Sayfalar

10 Mart 2021 Çarşamba

10 MART (TAMBA TUMBA ESMER BOMBA)

Hayat pandemi ve dizler nedeniyle dünya yüzü görmeden geçiyor bu aralar. Kitap-film-dizi üçgeninde yuvarlanıp gidiyorum ama gönül blogu da güncellemek istiyor, lakin ne yazsam, ne yazsam? İlkokul çocuklarına mecbur tutulmuş günlük yazma ödevi gibi "sabah kalktım, kahvaltımı yaptım, sonra biraz bilgisayara baktım, evi toparladım, yemek yaptım, kitap okudum, film izledim, akşam yemeği yedik, TV izledim, yattım" minvalinden öteye geçmeyecek yapıp ettiklerim. Mecburen eskilere dalacağız. Ne zaman aklıma gelse beni güldüren bir ergenlik anısı anlatacağım bugün size.

Bilenler bilir, çocukluğum ve üniversiteye başlayana kadar ilk gençliğim Ankara Yenimahalle'de geçti benim. O yıllarda Yenimahalle, "Perihan Abla", "Mahallenin Muhtarları", "Susam Sokağı" dizilerindeki gibi yozmamış mahalle ve komşuluk özellikleri taşıyan, kendi kendine her şekilde yetebilen bir semt idi. Haliyle eş-dost ilişkileri, arkadaşlıklar da çok sıcak, çok samimiydi. N benim hem mahalle, hem okul arkadaşımdı. Aynı cadde üstünde, karşılıklı cephelerde oturur, hemen hemen her günü birlikte geçirirdik. N'nin annesi düzenli olarak Resimli Roman ve Foto Roman dergileri alırdı ve ben daha öğlen olmadan kapılarında biterdim: "Okudunuz mu dergileri, ödünç alabilir miyim okumak için?" Adının ilk hecesini kızının adına ilk hece yapmış sevgili Necla Hanım Teyze "A kızım, bari ertesi gün olaydı, dergiler eve girer girmez acelen neydi?" demeden güler yüzle verirdi dergileri, muhtemelen daha kendisi bile okumamışken. N'lerin oturduğu bunca yıla ve bunca müteahhite inatla direnen apartman dairesindeki odasanda, duvara asılı kibrit kutusu koleksiyonunun şahitliğinde ne sırlar paylaşıp ne dedikodular ettik, o kibrit kutularının dili olsa da söylese ama nerede bulacaksın, çoktan boylamıştır kibrit kutuları cenneti ya da cehennemini 😃 Cehennem deyince aklıma geldi, ben okul çıkışları mutlaka kısa bir yürüyüşle ulaşılan "Kanarya Kırtasiye"ye gitmeyi adet edinmiştim. Her seferinde ya bir kalem, ya bir kokulu silgi, ya minik bir defter vb almadan dönmezdim. Annem beni elimde aldıklarımla görünce "Senin okul masrafınla 10 çocuk okurdu" diye söylenirdi, ben de sahi sanırdım. Sanırsın beni Arnavutköy Amerikan Koleji'nde yatılı okutuyorlar, alt tarafı semtimizin devlet ortaokulu, aldığım iki zımbırtı da kısıtlı öğrenci harçlığımın yettiği ufak tefek şeyler. Biraz büyüyünce anladım ne derece abarttığını da vicdan azabından kurtuldum 10 çocuğun okuluna mani olmadığıma sevinerek 😃 Derdim bir şeyler almaktan ziyade o yolda arkadaşlarımla yürüyüp birlikte geçen süreyi biraz daha uzatmaktı aslında, gelgelelim N bir an önce eve gitmek ister, bana katılmaz, okul çıkışları ben yönümü Kanarya Kırtasiye'ye çevirince de "Yine mi Kanarya cehennemine?" diye söylenirdi 😃 Okuldan arta kalan zamanlarda bazen bizim apartmanın kocaman yan bahçesinde yakantop, bazen bir üst sokakta istop oynar, bazen bizimle aynı apartmanda oturan yaşça büyük bir ablamızda toplanır, bazen de postaneye, çarşıya gidiyoruz diye kendimizi 5. Durak turlarına salardık. 5. Durak semtimizin piyasa yeriydi, özellikle bahar ve yaz öğleden sonralarında tüm gençler oraya akardı. PTT binası 5. duraktaydı, yan tarafında da bir çocuk bahçesi vardı. Canımız çok sıkılmış ve sokağa çıkma bahanemiz kalmadıysa N'nin taşbebeğe benzeyen minik, tombik kızkardeşini kaptığımız gibi çocuk bahçesine yollanırdık, kendimiz için bir şey istiyorsak namerttik canım, maksat küçük kız eğlensin 😃

Bir kış günüydü, ne sebeple çıkmıştık hatırlamıyorum, yine 5. durak tarafından dönüyorduk ki önünden geçtiğimiz, eve çok yakın Güneş Sineması'nın kapısında küçük dayıma rastladık. "Naber kız?" diye takıldı her zamanki dalgacı haliyle ve ben daha "iyiyim" diyemeden "Hadi gel seni filme sokayım" dedi. Gözüm duvarda asılı afişe takıldı, bugün gibi hatırlıyorum, başrolünü Türkan Şoray'ın canlandırdığı "Dünyanın En Güzel Kadını" oynuyordu. Eve gidip pazar günü sıkıcılığında boş boş oturmaktansa film izlemek cazip geldi ve "Tamam" dedim, sonra da "A abla nasıl?" diye yengemi sordum. N'ye bizim eve uğrayıp sinemaya gittiğimi söylemesini tembihleyip dayımın ardından keyifle salona daldım ve Türkan Şoray'in oynaya oynaya "Tamba tumba, esmer bomba" şarkısını söylediği filmi bayıla bayıla seyrettim lakiiiin hesaplamadığım bir şey vardı...

