Sayfalar

4 Mayıs 2011 Çarşamba

HER GÜNE BİR LEYLAK

Bizim caddenin akasyaları henüz kuru dal görünümlerini korusalar da Ankara'ya çiçeğiyle, böcüğüyle, yaprağıyla bahar çoktan geldi. Havaları sormayın, onlar netameli, bir gün içinde 4 mevsime dönüyor. Güneş, bulut, yağmur, rüzgar, sıcak, soğuk hepsini 24 saat içinde alabilirsiniz. Şu anda güneş var mesela ama her an gökyüzü kararıp yağmur yağabilir arkasından da dalga geçer gibi ceketinizi çıkarttıracak bir sıcak olabilir. Hal böyle olunca kendini koruma mevzuu biraz güç oluyor, hele de benim gibi yılın dört mevsimi şıpır şıpır ter döken birisi için. Cumartesi günü Dikmen Vadisi'nin efil efil esen rüzgarı benim ter içindeki sırtıma vurup buz gibi soğuttuğundan çiçek böcük görmek uğruna şehit olmasam da bir nevi gazi konumuna gelmiş bulunmaktayım. Bahar turu bana tutulmuş bir sol omuz, nefes aldıkça kürek kemiğimin altına saplanan bir bıçak, boğazımda yanma ve öksürük krizi olarak geri döndü. İlaç kürüne başladım, umarım sezonun son hastalığıdır. Herşeye rağmen yıkılmadım, ayaktayım:)

Çiçek, yaprak, çayır, çimen kontenjanından leylaklarım açtılar sonunda. Uzun zamandan beri ilk kez leylak mevsimini Ankara'da yaşıyorum. Baharlarım hep Antalya'da geçti, bir görsel şölendir Antalya baharı. Görmediğim, bilmediğim, duymadığım binlerce ağaç-çiçek açar her bahar ve ben Özdemir Erdoğan'ın şarkısındaki gibi "Her bahar aşık olurum Antalya'ya". Lakin onca çiçeğin ağacın içinde sadece leylak yoktur, iklim uymaz benim kâdim dosta, cılız cılız açan bir iki ağaççık dışında görünmez, ben de her bahar o iki cılız ağacın peşine düşerim sokak sokak. Bu baharsa darı ambarına düşmüş tavuk gibiyim, sokaklar bana bir görsel şölen. Her evin bahçesinden 2-3 leylak ağacı sarkıyor bizim semtte bile. Dolmuş-otobüs yolculukları bile keyifli hale dönüştü. Yayan yürümelerimde ise bir sağa bir sola bakıp çaktırmadan bir dal kopartıyorum. Her sokağa çıkışımda hırsızlama bir leylak dalı hakkım var, itiraz eden olursa blogumun adresini vereceğim, "pure officiale" yani, görevlendirildim:)) Fotoğraftaki de hırsızlamalardan biri, yeni Murakami kitabına başladım: "Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında". Murakami okumak dışında lavanta keseleriyle hemhâl olmaktayım, sayı 150 ye çıktı, az kaldı az. Yalnız makine gıcırdıyor yağlanması lazım, çalışırken kuyruğuna basılmış kedi gibi sesler çıkartıyor. Öyle serî ve hızlı dikiyorum ki yakında kaslı bacaklara sahip olacağım atlet gibi:)

Bugünlük bu kadar, birazdan lavanta keselerine malzeme almak için dışarıya çıkacağım, dönerken leylak yolmayı düşünüyorum bugünün hakkı olarak. Ne yapalım seviyorum leylakları, ha bir de sizi:))

16 yorum:

  1. Göz hakkı sayılmaz mı al al sen. Kokusu geldi sanki. Ben de sayenizde görebiliyorum. Zifir karanlıkta çıkınca hiçbişey görmeden.
    Biz de seni seviyoz. (biz derken ben çok seviyom kendim adına şeyedeyim)

    YanıtlaSil
  2. Önce çok geçmiş olsun diyorum.
    Bir zamanlar ben de Magissa için 450 adet minik köpekler dikmiştim.Yaz sıcağında pek zor gelmişti içlerini silikonla doldurmak falan.Ama hangi amaca hizmet edeceğini düşününce bir heves bitiriliyor işte.
    Bütün bunları şunun için yazıyorum;elim çabuktur,titiz çalışırım ve benim makinam motorludur ve de overlokludur.Yeter ki ne ölçüde ve nasıl kumaş kullanılmalıdır bilinsin:))
    Haa bi de lavanta çuvalıyla mevcuttur.

