Sayfalar

30 Ağustos 2023 Çarşamba

ÇÜNKÜ HATIRALAR KUŞLAR GİBİ 7 / 30 AĞUSTOS

Cengiz Sokak No: 69'da bir yılı doldurmuştuk ki bir sabah annemin çocukluk arkadaşı telaşla geldi. Anneannemin oturduğu sitenin bir başka bloğunda-kendisi de orada oturuyordu-bir dairenin boşaldığını, hemen gidersek ev sahibini yakalayacağımızı söyledi. Acil babam arandı ve 17 yaşıma kadar oturacağım, beni büyüten, hayatımın en renkli günlerini geçireceğim eve bakmaya gidildi. 

İlk defa gördüğümüz ve son olduğunu henüz bilmediğimiz ev sahibinin yüzündeki gurur ifadesine hiç uymuyordu dairenin hali, adeta bir meydan muharebesinden artakalmıştı. Yerler çöp içinde, duvarlar leş gibi, camlar çatlamış ama ev sahibi hiç oralı olmadan evini övüp duruyordu. Hatta bir ara başını kaldırıp salonun tavanından sarkan tek kolu kırık, şakülü kaymış, kapkara olmuş, ampulü patlak avizeyi göstererek "Avizemiz de var, kontrata yazalım" demişti. Tam o sırada içeriye giren başındaki tülbentle uyumlu ak-pak yüzünde gözleri kara bir boncuk gibi parlayan, yaşlıca kadın "Sen buna avize mi diyorsun?" diyerek gülüverdi. Ardından da çıkan kiracıların pisliğinden, gürültüsünden, kalabalığından söz etmeye başladı. Ne dereceye kadar doğruydu bilmem ama en çok tuhafıma gidense evin kalabalığından tuvalet sırası gelmediği için idrarlarını şişeye yapıp balkondan aşağı fırlattıklarını söylemesiydi. Evin savaş sonrası haline şaşmamak gerekiyordu galiba. Oğlu askerde olduğu için bütün apartmanın "Asker Anası" diye seslendiği Müyesser Teyze ile ilk karşılaşmamız bu vesileyle olmuştu. "Sen iyi bir adama benziyorsun, tut bu evi, komşu olalım" diyerek babamı yüreklendirdi ve 10 yıl sürecek Seylap Sitesi C Blok maceramız böylece başladı. 

Ne zaman, nasıl taşındık tamamen silinmiş, sanki Cengiz Sokak'tan eşyalarla uçup bu eve konmuştuk. Çok geniş olmasa da öncekinden daha kullanışlı ve büyük, üstelik anneanneme de komşu olduğumuz için annem memnundu. Kırmızı koltuklarını bu kez evin en büyük odasına yerleştirip kapısını kapatmıştı, haliyle kapatacaktı misafir odasıydı orası 😃 Salon aydınlık ve o zamanki görüşümüze göre büyüktü, oysa genişçe bir odadan halliceydi ama sanırım benim çocukluğumda insanlar daha kanaatkardı, azla yetinmeyi biliyorlardı. Karşılıklı yerleştirilmiş iki somya (üzerleri halı örtülü, adetti o yıllarda), bir yemek masası, evladiyelik tahta koltuklarımız ve anneannemin evinden ayrılırken komşu Ağavni Tantik'in anneme hediye ettiği iki kişilik bir başka somya ile döşenmişti ev. O somya, ki aile arasındaki adı küçük divandı, bir nevi bana oda vazifesi görüyordu. Kitaplarımı orada okuyor, bebeklerimle orada oynuyor, öğle uykularımı orada uyuyor, tüm hayallerimi orada kuruyordum. Annemin gençliğinde ördüğü, rengarenk üçgen parçalardan oluşan bir yastık kıymetlimdi. "Hanım dilendi, bey beğendi" derdi annem yastığın modeline 😀Somyanın baş köşesinde durur, kimi zaman oyunlarımda görev alırdı. Tek çocuk olmanın getirdiği aşırı bir hayal gücüm vardı, elime aldığım her obje ile oyun kurabiliyordum. 

