Sayfalar

4 Nisan 2011 Pazartesi

YAĞMURLU PAZARTESİ

Bir gün içinde 4 mevsimi yaşayarak Nisan ayını eda etmekteyiz Elhamdülillah. Kah güneş çıkıyor "oh yaz geldi" diyoruz, kah hava ılıyor, etraftaki çiçek açmış ağaçları da görünce "nihayet bahar başladı" demeye kalmıyor gökyüzü kararıyor, bir fırtına bir yağmur "amanın kış daha gitmemiş" diye söylenerek kaçacak delik arıyoruz. Mevsim bu, ne yapacağı belli olmaz, bekleyeceğiz keyfi ne zaman isterse teşrif edecek. Elden gelen başka birşey yok. 

Sabah güne sakarlıkla başladım, cam bir kaseyle vedalaştıktan sonra bilin bakalım nereye gittim? "Diş hekimine" diyenler parmak kaldırsın. Tamam tamam bildiniz, indirebilirsiniz parmakları. Neyse ki bu defa işim çok sürmedi, üç-beş  rahatsız eden yükseklik tornalandıktan sonra haftabaşına kadar deneme sürüşüne devam etmeye karar verdik ve eve döndüm. Yolda arkamdan cep telefonuyla konuşarak gelen genç kızın anlattıklarından bir roman yazmayı düşünüyorum. Sevgilisini, sevgilisinin nasıl uçan balonların üstüne yazarak kendisine evlenme teklif ettiğini, ardından maytaplar patlattığını, sonra yüzük verdiğini, "evet" dedikten sonra ailesiyle tanıştırmaya götürdüğünü, babasıyla çok iyi anlaştıklarını, hatta okey oynadıklarını ve daha neler neler öğrendim. Neden insanların özel hayatları benim kulağıma kulağıma dolar, acaba kızın telefonda bunca bağırarak konuşması mutluluktan mıydı, yoksa alışkanlık mı? Hasılı hangi sebeple olursa olsun hakkında epey malumat sahibi oldum.

Eve tam zamanında girmişim, 10 dakika sonra gökyüzünde kıyametler koptu; yağmur, şimşek, gökgürültüsü. Bulutlar adeta yere indi, evin önündeki koskoca cadde  ırmak olup aktı, bense  dışarda ortalık birbirine girerken tüm hamaratlığımla temizlik yaptım, yaparken de kendimle gurur duydum. Bir ara dışarı baktığımda yağmur durmuş, ırmak kurumuş, hava da nisbeten açılmıştı ama yarına ne olur bilemeyeceğim.

İşlerimi bitirince yenilerde takıldığım "Büyülü bohça" serisinin "chai" çeşidini demleyip kitabımın başına geçtim. Mehmet Murat Somer'in son kitabı "Üç Pastoral ve Pastorize Tablo" yu okuyorum, hatta bitirmek üzereyim. M. Murat Somer'i ve onun travesti dedektif "Burçak Veral"ın kahramanı olduğu "Hop çiki ya ya" polisiyelerini çok severim. Bu kitabı da aynı türden bir polisiye olduğu düşüncesiyle almıştım ama tamamen farklı çıktı, yazarın tarzının çok dışında bir kitap bu. Ege, Karadeniz ve İç Anadolu'daki üç köyde geçen olayları ve kişileri konu almış. Okudukça geçmişte olup bitmiş bazı olayları anımsamaya başlıyorsunuz; imam olan kocasından boşanıp şarkıcı olan Sevtap Çetinkale'yi, bir kına gecesinde tüp patlaması sonucu o evde bulunan tüm kadınların öldüğü faciayı satırlar arasında bulmanız mümkün. Kolay okunan, keyifli, bazen güldürüp bazen düşündüren bir kitap, en az polisiyeleri kadar sevdim.

En bugünlük bu kadar yeter. Yarına çok özel, çok önemli bir konuğum var. Tafsilat bir dahaki yazıya, kalın sağlıcakla...

Bu şarkı da günün anlam ve önemine binaen eklenmiştir efendim, iyi dinlemeler: Nisan Yağmuru



8 yorum:

  1. Yarınki özel konuğu Lale Hanımın bahçesinden bir kuş fısıldadı bana :)
    Çok yoğun bir program varmış.Ne diyelim, Allah muhabbetinizi arttırsın.İyi vakit geçirin, geçirin de sonra bize de anlatın olur mu :)

    YanıtlaSil
  2. ben biliyorum Lale ablam geliyor Leylak ablama :)) bekliyorum paylaşacaklarınızı :) bu arada gerçekten bu tip durumlar sana çok yakalanıyor tlf seslerı dolmuş konuşmaları gibi sanırım öğretmenlikten kalma duyma duyuları olsa gerek malum anişte de mevcutta hadi kal sağlıcakla iyi eğlenceler:)sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Leylak Hocam, ben de çok duyuyorum nedense, metroda, restoranda hep başka hayatlardan kesitler, eşim kızıyor ben duymuyorum hiç sen nasıl olur da böyle tüm detaylarıyla çıkartıoyrsun diye, benimki mi meziyet, millet mi cam bardakta yaşıyor hayatı bilemedim doğrusu.

    YanıtlaSil
  4. ne istersiniz şu güzelim bahar yağmurlarından? :) yağmasa acayip. ha, hava sıcaklığı eksili derecelerde seyretmese iyi olurdu tabii ama ailemizin hava durumcusu bünyamin abim ne demiş? 8 nisan 2003'te istanbul'a kar yağmıştır demiş efem. hatta hatırlıyorum o günü. istifamı vermiş, günümün dolmasını beklemekteydim ikitelli'deki telsim binasında. camdan kar seyrediyordum, hayretler içinde ancak toprağa cemre çoktaaan düşmüş olduğundan yerler tutmamıştı. nerden nereye. hey gidi. çenem düştü sabah sabah :) şişko konusuyla ilgili yazı yazmam lazım.

    YanıtlaSil
  5. ara sıra güneş çıksa ben razıyım.o zaman işte nisan yağmuru olacak.buradak haliyle kar kış.

    bu arada kitabın çıkış tarihi 1 nisan'dı ve dün elime geçti.

    YanıtlaSil
  6. Dakikada kaç kelime okuyorsunuz merak ediyorum. Bir güne hem bu kadar kitap okumayı, hem blog yazmayı, hem diğer bloglara yorumlar yazmayı, hem kitapları bitirmeyi, hem sergilere gitmeyi, hem blog dostlarıyla buluşmayı, hem çarşıya çıkıp masanızdan hiç eksik olmayan çiçekleri almayı, hem temizlik yapmayı...offf Nasıl yani? Speedy Gonzales gibi? Öptüm sizi.

    YanıtlaSil
  7. Bu kitabın sayfalarını karıştırıp durdum kitapçıda geçen gün. Alıp almamaya kararsız kaldım. Onun yerine Elif'i almıştım. AMa o çikiyaya polisiyelerinden iki tanesini okumuştum, çok eğlenceli bir anlatımı vardı.

    Denemeye değere teşekkürler.

    YanıtlaSil
  8. Ben de burcu'dan öğrendim Lale abla imiş gelen:) keyifli sohbetler ve geçmiş olsun

    YanıtlaSil