Sayfalar

2 Mayıs 2011 Pazartesi

MEKANLAR MI YOK OLAN, ANILAR MI?


Bugün bir iş nedeniyle Ulus'a gitmem gerekti. Gökte biriken yoğun yağmur bulutlarına rağmen ılık olan havanın çağrısıyla ve yolboyu bahçelerde gördüğüm çiçek açmış leylak ağaçlarının bünyede yarattığı coşkuyla Çıkrıkçılar Yokuşu'ndan Ulus Meydanı'na kadar yürüdüm. ana güzergahım Anafartalar Caddesi oldu. Çocukluğumda alışveriş için Ulus'a gelinir ve genellikle giysi alışverişleri Anafartalar Caddesi üzerindeki mağazalardan yapılırdı. Şimdiki halinden çok farklıydı o zaman bu semt, Yenişehir kadar lüks sayılmasa da en azından memur kesimine hizmet verecek kadar kaliteliydi. Yolboyu yürürken kendi kendime bir oyun kurdum, hala çocukmuşum da annemin elinden tutmuş alışverişe çıkmışız gibi düşünerek her zamankinden farklı bir gözle bakmaya başladım etrafıma. Güzel pembe binasıyla her zaman hoşuma giden Çocuk Esirgeme Kurumunun önünden geçerken gözlerim girişteki camekanlı bölümü aradı, Kurum'un yayınladığı çocuk kitapları sergilenir ve satılırdı. Babam bana Japon İkizleri ve Meksika İkizleri diye iki resimli kitap almıştı oradan, uzun zaman elimden düşürmemiştim. Şimdi ne kitap sergisi kalmış ne de stand. Biraz ileride annemin çok sevdiği, "Fok" olarak isimlendirdiği buzlu Frigo dondurmalarını satan bir pastane vardı, annem kendine Frigo alır, beni de çok soğuk olduğu için hasta olacağım masalıyla kandırıp dondurmaya ikna ederdi. Hep içimde kalmıştır oradan Frigo alıp yemek arzusu. Tabii o pastanenin de yerinde yeller esiyor. Yolun diğer tarafında kalan turkuaz çinileri ve harika mimarisiyle eski Adliye Binası ve ilk yapıldığı yıllarda Gazi ve Latife İlkmektepleri adıyla anılan, şimdi kod itibarıyle epeyce yukarıda kalmış ve Atatürk İlköğretim Okulu'na dönüşmüş ikiz okulları arkamda bırakıp yarı hüzün yarı keyif içinde yürürken birden duruverdim. Bunca zaman dikkatimden kaçmış bir dükkan geçmişten çıkıp gelmiş bir dost gibi karşıma dikiliverdi: Eyüp Sabri Tuncer kolonyaları satış mağazası. Hiç duraksamadan daldım içeri, fotoğrafta da görüyorsunuz taban mozaikleri bile geçmişten kalma. Tombul galonların içinde renk renk kolonyalar, silindirik ölçekli pompalar ve yıllardır burnumdan gitmemiş o mis koku. Anneannem bayram öncesi babamın eline boş kolonya şişesini tutuşturur, "Eyüp Sabri'den doldur ha" diye sıkı sıkı tembihlerdi. Lakin öyle bir kuyruk olurdu ki arife günleri dükkanın önünde babam çoğu zaman herhangi bir yerden kolonyayı doldurur anneanneme Eyüp Sabri diye yuttururdu. Anneannem avucuna döker, koklar, sonra da "Başka oluyor mubareğin kokusu yahu" diye beğenisini dile getirirdi. Bir nevi "Plasebo etkisi" yani:) Mağazanın geçmişini muhafaza etmiş hali beni çok mutlu etti. Eski kokular devam ederken yenilikler de eklenmiş. Aşağıda fotoğrafını gördüğünüz sabun mesela. Kocaman bir kütle halinde çeşitli kokularda. Hangisini beğenirseniz kestirip tarttırarak ödeme yapıyorsunuz. Ben 1,5 santim kalınlığında, 100 gramlık limon, portakal, papatya aromalısından aldım. Aslında annemin çok sevdiği ve kullandığı "Rev'edor" kolonyasından da alacaktım ama artık üretmiyorlarmış. 