Henüz ne tüp gazlı ocağımız, ne de buz dolabımız vardı. Küçük bir teldolap mutfağın köşesinde duruyor, Cengiz Sokak'tan bizimle gelen gaz ocağı ise delikleri tıkandıkça annemi isyan ettiriyordu ki babam bir gün üç gözlü bir ocakla geldi. Gaz ocağı emekliye ayrıldı, Mobil Gaz ile anlaşıldı, yeni tanışmanın şerefine verilen ve tüpçünün uğrayacağı günleri belirten tombul bir tüp şeklindeki takvim mutfağa asıldı, annem gaz ocağı pompalamaktan kurtuldu. Şimdi sıra buzdolabında idi. 

Komşularla hemen kaynaşılmış, samimiyet artmıştı. Şefika Abla annemin kankası olma yolunda hızla ilerliyor, Müyesser Teyze babamın manevi anası pozisyonuna geçiyor, bitişiğimizde oturan Gümrükçü Amca (ya da komşular arasındaki adıyla Cümbüşçü Amca) akşamları toplanılan ev gezmelerinde bizi cümbüşüyle neşelendiriyor, en köşedeki İstanbullu genç ailenin 1,5 yaşındaki oğulları Cem ise benim her anımı güzelleştiriyordu. 

Sonra o büyük gün geldi, apartman bahçesine giren kamyonet küçük boy bir buzdolabını bize getiriyordu, elbette ki Arçelik 😃 Mutfak o kadar dardı ki kıymetli buzdolabımızı yatak odasının girişine koymak zorunda kaldık. Bir süre sonra geçişi zorlaştırdığı için salona, benim küçük divanın tam dibine konuşlanacaktı. Böylece buzdolabı ile komşu olacaktık. Dolap geldiği gün törenle fişi takıldı, ışığı yandı ve çalışmaya başladı. Anneannem pembe iç duvarına bakıp, "Kurban olurum, pembiş pembiş, nasıl da güzel" diye methiyeler düzüyor, annemin gözleri kırmızı koltukları aldığındaki kadar olmasa da ışıldıyordu. Akşamına Cümbüşçü Amca geldi ve babama çıkıştı: "Dolabı aldın da iyi mi ettin, başıma iş çıkardın" dedi ve gitti. Bir şey anlamadık, gizem ertesi gün aydınlandı. Bahçeye yanaşan bir başka kamyonet bizimkinden bir boy daha büyük bir buzdolabını Cümbüşçü Amcalara getirmişti. Bundan sonra bizim eve alınan her eşyanın bir boy büyüğü ve daha gösterişlisi Cümbüşçü Amcalara alınacaktı. Dolap kurulup çalışmaya başladığının ertesi günü amcamız uzun bacaklarının geniş adımlarıyla açık duran sokak kapısından girip destursuz yatak odasına dalmış, hayretle bakan gözlerimizin önünde buzdolabının önce kapağını, sonra buzluğunu açarken "İyi dolap kar yaparmış, sizinki yapıyor mu?" demişti. Buzluktaki karları görünce fena halde bozulmuş, "Güle güle kullanın" deyip geldiği gibi gitmişti. 

İçi pembiş minyon dolabımız hem bize, hem de bloktaki komşularımıza uzun yıllar hizmet verdi. Elinde kabıyla gelene buz, sürahiyle gelene soğuk su verdik, kıymasını, etini getirenin malzemesini buzluğa koyduk ta ki apartmanın tüm daireleri buzdolabı ile donanana kadar. Ne güzel komşuluklardı o zamanın komşulukları...


Taşındıktan iki yıl sonra Cem ve ben, evin arka balkonunda. Oğlum, yiğenim ve torunum dışında tutkuyla sevdiğim tek çocuk. Keşke bir yerlerde izini bulabilsem...

