Sevgili Buğday Tanesi geçenlerde bloguna eklediği şu yazıda kendisini etkileyen, işaret olarak kabul ettiği bir kitap paragrafından söz etmiş. Paragrafı yazıya ekleyip "sizin de var mı böyle etkilendiğiniz bir paragraf" diyerek bir çeşit mim haline getirmiş. Mimi pasladığı kişilerden biri benim, mim cevaplamayı çok fazla sevmesem de Buğdayımı hiç kırar mıyım, onu kıracağıma soğuktan dişlerim birbirine vurarak karlı dağ başında odun kırarım :)
Bana öyle yol gösteren, işaret niteliği taşıyan bir paragraf olmadı, bu anlamda Buğday'ın isteğine çok uyabilir miyim bilmiyorum ama her okuyuşumda etkilendiğim, "ülen şunu ben yazsaydım ya" dediğim birçok paragraf oldu ve blog alemi olarak artık biliyorsunuz ki bu paragrafların çoğu Füruzan'a aitttir. Füruzan'ın tüm yazdıklarına hayranım ama bir tanesi var ki kalbimde taşırım, onu da biliyorsunuzdur muhtemelen: "Edirne'nin Köprüleri". Her satırı bana saf iyiliği, karşılıksız sevgiyi, bağlılığı, yüce gönüllülüğü kısacası insanlığı anlatır, öğretir. Hala Adile'dir bu öykünün kahramanı; sakız beyazı başörtüsünün çevrelediği yüzünde memleketine duyduğu hasretin çizgi çizgi işlendiği Rumeli göçmeni bilge bir kadın, her okuyuşumda onun gibi bir yakınım olmasını tutkuyla istediğim. ''Karanlık bir yağmur gibi canını sıkarsa yaşamak, Edirne'nin Köprüleri'ni oku" demiş eleştirmen Fethi Naci, ben de buraya her okuyuşta içimi titreten bir paragraf yazayım:
"Amcamın eklem yerleri genişlemiş ellerini, parmaklarındaki derin, kapanmış yara yerlerini düşünürdüm. Bayramlarda yengemin özenle hazırlayıp ütülediği ipek mendilini bir türlü katlayıp cebine koyamazdı. İpek, ağaç kabukları gibi sertleşmiş ellerine takılıp ipliklenirdi. Amcamı bayramlarda tertemiz yaparlardı yengemle ninem. Onun sanki derisine geçmiş olan ağır et kokusunu yok etmek için, tenekede ısıtılan suları arka arkaya taşırlardı gusülhaneye. Amcam o günler bazı şeyleri unutmuş gibi olurdu. Kara giyimlerini giyer, ince yakalı mintanının aklığı yorgunluğunu aydınlatırdı. İlle de o ipek mendil cebe konurdu. Bu bayramın töresiydi. O mendilse, Naciye Yengemin damatlık armağanlarından arta kalandı, diğerleri satılmıştı. Elini gidip öperdik Sabahat'la. O katı, bozulmuş elini öptüğümde, içimde büyüyen güvenle, sevgiyi taşıyamaz olurdum. Gözlerime yaşlar dolardı. Babam ölmüştü üç yıl önce ama sanırım babamı da yaşasa amcamdan daha çok sevemezdim. Yengem, "Amca demek, yarı baba demektir" derdi."
Fotoğraftaki açık kitap YKY yayınlarından çıkan Füruzan/TopluÖyküler. Bugüne kadar tüm yayınlanmış öyküler birarada. Diğeri ise 1971 yılında Bilgi Yayınevi'nden çıkan ilk Füruzan kitabı, içinde "Edirne'nin Köprüleri"nin de yer aldığı "Parasız Yatılı". Benim için çok değerli, üç yıl önce iç sayfadaki Füruzan'ın ithafı ve imzasıyla daha da değerlendi. Aynı kitabın farklı yayınevlerinden çıkmış iki baskısının daha kitaplığımda olduğunu belirteyim de Füruzan'a olan aşkımı siz anlayın artık :)
Haydi bakalım kitapseverler, siz de etkilendiğiniz paragrafı yazıverin bir zahmet...
Hani duygulanacaktım bu yazıda ama baştaki kahkaha tüm konsantrasyonumu bozdu :)
YanıtlaSilŞaka bir yana seninle tanıdım ben Füruzan'ı ve çok sevdim.Bir de 1971 baskısını benim Parasız Yatılı ile karşılaştırınca anladım ki ne kadar zaman geçerse geçsin,bıraktığı etki aynı.
Teşekkür ederim:)
Füruzan'ı çok severim. Parasız Yatılı döne döne okuduğum kitaplardan. Burada görünce eski bir dostu görmüş gibi sevndim:)
YanıtlaSilSevgiler.
Füruzan deyince aklıma Yaz Geldi öyküsü gelir. Benim için bambaşka bir değeri var kendisinin.
YanıtlaSilYazınızı okumak hoşuma gitti.
Sevgiler.
en sevilesi...
YanıtlaSilCumartesi Tüyap'ta imza günüdeydim benim evime çok uzak orası ama bunun için değdi konu Füruzan olunca aklımdan sık sık geçtiniz . Gönül teliniz titremiştir.
YanıtlaSilaaa eski kitappp, mis gibi yaaa...
YanıtlaSilBen de seninle tanıyanlardanım Füruzan' ı, ne çok sevdim Edirne'nin Köprüleri'ni. Ne zaman beyaz örtülü yaşlıca bir kadın görsem Hala Adile geliyor aklıma.İyi ki Füruzan var, iyi ki sen varsın
YanıtlaSilBir garip oldum o eski baskı Parasız Yatılı'yı görünce. Böyle içim cız etti. Nedense... Geçen kış resmen Füruzan damgasını vurmuştu günlerime. Bu yaşıma kadar ara ara pek çok kez okumuştum kendisini ama böyle arka arkaya tadını çıkara çıkara ilkti ve nasıl hüzünlü bir keyif almıştım. Ve şu da bir gerçek ki evet Füruzan dendiğinde bir de sen geliyorsun aklıma bundan sonra hep:)
YanıtlaSil