Sayfalar

28 Ağustos 2023 Pazartesi

AĞUSTOS DÖKÜMÜ / 28 AĞUSTOS

Bu yılın en dökümü yapılası ayı Ağustos oldu sanırım. Sıcağıyla, nemiyle, teriyle, koşturmasıyla yoran ama aynı zamanda keyif veren bir aydı. 

Daha önce uzun uzun tüm gittiğim yerleri yazmıştım. Kısaca tekrar edeyim; önce Fındıklı, hemen aynı gün Arhavi, Hopa, Kemalpaşa sırayla. Ertesi gün Batum. Üçüncü gün Rize ve son gün Fındıklı'nın deresi Arılı. Detayları okumak isteyenler önceki yazılara bakabilirler.

Dönüşten bir hafta sonra günübirlik Eskişehir ile bu ayın seyahat kotasını doldurduk. Onca yerden minimal bir kolaj bırakayım:


Sırasıyla: Fındıklı, kaldığımız Babalık Doğal Yaşam Konağı, Hopa, Kemalpaşa Makriyali Kilisesi, Batum, Batum Ali ile Nino heykeli, Rize Kale'ye bakış, Rize Kale'den bakış, Arılı Deresi, Rize simidi, Eskişehir Adalar, Eskişehir OMM.

Nice gezmelere diyerek geçen hafta yaşadığım çok tuhaf ve komik bir olayı yazayım istiyorum, burada dursun. Oğlum telefon edip geleceğini söyledi, ben de balkona çıkıp beklemeye başladım. Hava kararmak üzereydi. Evin arkasındaki otoparka giden yola doğru eğilince neye uğradığımı şaşırdım. Aşağıda, binanın altındaki depoyu örten sacdan kapakların üstünde genç bir adam yatıyordu. Aynı olay yeri inceleme krokilerindeki gibi bir şekil almış, cep telefonu göğsünde, ayakları ayakkabılarının içinden yarı çıkmış, dizleri kıvrık, kolları iki yana açık, kıpırtısız uzanıyordu. Başının denk geldiği yerde koyu bir gölge vardı. Bir an kafasından akan kan sanıp panikledim. Sonra fark ettim ki depo kapaklarının üstündeki leke imiş. Lakin adam ölü mü, baygın mı, uyuyor mu, sızmış mı anlamak mümkün değil. Öyle kıpırtısız yatıyor. Yoldan onca insan geçiyor, işin garibi bir tanesinin de dikkatini çekmiyor. Kaldırımın hemen dibinde oysa ki. Derken oğlumun arabası göründü, otopark girişine dönünce o da fark etti yatan adamı. Arabayı arkaya bırakıp geldi, seslendi ama adamdan tık yok. Telefonla polisi ve ambulansı arayıp yukarı çıktı. Balkondan polis arabasının ya da ambulansın gelmesini beklemeye başladık ama gelen giden yok. Bu arada adamın göğsündeki telefon bir anlık hareketiyle kayıp kapağın yanındaki boşluktan deponun içine düştü. Anladık ki canlı 😃 Ama sanki kuştüyü döşekte yatar gibi uyumaya devam ediyor yarısı betonda, yarısı sac kapağın üstünde. Gelen giden olmayınca tekrar aradık ilgili ve yetkilileri. Neden sonra dört bekçi göründü karşıda. Seslenip gösterdik. Bekçiler uğraşa uğraşa uyandırdılar ama adam ruhen uyumaya devam ediyor. Derken telefonu aklına geldi, seslendik yukarıdan depoya düştü diye. Gelgelelim depo asma kilitle kilitlenmiş. Anahtarın olduğu dairenin sahibi evde yok. Adam telefonum da telefonum diye tutturdu gitmez. Dedik yarın gel, açılsın alırsın. Yok illa telefonumu verin. Sanki biz dedik gel depo kapağının üstüne yat uyu diye. Bekçiler zorla uzaklaştırdılar ama az sonra geldi elinde bir taş kilidi kırmaya uğraşıyor. Komşular tepki verince gitti. Çok geçmedi geri geldi. Baktık bu kez deponun yanındaki betona uzanmış uyuyor. Eh dedik, sert yer seviyorsa yatsın madem 😃

Ben ertesi gün Eskişehir'e gitmiştim erkenden, dönüşte öğrendim ki kapak açılmış, telefon bulunmuş ve sahibine teslim edilmiş 😃

Bu ay ne film, ne dizi izleyebildim. Sadece bölük pörçük bir seyirle "Kötü Adamın On Günü"nü seyrettim, kitabını da okuduğum için merak etmiştim, birebir çekmişler, aferin dedim 😃 Ama 12  kitap okumuşum, o konuda kendimi kutluyorum, kitaplar daha sonra detaylı olarak anlatılacak. 

Son olarak bu ayın kahveleri gelsin, 40 yıl hatırı olsun:




8 yorum:

  1. "Yatan adam"ın hikayesinin sonunu da öğrendim, iyi oldu. :))
    Durduk yerde ne macera ama! ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Paratoneriz biz, nerede anormallik varsa çekiyoruz :)))

      Sil
  2. Adama üzüldüm ya :( ben hemen koşardım (annemler sinir oluyor bu huyuma günün birinde başıma bi iş gelecekmiş) ama bırakamıyorum öyle insanları. En yakın arkadaşımın babası sokakta beyin kanaması geçirmiş sendeliyor falan diye sarhoş muamelesi görmüş, bir de pis sarhoş git diye tartaklanmış, öyle öldü. Arkadaşım 10 yaşındaydı :( Cengaver gibi atılıyorum böyle olaylarda bu nedenle. İki sene önce Avm’de bi bebek doğurttum :))) Ay bende hikaye çok.. Ama korkmakta çekinmekte de haklısınız bu devirde hırlısı hırsızı, yine de onca insandan birinin bile 112’yi aramaması…. :((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında üzülecek bir durumu yoktu Cerencim, kaldıramayacağı kadar içmiş ve sokak ortasında sızmış. Başına daha kötü şeyler gelebilirdi, zira bizden başka kimsenin umuru olmadı, yanından geçiyorlar ve bakmıyorlar bile. Ne zamanki bizimkiler geldi, polisi ambulansı aradık, yine de yaranamadık, telefonum diye deponun kapağını kırmaya kalktı :)))

      Sil
  3. Ayyy benim de bir ara başım dönüp duruyordu geçici geçici, bir gün dolmuşta gene dönmeye başladı. İnmem lazım, duvarlara tutuna tutuna yürüdüm diye bana da güpegündüz sarhoşmuşum gibi davranmışlardı. Sözle değil ama bakışlarla tüm kinayelerini ifade etmişlerdi. Şimdi o geldi aklıma.
    Ne tuhaf olaymış Leylak dalı'm. Neyse kimseye bir şey olmadan konu kapanmış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya bunu önce öldü sandık, o kadar kıpırtısızdı, sonra kıpırdayıp telefon düşünce anladık ki uyuyor, daha doğrusu sızmış. İnsan sokak ortasında, betonun, hatta sac levhanın üstünde bu kadar rahat uyuyamaz. Evet neyse ki iyi sonuçlandı :)

      Sil
  4. işte yine bir kahve kolajı. bayılıyorum bu kolajlara!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok kahve içiyoruz kardeşimle birlikte olunca, müsrüflük :)))))

      Sil