.

.
.

4 Temmuz 2018 Çarşamba

EGE HAVASI

Ufak çaplı seyahatimizin ikinci bölümü yine iç Ege civarındaydı, bol üzümlü, bol zeytinli. Bu yaşa kadar yaptığım zorunlu yolculuklarda araç camlarından görülen manzaram genelde buğday ve pancar tarlaları olurdu. Bu kez halı saha görünümünde bağlar eşlik etti bize, öyle ki kimi zaman toprak görünmez oldu. Bugünkü posta bol fotoğraf eşlik edecek, zira kelimeler gereksiz çoğunda:


Denizli'den sabah yola çıktık ve kısa bir süre sonra Sarigöl'e ulaştık. Bizi sevinçle karşılayanlardan biri bu köpecikti :)



Ardından bağlarla tanıştık. Üzümlerin bu kadar estetik görüntü verdiğini bilmezdim. Tamam dedemin de bağı vardı ve ben koruk yemekten mide fesadına uğrardım çocukken ama onlar klasik asmalardı. Yüksek sistem henüz hayata geçmemişti. Buralarda ise yer gök asma idi.




Üzüme fazla merakı olmayan beni bile imrendiren güzellikte salkımlar. Yemekten ziyade fotoğraflarını çekmelere doyamadım. 


Burası Alaşehir ve Sarıgöl ovalarının sulayan Afşar Baraj gölü. Yağmursuzluk ve sıcak nedeniyle fazla suyu kalmamış ama içinde sazan balığı yetişiyor. Nitekim akşam yemeğimizi bu baraj gölünden çıkma balıklar oluşturdu. 


Kırkıldıkları için kel kalmış ve koyundan ziyade köpeğe benzemiş sürü bize resmigeçit yaptı :)


Oturduğumuz restoranın tavan lambasına yuva yapan kırlangıç ailesi. Anne ve baba kırlangıç çamurla yaptıkları yuvadaki yavruları sırayla besliyorlardı. Ani bir uçuşla havada yakaladığı sineği getirip yavrunun ağzına veren anne ya da baba fotoğraftaki. İzlemek hayli ilginçti. 


Bunlar da kırkılınca ceylana benzemiş sanki :)


Bu arkadaşın adı Minik, pek sevdi bizi, ahbap olduk. Öyle bir kuyruk salladı ki az daha pervane olup kanatlanacaktı kuyruğuyla :)


Üzüm bitiyor zeytin başlıyor buralarda, haliyle görüntüler de pek pastoral oluyor. 


İlk gün akşamı  bağda ettik, asmaların arasından veda etti bize güneş.


Sabah erken, Sarıgöl meydan


Bozdağ'a tırmanırken yolda manzara molası


Kırkoluk
İçerseniz dileğiniz olurmuş, ben söyleyenin yalancısıyım. İçtim tabii ki, dileğimi de tuttum.




Yolüstü serin ve sulak bir mola, Koygun Çay Bahçesi
Kırkoluk'tan sonra pazarın içinden geçerek ulaşılıyor, çay-kahve içip dinlendikten sonra Gölcüğe doğru yola koyuluyoruz. Tırmanmaya devam.

Ve Gölcük

İnsan bu kadar yüksekte bir göl olacağını düşünemiyor. İsmet İnönü de düşünememiş ki 1938 yılında gittiği tepede gölü görünce ağzından "Aaa!" diye bir hayret nidası çıkmış. O günden bu yana da tepenin adı "A Tepesi" olmuş. Rakım 1050 metre, bilgi Google'dan :)

Göl kıyısında bir restorana oturuyoruz ve menüde gördüğümüz üzere "keşkek" sipariş ediyoruz. Keşkeğe bayılırım, gelen tabak öksüz doyuran cinstendi, ne kadar bayılsam da tamamını bitirmem mümkün olmadı. 

Keşkekler yenip çaylar kahveler içildikten sonra rotayı Bozdağ'dan aşağıya, Birgi'ye doğru çeviriyoruz. Birgi harika bir yer ama en meşhur mekanı olan Çakırcalı Konağı tadilat nedeniyle kapalı. Hemen yanında tezgah açmış yaşlı teyzeye konakla ilgili bir şeyler soruyoruz ama o bize sürekli "bebek alın, bilezik alın" diye sattığı ürünlerin reklamını yapıyor :) Hatırı kalmasın diye parlak turkuaz renkli bir boncuk bileklik alıyor sokaklar arasında gezinmeye başlıyoruz. 







Dervişağa Camii




Üstteki taş bina Ödemiş Kadın Kooperatifine ait. Yöre kadınlarının el emekleri sergileniyor ve satışa sunuluyor. Hammadde olarak geleneksel yolla yörede üretilen ipek kullanılıyor. Oldukça şık ve zevkli ürünler mevcut, ben de sözkonusu ipek ipliğiyle işlenmiş iğne oyası bir gözlük zinciri ve kolye aldım kendime. 




Bu bol çiçekli ev herkesin ilgisini çekiyordu. Evin önündeki teyzeler çiçekleri satıyor muydu, yoksa eve aitler mi idi bilemedim, sormadım da, önemli olan güzel görüntüsüydü. 






Kısacası Birgi'yi gezmeye doyamadık ama vaktimiz kısıtlı idi. Daha geniş bir zamanda tekrar gelebilmek arzusuyla ayrıldık. Akşamına da yola çıktık zaten. Görmediyseniz Birgi'yi mutlaka görün derim. Bizim gibi yapmayın ama daha uzun vakit ayırın ve rahat rahat, ince ince gezin.

Yeni gezilerde buluşmak dileğiyle...

5 yorum:

  1. Birgi'yi görmedim. Bir ara yolu düşürmek lazım.

    YanıtlaSil
  2. Memleketimizin ne güzel yerleri var gerçekten de cennet gibi heryeri işte böyle bol fotoğraflı gezi yazıları sayesinde görmediğimiz yerleri görme fırsatı bulup not ediyorum. Keyifli oluyor :)

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir seyahat olmuş...

    YanıtlaSil