.

.
.

1 Eylül 2023 Cuma

AĞUSTOS OKUMALARI / 1 EYLÜL

Ağustos ayı onca gezip tozmaya rağmen verimli geçti dostlar 12 kitap okumuş, 4 tane de dinlemişim. Aslında daha fazla dinlerdim ama "Esir Şehrin İnsanları" 12 saate yakın bir kitaptı, epeyce vaktimi aldı. Ondan bahsedeceğim, şimdi okuduklarıma bakalım:

-Bir süredir Tuna Kiremitçi'nin polisiyelerine takılmış durumdayım, zira beklemediğim ölçüde keyifli idiler. Özellikle Komiser Perihan'ın ekibinin maceralarını okumak kadınlar için daha fazla hoşa gidecek bir unsur. Serinin üçüncü kitabı, "Tehlikeli Şarkılar"da Perihan'ın Bacılar Bölüğü iptal edilmek istenen bir rock festivalinin yapımcılarının ölümü üzerine katilin izini sürüyor. Polisiyeseverseniz okuyun derim. 

-"Ağaçname" Selçuk Demirel'in şahane çizgileri ve çizgilerle uyumlu aforizmaları ile bir koleksiyon kitabı olarak kütüphanelerde bulunması gereken eser.

-Esasen "Blacksad" serisi takip ettiğim bir çizgi roman serisi değildi, 5. kitap olan "Amarillo"yu tesadüfen aldım, çok da sevdiğimi söyleyemeyeceğim. 

-"Ayı" enteresan bir kitap. Çalıştığı enstitüye varlıklı bir aile tarafından bağışlanan evin envanterini çıkarmak için Kuzey Kanada'daki bir adaya giden Lou orada yalnız olmadığını gider gitmez anlar. Bağışı yapan ailenin bakımını yaptığı bir ayı vardır ve Lou o ayının da bakımını üstlenmek zorundadır. Önceleri ayıya ihtiyatla yaklaşan genç kadın çok geçmeden dostluk kuracak, hatta aşıkdaşlık bile edecektir. Konu çok aykırı ve cesur, bu bakımdan ilgi çekici olabilir ama ben kitabı genel olarak, konudan bağımsız sevemedim. 

-"Olive Kitteridge", huysuz ve tatlı kadın. Birkaç yıl önce dizi olarak izlemiştim. Kız kardeşim çok beğendiğini söyleyerek hem "Olive Kitteridge"i, hem de devamı olan "Olive Yeniden"i verince tekrar okumak şart oldu. Olive bir fenomen, huysuzluğunun yanısıra bilgece tavırlarıyla, yardımseverliğiyle, kocası Henry'ye yaptığı çıkışlarla, çalıştığı okulda ilgi duyduğu öğretmen ve onun kaza sonucu ölümünden sonra tuttuğu yasla, oğluyla ve gelinleriyle olan ilişkileriyle hem sevilen, hem de insanı iten bir karakter. İki kitaptaki öykülerin kimi Olive'in bizzat başından geçiyor, kimine de bir şekilde dahil oluyor. Çok seveceksiniz, okuyun derim...

-"Tütüncü Çırağı" herkesin elinde ve dilinde iken okumayı düşünmediğim ama ilgi dağıldıktan sonra elime aldığım bir kitap oldu. Franz 2. Dünya Savaşı'nın öncesinde yaşadığı küçük kasabadan Viyana'ya, tütün dükkanı işleten Otto Trsnjek'in yanına çırak olarak çalışmak üzere gider. Kısa sürede işine ve patronuna alışan Franz müşteriler arasında bulunan Freud ile de bir şekilde ahbaplık kurar. Lakin Nazizmin ayak sesleri duyulmaktadır ve çok geçmeden Freud da, Otto Trsnjek de bundan nasibini alacaktır. Franz'a gelince, eh spoiler vermeyeyim, okuyun öğrenin...