Hoşsohbet ve güleryüzlü görevlilerle vedalaşıp yoluma devam ettim, gözlerim Hanif Çarşısı'nı aradı ve buldu.

Girişine pirinç harflerle ismi kakılmış Han'a girip şöyle bir dolaşmadan geçmeye içim elvermedi. Bu hanın alt katları hep kuyumcu dükkanlarıyla doludur. En üstteki üç katta ise Güneş Kundura Mağazası vardı. Burada parti satışları yapılır ve çok ucuza gayet kaliteli ayakkabılar almak mümkün olurdu. Çocukluğumda az giymemişimdir Güneş Kundura'dan alınma ayakkabıları. Merdivenin üst tarafında çok eskiden kaldığı belli olan kırmızı tabelada "Güneş Kundura" yazısını görünce bir heves o sarmal merdivenleri diz ağrıma aldırmadan tırmanmaya başladım. Fakat hayal kırıklığı, mağaza falan kalmamıştı, kös kös geri indim çocukken bana peri padişahının sarayının merdivenleri imiş gibi gelen artık yıpranmış basamaklardan. Hanın yan tarafında annemin kuyumcusu "Zeynel" işi büyütmüş hala faaliyetini sürdürüyordu. Gözümün önünde annemin bileklerinde şıngırdayan baklava desenli ince bilezikleri "Hal"e doğru yürüdüm.


Hal'in önünde  bunu gördüm: Seyyar Laleci :) Çocuk arabası tekerlekli, TV sehpası gövdeli arabasının üstüne lale soğanlarını dizmiş "Renk renk bunlar" diye satıyordu. Tam ortaya da hem vitrin, hem reklam kabilinden bir saksı dolusu lale yerleştirmişti. Sarı-pembe-mavi boyalı lastikleri saksıdaki lalelerle tam bir uyum sergileyen arabanın sürücüsü de bir lale kadar zarifti :))

Hal beni binbir çeşit renk ve kokuyla karşıladı; sebzeler, meyveler, baharatlar, iplere asılı kurutulmuş sebzeler, sucuk olmak için bekleyen bağırsaklar, çemen-pastırma kokuları, çeşit çeşit ekmek, tablalar dolusu balık, helvalar, şekerler, bakliyat, kuruyemiş, terli bir ayak gibi kokan peynirciler, sakatatçılar, kasaplar ve hepsinin ortasında alakasız bir oyuncakçı. Bağırış, çağırış gürültü de cabası. Halden çıktığımda güneş açmıştı, üniversite öğrencisi iken öğrenim kredisi almak için üç ayda bir uğradığım Ziraat Bankası Ulus Şubesi'nin önünden aşağıya sallandım. Anafartalar Çarşısı'nın önünden eksik olmayan dilencilerin sızlanmalarını duymazlıktan gelip kapanacağını duyduğum Akman'a son bir ziyaret yapayım istedim. Ulus İşhan'nın ilk avlusuna girince şaşırdım, nice zamandır boş olan eski "Dodanlı Yerli Mallar" kumaşçısının  yerine "Mado" açılmış. Akman'ın olduğu ikinci avluda ise koskocaman bir hayal kırıklığı vardı. Akman çoktan kapanmış. Nice güzel anıma evsahipliği yapmış pastanenin defalarca altından geçtiğim kapısının üstüne asılmış kocaman bez afişte İstanbul Yolu'na taşındıkları yazıyordu. Önündeki havuz mahsun, güvercinlerin üstünde cirit attığı sıra ampuller yalnız kalakalmış. Bir devir daha veda bile edemeden kapanıp gitti böylece. Aşağıdaki fotoğrafları 3-4 yıl önce çekmiştim, benim gibi Akman'ı seven ve özleyecek olanlara hatıra olsun.



