.

.
.

20 Mart 2015 Cuma

KUŞ MASALI


Elektrik teline konuşlanmadan önce şu iki şapşi bizim mutfak balkonunda yapmayı planladıkları yuva için mekan bakıyorlardı. Geçen yıl Ankara dönüşü balkonu saran bit ve kaka olayından sonra birtakım tedbirler almak zorunda kalıp 10 yıldır devam eden kuş doğumhanesi hizmetini sona erdirdim. Lakin bunlar kuş oldukları ve bu nedenle de kuş beyinli oldukları için durumdan bihaberler. Hâlâ aktif olduğunu sanıp yer beğenmeye geliyorlar. Malum yeni evliler, maddi durumları kısıtlı, emlakçıya başvurmadan kendi imkanlarıyla bir yuva yapma derdindeler ama ben de Hilaliahmer Cemiyeti değilim arkadaş, yeterse yeter. Geçen yaz sonu balkonu temizleyeceğim diye saatlerce uğraştım, üstüne o toz zerresi minikliğinde ve jet hızındaki bitler tarafından ısırılıp üç gün kaşındım. Bereket yaşamıyorlar insan vücudunda, yoksa halimiz haraptı. O nedenle balkonda bir takım düzenlemelere gittim. Yuva yapılabilecek nitelikteki eşyaları yok ettim, bir süredir göz koydukları klima cihazının üstünü kalın naylonlarda doldurdum, saksılara fırıldak taktım, duvara dayalı merdivenin basamakları en sevdikleri mekan olduğu için her bir basamağa bir kutu koyup engel yaptım. O nedenle tüm çabalarına rağmen umduklarını bulamadılar. Onlar balkonda bakınırken ben mutfaktan gözledim. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:

-Kız Şemsiye, sen buraya doğumhane dediydin ama pek benzemiyor.
-Ne bileyim Şemsi, büyük büyük nenemden bu yana tüm aile kadınları burada dünyaya getirmiş yavrularını, bana onlar tavsiye etti. Hatta annem beni şu merdivenin basamağından uçurmuş.
-Yahu baksana o merdivenin basamağına cafe açılmış, üzerinde Nestle Gold yazıyor. 
-Alt katta da English Home var, burası AVM olmuş aşkitom, biz başka yere bakalım. 
-Ah bak şurada bir bitki var, hep yeşillik bir mekanda bebeğimi kucağıma almak istemiştim, oraya baksak ya. Babaannem de babamı orada dünyaya getirmiş galiba.
-Kızım iyisin hoşsun da, oraya rüzgar tribünü dikmişler, elektriklerini beleşe getiriyor galiba bu uyanıklar, çarpılırız falan neme lazım.
-Aaa, bak yukarıda klima var, ay serin serin geçiririm kuluçka günlerimi, gel oraya yapalım yuvamızı Şemsicim.
-Sen dur aşkımın ilkbaharı, yorulma. Ben çıkıp bir bakayım.
Pırrrrrr....
-Yav bizde kısmet mi var Şemsiye, oraya da plastik ambalaj atölyesi açmışlar, giremedim bile içeri. 
-Buralarda bir hortum yığını olacaktı, nereye gitti ki, ablam orada açmış gözlerini dünyaya, hatta ikizmiş, diğeri bitlenip ölmüş de annem pek üzüldüydü. 
-Ben balkonun sahiplerini konuşurlarken duydum, annen galiba ishal olmuş, ortalığı batırmış temizlemeye uğraşırken çok kızmışlar, üstelik bitler onlara da saldırmış da biber gazıyla müdahale etmişler.
-Sen galiba çok TV izliyorsun Şemsi, ne biber gazı, haşere ilacıdır o.
-Her neyse, bu balkondan bize fayda yok Şemsiye, gidip başka mekan arayalım. Bu salaklar nasılsa yazın giderler balkon bize kalır, ikinci yavrumuz için uygun bir yer buluruz o zaman.
-Peki aşkım.
Pırrrrrr...

5 yorum:

  1. o kadar keyifle okuyorum ki yazdıklarınızı
    yine çok güzeldi
    sevgiyle kalın

    YanıtlaSil
  2. Hahahahhaha, süpersin.. Alkışşş..

    YanıtlaSil
  3. Çok komik yalnız doğurmak istediklerinde süpürgenin altında bile yavru doğuruyorlar. Üç çalı bir oda misali .Doğurma zamanı sanki gelmemiş gibi.

    YanıtlaSil
  4. Evet bitlenmek kötü de böyle masalvari tadında olunca şemsi ile şemsiyeye pek bi üzüldüm ben.:)

    YanıtlaSil