-"Çöl ve Tohumu" beni oldukça zorlayan bir okuma oldu. Kendisinden yaşça hayli büyük kocası tarafından boşanma isteği üzerine yüzüne asit atılan bir kadının iyileşme süreci ile bu süreçte kendisine refakat eden, alkol ve psikolojik sorunları olan oğlunun öyküsü anlatılıyor. Kitap intihar ederek yaşamına son veren yazarın kendi hayatından da izler taşıyor. Oldukça travmatik bir anlatı olan kitabı okumaya yüreğiniz dayanacaksa buyurun derim...

-"Sabahın Sözcükleri" bir Akgün Akova kitabı. Yazılarını, şiirlerini, fotoğraflarını aynı ölçüde sevdiğim yazar bu kitapta her sabah Instagram aracılığı ile bize yolladığı "Günaydın"ları ve daha fazlasını fotoğraflar eşliğinde toplamış. Yazarı tanımıyorsanız tanışmanız bu kitapla olsun derim...

-"Bir Kimya Meselesi" bu yazın kitabı gibiydi, sanal alemde kitap meraklısı olan pek çok kişinin elinde görünce "Ben niye okumayayım" duygusuna kapılıp aldım. İyi de etmişim, edebi anlamda çok muhteşem bir eser olmasa da akıcı, kolay okunan ama bir yandan da kadın hakları, eğitim, basın gibi konularda önemle mesajlar veren bir kitap. Keyifli birkaç gün geçirmenizi sağlayıp yaz günlerinizi güzelleştirecek bir öykü...

-"Eskiden, Çok Eskiden" insana Murathan Mungan'ın güzelim şiirini anımsatsa da ilgisi yok diyeceğim. Kendisi de İstanbul doğumlu olan Petros Markaris'in işbilir kahramanı Komiser Kostas Haritos bu kez tatil nedeniyle geldiği İstanbul'da intikam amaçlı seri cinayetler işleyen yaşlı Maria'nın peşine Türk komiser Murat'la birlikte düşüyor. Kitap bir polisiye olmakla birlikte aynı zamanda göç, tehcir, pogrom gibi nedenlerle Türkiye'yi terk etmek zorunda kalan azınlıkların da hüzünlü hikayesi. Ben yazarın diğer kitaplarını da okumuştum ama bunu ayrı bir yere koyuyorum, okuyun derim...

-Şu anda elimde bitmek üzere olan kitap ise ilk kez okuduğum bir yazarın, Esra Kahya'nın öyküleri: "Benim Rüyalarım Hep Çıkar". Öyküler biraz tekinsiz ama ilginç.

Gelelim dinlediklerime:


-Ağustosun ilk Storytel dinlemesi Dostoyevski'den oldu: "Kadın Budalası". Ne yazık ki kaybettiğimiz Bülent Yıldıran'ın nefis seslendirmesi ile tipik bir Rus romanı. Bir gece yarısı kahramanımızın kapısını eski sevgililerinden birinin kocası çalar. Sonrası çok sayıda kişinin dahil olduğu bir olaylar zinciri. Okusam sever miydim emin değilim ama Bülent Yıldıran'dan dinleyince mutlaka beğeniyorsunuz.

-Louis Aragon Cengiz Aytmatov'un "Cemile"sini "Dünyanın en güzel aşk hikayesi" olarak betimlemiş ama bana kalırsa biraz abartmış. Öykü neşeli, hayat dolu, güzel bir kadın olan Cemile'nin çok sevdiği "kiçine bala"sı tarafından anlatılıyor. Kiçine bala Cemile'nin pek de isteyerek evlenmediği askerdeki kocasının küçük erkek kardeşidir. Köyün tüm erkekleri savaşta olduğu için ürün kaldırılmasında ağır-hafif demeden tüm işler yaşlı, çocuk, kadın, erkek demeden ortaklaşa yapılmaktadır. İşte bu ortak çalışma sırasında Cemile askerden yeni dönen Danyar ile yakınlaşır. "Selvi Boylum, Al Yazmalım" filminin de esinlendiği söylenen-ki bence pek alakası yok-bu romanı ister okuyun, ister dinleyin derim. Cemil Büyükdöğerli seslendirmiş. 