    Bi de sevgiler gönderilir.

    YanıtlaSil
  3. Yorum Listesi :
    1- O keselerden bir tane de ben istiyorummmmm!!!
    2- Murakami'nin en okumak istediğim romanlarından biridir güzel mi?
    3- Leylaklar şahane ( herzaman ki gibi:))
    4- Ne zaman Antalya'ya geleceksin?

    YanıtlaSil
  4. Leylakları her gördüğümde sen aklıma geliyorsun ve mutlu kavuşmanızı düşünüyorum. Lavanta keseleri bayağı kolaylanmış. Hayırlısı...

    YanıtlaSil
  5. Hüznün Tadı,
    Sağolasın, gerçekten bu yıl Ankara'da olmamın en büyük avantajı leylak baharını kaçırmamak oldu, mutluyum kutluyum bu nedenle:))
    Evet 2 gün keseleri dikmeyi bitiririm sanırım, içleri Haziran sonuna doğru dolacak artık.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. Özlemcim,
    Kitaba yeni başladım henüz bir görüş belirtemiyorum. Leylaklar şahane hakikaten, iyi ki buradayım. Antalyaya Mayıs sonu- seçimler arası gelip döneceğim. Keseler bitsin bakarız:))))

    YanıtlaSil
  7. Sevgili Ece,
    Nasıl kocaman yürekli bir kadınsınız siz, çok duygulandım gerçekten. Çok teşekkür ediyorum inanın dikmiş kadar oldunuz. Bir şekilde ağır ağır hallediyorum ben ama uzaklardan gelen bu yardım isteği gönlümü öyle şenlendirdi ki eminim daha bir zevkle yapacağım. Yardım gerekirse başvuracağım ilk kişisiniz, tekrar çok teşekkürler ve koskocaman sevgiler...

    YanıtlaSil
  8. Ebrucum,
    Almam gerekir değil mi, kamu malı sayılır:)) Hem ben Leylak Dalıyım, kardeşlerimle iyi ilişkiler kurmam lazım:)
    Bi daha seviyorum işte:))

    YanıtlaSil
  9. Ben sonbaharda Tuzla'da evimizin bahçesindeki 9 yaşındaki Leylak Ağacını kıpkısa budadıydım.Yani buna kabak budama deriz biz.Şimdi zavallı garibim Bonzai gibi bir leylak oldu..Ve de sıfır çiçek...:(((Ama yaprakları var neyse ki..Seneye açar artık..
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  10. Mine Hanım,
    Sizin yolladığınız beyaz leylaklar epey büyümüştür herhalde, bu sene açmasa da seneye umutluyuz. Mayıs sonu antalyaya gidince görürüm artık ne durumda. İsmi Mine Hanımın leylakları:))
    Bahçede leylak olsun da ne zaman isterse açsın değil mi:))
    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  11. Yarın Antalya'ya gidiyorum ben.
    Sizin selamınızı da söylerim artık.
    2 gün için sadece ama...

    YanıtlaSil
  12. İyi yolculuklar...
    Çok özledim inanın hem Antalya'yı, hem evimi ama el mahkum buradaki işler malum, yaz sonuna kadar Ankara'dayım. Sadece 15 günlüğüne bir kaçamak yapıcam Mayıs sonunda. Selamımı götürün:))

    YanıtlaSil
  13. Şu bitmeyen keselerden bize de nasip olurmu acep, gerçi kıyamam emek verip yorulduğun için.
    Bizde İstanbul'da baharı görmeyen kumrulara döndük:))

    YanıtlaSil
  14. Bu faal günlerinizde leyleklerın kokusu size enerji versin:)
    Kitabı ben 1 günde okudum çok akıcı okuması keyiflidi.Bloguma da yazmıştım , henüz Murakami hastası olamadım,sırada İmkansızın Şarkısı var...denemeye devam...

    YanıtlaSil
  15. Fotograf insanin icini isitiyor, ayni yaziniz gibi..Lavanta keselerinin kokusunu taa buralardan hissettim..sevgiler

    YanıtlaSil
  16. Sevgili Leylak dalı, Bu kitabı okuduktan sonra Murakami'nin diğer kitaplarıyla arasında ki farkla ilgili düşüncelerinizi beklerim. Benim gözlemlemem, sanki bu diğerlerinden farklı, gerçi bir tek bunu okudum ben, diğerlerine daha başlamadım.

    YanıtlaSil