bu yazıyı demir çelik tesislerinde dinlenip, nur pansiyonda biramı yudumlayıp deniz altındaki kömür yatağına şaşıp, cenevizli dostlarımın şimdiki haline söylenmelerini dinlerken okudum:))
    çok yaşa yine döktürmüşsünüz. Bu hafta kpss bir daha ki hafta allah kerim inşallah.

    YanıtlaSil
  16. Balkahve,
    Ne ilginçtir, mendirekte balık tuttuğunu söylediğim büyük amcam Demir-Çelik mensubu idi ve her sene yaz tatilini o tesiste geçirirdi. Benim de pekçok kez gitmişliğim vardır oraya. Ah çocukluğumun Amasrası, olağanüstüydü. Herşeye rağmen hala güzel değil mi?
    Ben de kısa bir tatile gidiyorum, sınav da biter o arada, dönüşte bir etkinlik yapalım:))

    YanıtlaSil
  17. Çiğdemce,
    Bu demektir ki Amasra tatiliniz çok güzel geçecek:))
    İmza:
    Falcı Leylak:))

    YanıtlaSil
  18. Karakitap,
    Photoscape isimli bir fotoğraf programı indirdim internetten, onunla her türlü düzenlemeyi yapabiliyorsun. Tavsiye ederim basit ve güzel, ücretsiz indirebilirsin netten.

    YanıtlaSil
  19. Sezer,
    Benim hafıza kirli çıkın gibi, her an biryerden birşey fırlayabiliyor:))
    Kitap bir yetişkin için biraz naif kalabilir ama yine de güzel...

    YanıtlaSil
  20. Asucum,
    Sağol canım benim, sen ve ben anılarımız söz konusu olunca bülbül kesiliyoruz değil mi? Pek de güzel ediyoruz, kaybolmasın güzel duygular.
    Öpüyorum seni...

    YanıtlaSil
  21. İncecikten,
    Sağolasın, sanırım Allah vergisi bir durum bu:))

    YanıtlaSil
  22. Beste,
    Hafıza tuhaf birşey, bir kelime yetiyor yılları geri getirmeye bazen.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  23. Vuslat,
    Çok teşekkür ederim güzel sözlerine, sevgiyle...

    YanıtlaSil
  24. Mevdoş,
    Evet kitap ummadığım kadar güzel çıktı, tavsiye ederim. Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  25. Ashley,
    Benim yaşıma gelene kadar sen de çok okursun ama okul zamanı geçer, birincilik için birşey diyemem:)) Hem boşver ya birinci olup ne yapacaksın, yeteri kadar çalış olsun bitsin:))

    YanıtlaSil
  26. Ataletim,
    Götürüyor işte bizi birşeyler, herşeyi saklamışız beynimizdeki sandıkta, vırt zırt fışkırıp çıkıyorlar;)
    Kitabı sevdim ben, dediğin gibi bazen okuduklarım içimi daraltsa da, aslında bilmediğimiz şeyler mi?

    YanıtlaSil
  27. Nesrin,
    Bu kitap aynen dediğin gibi oldu işte...

    YanıtlaSil
  28. Anne mahsustan,
    Sağolasın, elden geldiğince sizi bilgilendirmek görevimdir efendim:))))

    YanıtlaSil
  29. Lalem,
    Hırdavat sandığı gibi benim hafıza, bir nevi çöp ev. Herşey birikiyor anacım, yakında adımı unutcam yer kalmayacağı için:))
    Ah Amasra ah, çok severim. Daha yazsam sayfalarca anı çıkar...

    YanıtlaSil
  30. Amasradan bugün döndük , gerçekten çok güzeldi :)) fal konusunda iyisin demekki :))

    YanıtlaSil