-Mehmet Atay ne seslendirirse seslendirsin bir şarkı dinler gibi dinliyor ve gözümde canlandırıyorum. "Karabibik" Nabizade Nazım'ın 1890'da yazdığı ilk gerçekçi köy romanı olduğu için önemli. Kitap "Karabibik" ve başka birkaç öyküden oluşuyor. Atay'ın sesi ayrı bir güzellik katmış kitabı, bu tarz kitapların okunması ya da dinlenmesi gerektiğini düşünüyorum. 

-Bu ayın en önemli kitap dinlemesi ise zamanında bir türlü fırsat bulup okuyamadığım Kemal Tahir'in "Esir Şehir" üçlemesinin ilk kitabı olan "Esir Şehrin İnsanları" oldu. Mazlum Kiper'in muhteşem seslendirdiği 11 saati geçik bir dinlemeyle kitabı daha önce okumadığım için pişman oldum. 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkıp toprakları işgal edilmiş Osmanlı ile başlıyor kitap. Bir Osmanlı aydını olan Kamil'in bilinçlenmesi ile devam ediyor. Bugün ikinci kitaba başladım "Esir Şehrin Mahpusu". Ne yazık ki Mazlum Kiper seslendirmemiş bunu, ilk kitaptaki dinleme tadını alamıyor insan ama zamanla alışırım sanırım, zira bu da 11 saatlik bir dinleme olacak.

Yeni kitaplarda buluşmak dileğiyle...


7 yorum:

  1. Tütüncü çırağını çok sevmiştim. Hatta bir ara olan okuma kulübümüzde bu kitabın tanıtımı ve anlatımını yapmıştım. Freudla ilgili bir sürü cümleler benzerlikler hepsini altını çizip, bir dosya kağıdı güzel alıntılar yapmıştım bir çok yerden. Kitapla birlikte kağıt kayıp, okumak için alanı ben unuttum, geri de gelmedi. :(

    Eskiden çok eskiden'i merak ettim.

    Olive ilk kitabı var. Dizisini not aldım.

    Bir rol model olarak , Kemal Tahir ve Aymatov için ilk önce okunmalı dediğin kitapların adları neler olmalı diye bir soru sorsam :)

    YanıtlaSil
  2. Zeynepcim ben de sevdim Tütün Çırağı'nı, hüzünlü bir öyküydü, tüm 2. Dünya Savaşı öyküleri gibi. Freud'un katılımı da pastanın üstündeki kiraz gibi olmuştu :) Giden kitaplar yeni evini seviyor sanırım bir daha geri dönmüyor çoğunlukla ve bu çok can sıkıcı bir durum.
    Eskiden, Çok Eskiden'i kesinlikle tavsiye ederim, polisiye tamam ama çok başka sorunlara da parmak basmış.
    Kemal Tahir okumakta ben de gecikenlerdenim, nedense? Oysa yerli yazarlara meraklıyım. Ben Yorgun Savaşçı'yı okumuştum ilk, onunla da başlayabilirsin ya da şu an benim dinlemekte olduğum Esir Şehir serisi çok ilginç. Osmanlının son dönemini çok güzel mercek altına yatırmış, hem sosyolojik, hem tarihsel açıdan. Varsa Storytel'in oradan da dinleyebilirsin.
    Aytmatov'un çok kitabını okudum ve hepsini de sevdim. "Elveda Gülsarı" bir atın öyküsü ve çok masalsı, çok etkilenmiştim okurken. "Gün Olur Asra Bedel"in de çok ilginç bir konusu vardır, onu da öneririm. "Toprak Ana" ve "İlk Öğretmen" de okunmalı diyeceklerim arasında. "Cemile" bana çok etkileyici gelmedi, ihmal edebilirsin...
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nurşen ablacım, detaylı cevabın için teşekkür ederim .

      Sil
  3. Olive'e bayıldım ! Son zamanlarda okuduğum en emek verilmiş romandı. Diziyi de kötü günler için saklıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben önce diziyi izleyip çok sevmiştim ama kitaplar daha doyurucu geldi bana...

      Sil
  4. Bir sürü kitap not aldım. Bir kaçını sepete attım. Ayrıca bu ay benimde okuduklarım arasında Karabibik vardı. :)

    YanıtlaSil