8 yorum:

  1. Ne kadar tanıdık geldi yazıdaki her şey, lakin buzdolabında fark atmış olabiliriz, bizimkinin markası Prestcold idi. Küçüktü ama olsundu. Halam da küçüktü, Prestcold sayesinde buz kalıplarına limonata yapıp doldurur, onlar eskimoya evrilince de keyifle götürürdük. Biricik Prestcold'umuz ki boyu benden uzundu sonra ben onu geçtim, evin girişindeki, ortaya yemek masası konmuş, evin bütün odalarının kapılarının açıldığı hol mü desem oda mı desem bilemeyeceğim mekânda kendine yer bulmuştu. Bir yanı tuvalet diğer yanı banyo kapısı olsa da, pek havalı yemek masamızla birlikte babanne dede dahil 8 kişilik ailemize zenginlik hissi veriyorlardı. Güzel günlerdi ama Leylak Dalı öğretmenim, mahallemiz, komşularımız, ev sahibimiz bir tanemizdi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım üç aşağı beş yukarı aynı kuşağın insanları olmaktan kaynaklı bu benzerlikler. Prestcold, hatırlıyorum, ender bulunan yabancı markalardandı sanırım. Bütün oda kapılarının aynı salona açıldığı evler, kalorifer yaygınlaşmadan tipik sobalı ev planı, anıda bahsettiğim ev de öyleydi. Salonda yakardık kok kömürünü bütün ev ısınırdı. Hayalimde hep dışarının karlı, içerinin sıcacık olduğu kış günleri var, bir de annemin o karları yerdeki Isparta halısına serpip sonra ot süpürge ile süpürmesi, öyle güzel kokardı ki. Gerçekten güzel günlerdi, bugünlerle kıyas edilmez...

      Sil
  2. Aklımda kaldığı kadarıyla, bizim ilk buzdolabının dışı uçuk krem rengine dönük pembe idi, tabii ki mutfakta yer olmadığı için hole konulmuştu. Mutfaktaki tel dolabı buzdolabı alındıktan sonra epeyce süre hizmete devam etmişti. Yıllar sonra alınan ikincisi ise uçuk su yeşili gibiydi ve tabii ki Arçelik'ti ikisi de. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne zevkliymiş eski insanlar, beyaz eşyada bile bir incelik. Demek ki hepimiz buzdolabına geç kavuşmuşuz. Pek çok şeyin değerini bilmemiz bu sebeple olsa gerek. Ve holde yaşayan buzdolapları, bir tek bizde değilmiş demek ki :)

      Sil
  3. Bu kadar eskisileri nasıl anımsıyorsunuz hayret ediyorum benim çocukluk anılarım hep flu... Hiçbirşey yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım genetik bir faktör olarak hafıza kuvveti mevcut. Bir de çocukluğumdan beri çok gözlemci bir insanım, ister istemez yerleşiyor zihne. Uzun süre tek çocuk olmamın etkisi de var tabii, kendimi avutmak için hayal gücüme başvuruyorum, bu da ister istemez hafızayı güçlendiriyor.

      Sil
  4. gözlükleriniz çok tarzmış yalnız öğretmenim, bayıldım.
    ben çok severim böyle komşuluk ilişkilerini, ahbaplıkları...artık herkes bir hayat koşturmacası içinde. belki o yüzden annemlerin oturduğu apartman, benim için hâlâ çok özel, orada komşu teyzelerim var çünkü...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahaha komik gözlüklerim, kelebek model :) Çok kısa bir süre önce miyop teşhisi kondu ve ben tüm gözlüklerin arasından bu komik şeyi seçtim ne hikmetse, modaydı galiba :) O yılların Yenimahalle'si anlatmakla bitmez Şulecim, filmlerdeki, dizilerdeki gibi bir mahalleydi, öyle bir komşuluk bir daha asla görmedim...

      Sil