29 yorum:

  1. Geçen annemle samanpazarına gittiğimizde eyüp sabriyi aradık durduk anafartalarda birkaç esnafa sorduk kapandı dediler halen burnumdadır babaannemle şişeleri alır doldurmaya giderdik bana da hani plastik çanta için olan yuvarlak kolonyalardan hediye ederlerdi...Bir dahaki sefere daha dikkatli bakalım biz de esnafın oyununa geldik annem çok arzu etmişti oysa..

    YanıtlaSil
  2. Leylak Dalım yazını okuyunca eşime de sordum. 1 ay önce madonun olduğu avludan girdik sonra ben akman diye ısrar ettim de öbür taraftan gidip oturduk.Hay allah ben karıştırıyor muyum bilemedim ki? Dur ben eklemiştim kendi başlıklarıma bakacağım:)

    YanıtlaSil
  3. Eskilerin değişmesi üzücü oluyor.. Eskinin yerine konan yeni bir şeyin asla eskisinden işlevsel olduğunu düşünmüyorum.

    YanıtlaSil
  4. Ne kadar tanıdık geldi anlattıkların.Ben de o günlere gittim.Güneş Kundura,Akman,Eyüp Sabri.Bi de Miş Miş var hafızamda.
    İyi ki gitmişsin oralara....

    YanıtlaSil
  5. Off yaptın gene yapacağını:) Biz de annemle önce Kızılay'ı gezer, pahalı bulunca da,''Ulus'ta daha ucuzdur'' diye Ulus'a giderdik.
    80'li yıllarda da işten izin alıp,arkadaşlarla Güneş'e ayakkabı kapışmaya giderdik.
    Akman'ın kalktığına da üzüldüm. Mola yerimiz olurdu hep.

    YanıtlaSil
  6. Nasıl güzel anlatmışsın her günümün geçtiği Ulus'u...
    Bu arada Akman kapanıyormuş gazetede okudum :(

    YanıtlaSil
  7. Leylakcığım, aslında ( yarı) Ankaralı'yım ama İstanbulda doğup büyüdüğüm için ankara!yı pek bilmiyorum.Senin günlük gezi yazılarını okudukça ben de seninle adım adım geziyorum oraları.Kalemine,yüreğine sağlık.
    Gelip sana eşlik etmeyi ne çok istedim bu yazını okurken anlatamam :)

    YanıtlaSil
  8. İnsdan anılarından kopamıyor değil mi?
    Sayende Ankara özlemimi gideriyorum bu arada Leylak'cım:)

    YanıtlaSil
  9. kaybolmasınlar ,içim cızır cızır eder bu tür mekanlar kayboldukça. Burada da Rejans kapanacak... Düşünebiliyormusun. O kadar şaire yazara tanıklık etmiş yer.

    YanıtlaSil
  10. masal gibi okudum, o sabuna da bayıldım kokusu burnuma geldi. anılara yolculuk olmuş.nasıl bu kadar detaylı hatırlıyor ve hikayeliyorsun, sana hayranım. :)

    YanıtlaSil
  11. Bir şehri sevdiren anılar olsa gerek, seni tanıdıktan sonra Ankara' ya sempatim daha çok arttı. Bahsettiğin yerleri henüz görmedim ama eminim önünden geçerken benim de içim cız edecek.

    YanıtlaSil
  12. ne güzel eskilerden bir iz yakalamak eyüp sabrinin aynı kalması, güvercinli fotoğraflar ise çok güzel olmuş
    senin bu gezmelerin beni masamın başında mutlu ediyor
    enerjin hiç bitmesin
    bacaklarına dizlerine Allah sağlık versin şekercim .))

    YanıtlaSil
  13. Mekanlar değiştikçe,eskidikce,yok oldukca anılarımızın kökleri kuvvetleniyor Leylak'cım.
    "Eyüp Sabri Tuncer" benimde anılarımda hep yerini korur.
    Ayrıca yenilikleri de çok güzel.

    YanıtlaSil
  14. ne güzel anlatmışsın, fotoğraflamışsın..
    şimdi işten kaçıp oralara gidesim geldi...

    YanıtlaSil
  15. Ful Yaprakları,
    Haydi gelin birlikte gezelim:))

    YanıtlaSil
  16. Nurcuğum,
    Yenileri güzel güzel olmasına da çok ruhsuz, inan Akman'ın kapanması yüreğimi sızlattı öylesine alışmıştım. Yapacak birşey yok ama piyasa şartları bunu gerektiriyor. Ne diyelim anılar kalbimizden silinmesin...

    YanıtlaSil
  17. Maviannem,
    Güzel dileklerine amin diyorum, şu aralar çok ihtiyacım var biliyorsun:))

    YanıtlaSil
  18. Sevdacım,
    Yavaş yavaş senin de kanına girecek Ankara, bu şehir yaşadıkça sevilir birdenbire değil. Sen beni izlemeye devam et:))

    YanıtlaSil
  19. Kara kitapcım,
    Hafızam genetik sanırım, umarım öyle devam eder. Bir de yapım meraklı galiba ve gözlemci (yoksa röntgenci mi:) Eskileri görmek mutlu ediyor beni...

    YanıtlaSil
  20. Lalem,
    Yapma ya Rejans da mı kapanacak, ne deyim bilmem ki:((

    YanıtlaSil
  21. Özlem,
    Kopulmuyor evet anılardan, dilerim hiç de kopmayalım.

    YanıtlaSil
  22. Nanem Şekerim,
    Sen bir gün çık gel Ankara'ya "kılavuzu karga olanın" demezsen ben seni nasıl gezdiririm:))) Asıl memleketini tanımış olursun böylece. Öptüm seni...

    YanıtlaSil
  23. Fundacım,
    Ulus artık eski Ulus değil ne yazık ki, o yüzden tanıdık birkaç şey bulunca çok sevindim o gün. Akman kapanmış bile ben de gazetelerden okuyup vedaya gitmiştim ama yetişemedim. Neyse ki Kızılay'daki yerinde, Ulus şubesi İstanbul Yolu'na taşınmış.

    YanıtlaSil
  24. Nedukcum,
    Seninle ne ortak noktalar buluruz şöyle bir çıksak birlikte kimbilir:)
    İnsan anılarını yitirmiş gibi oluyor mekanlar kapanınca:(

    YanıtlaSil
  25. Petekcim,
    Mişmiş benim de aklıma geldi o gün ama dönüp bakmaya üşendim. Allah bilir orası da kapanmıştır...

    YanıtlaSil
  26. Vladimir,
    Ben de öyle düşünüyorum. Yenilense bile eskiden kalan ruhu korumalı diye düşünmekteyim ama nerdeee:((

    YanıtlaSil
  27. Ebrucum,
    O gün bende ilk avludan girince bir an şaşırdım, Mado'yu Akman'ın yerine açılmış sandım ama değilmiş, Dodanlı'nın yerine açılmış. Akman yandaki avluda ama ne yazık ki kapatmışlar, boş şimdi dükkan. İstanbul Yolu'na taşımışlar. Neyse ki Kızılay faaliyete devam:)

    YanıtlaSil
  28. Kadayıfcım,
    Bir dahaki gidişinize kesin uğrayın, eskiyi koruyarak yenilenmiş dükkan ve çalışanlar çok ilgili ve güleryüzlü. Denizciler caddesi sapağından az ilerde eski yerinde, küçük olduğu için dikkatinizden kaçmıştır.

    YanıtlaSil
  29. Sevgili Leylak Dalı,
    Bence anılar hep kalıcı, mekanlar değişse bile, her eski mekanın yanından geçerken, gözümde canlanır orası ve anılarım, film şeridi gibi gözümün önünden geçer. Keyifle okudum yazınızı.

    YanıtlaSil