Film bitti, dayımla vedalaştık, eve yollandım, kış günüydü ve hava kararmak üzereydi zili çaldığımda. (Şunu da belirteyim ki dayımla aramızda 9 yaş vardı ve her zaman çok havalıydı, öyle tipik bir dayı   görüntüsü yoktu yani). Kapı açılır açılmaz o sıralar bizde misafir olan anneannem yakama yapıştı: "Nereden geliyorsun sen?" "Sinemadaaan, N size söylemedi mi?" Anneannemin arkasında kulaklarından duman çıkaran babamla, gözlerinden ateş çıkaran annem mevzi almışlardı. "N söyledi söylemesine de nasıl söyledi? Hem senin A'nın kardeşiyle sinemada ne işin vardı?". "Ne A'sı, ne kardeşi ya, ben dayımla gittim". "Dayınla mı? Ama N bize A ablanın kardeşiyle sinemaya gitti dedi". Meseleyi yavaş yavaş çözmeye başlamıştım ama dumanlar, ateşler ve anneannemin yakamdaki eli hala duruyordu. Bağırış, çığırış arasında derdimi anlatmaya gayret ediyordum ama her kafadan bir ses çıkıyordu. Ben dönmem gereken zamanda eve dönmeyince haliyle merak etmişler. Bendeniz şaşkın nasılsa N eve bilgi verdi, dayımla sinemaya gittiğime de kızacak halleri yok ya düşüncesiyle tamba tumba esmer bomba, gel keyfim gel iken bizimkiler sokaklara dökülmüşler. N haber vermeye gelmiş gelmesine lakin bahçede Müyesser teyzenin beslediği tavuklarla horozlar N'yi öyle bir kovalamışlar ki bizim eve çıkamadan evine zor atmış kendini. Bizim anne, baba ve anneanneden oluşan arama timi aralarındaki mütalaadan sonra "Bu N ile çıkmıştı, gidip ona soralım" kararını almış ve N'lerin eve gitmişler. N demiş ki: "Ya ben size haber vermeye gelmiştim ama tavuklar kovaladı, çıkamadım yukarıya". "E, peki bizim kız nerede?". "O A ablanın kardeşiyle sinemaya gitti". Haydaa, çalsın İsrafil'in boruları, yansın cadı ateşleri 😃 A ablanın kardeşi 17-18 yaşlarında bir delikanlı-yani dayımın kayınbiraderi oluyor kendisi-toplam görmüşlüğüm 5'i geçmez, yolda görsem "Merhaba" diyecek kadar bile tanıyamam belki, lakin dayım kayınbiraderine dönüşünce benim suç katmerlenmiş. Burada en büyük salaklığımsa N'nin dayımı tanıyor olduğunu varsaymam, kızcağız ne bilsin, ben A ablayı sorunca o da dayımı yengemin kardeşi sanmış 😃 Sonuçta olay aydınlandı, anneannemin eli yakamdan indi, babamın kulaklarındaki duman dağıldı, annemin gözlerindeki ateş söndü, rahatladık. Şimdi ne zaman TV'de falan bu filme denk gelsem A ablanın kardeşiyle gittiğim sinema macerasını hatırlarım. 

Canım N'ye gelince, yıllar sonra buluştuk, fırsat buldukça görüşüyor, bulamazsak yazışıyoruz. Aşağıdaki fotoğraf o yıllardan, doğumgünüm, mahalle arkadaşlarımı toplamış kutlama yapıyorum. N işaretli 😄



12 yorum:

  1. Eskiden “sinemaya gitmek” anlamı da çok farklı olan bir durummuş, Gülriz Sururi’nin anılarından okumuştum, onun da böyle bir macerası var ama sonu çok kötü bitmişti çok üzülmüştüm.. Bazen çocuk kafamızla giriştiğimiz maceralar büyükler için resmen korkulu rüya oluyor. Şimdi ben o “büyükler” rolünden de bakabildiğim için artık :))) yeni yeni anlayabiliyorum niye öyle köpürüp kabardıklarını.. Tüm mahalle birbirine girmiş desenize. Dayıyı merak ettim, o dayıda da çok macera vardır bence :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu an düşününce ne kadar merak ettiklerini anlayabiliyorum, aslında arkadaşımı tavuklar kovalamasa, haber verse de değişen bir şey olmayacakmış, zira asıl mesele birlikte gittiğimi düşündükleri kişi :))) Hasılı her yönden karışık iş :)
      Dayım var ya, ondan roman olur. Şöyle diyeyim hızlı yaşadı, erken öldü, cesedi yakışıklı oldu mu onu bilemiyorum ama yazık olduğu kesin...

      Sil
  2. Ayy cok fena ya ailen de haklı N De haklı sen de haklı:)

    YanıtlaSil
  3. Merhaba, A Abla değil de yenge olsaymış sorun çözülecekmiş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama her iki dayımın eşlerine de hiç yenge demedim, hep abla dedim, ilginçtir ki amcamın eşine yenge derim, şimdi düşününce tuhaf geldi :) Evet yenge işi değiştirirdi sanırsam :)

      Sil
  4. Leylakcığım,
    Yazıyı sürekli bir gülümsemeyle okudum.
    Önce, her gün bloga ne yazmalı sorunsalı karşısında, deli bağlamış gibi hergüne üç güzel şey yazan bendenizi düşünüp küçük bir kahkaha attım. :))
    Ardından Tamba Tumba Esmer Bomba şarkısının hatırlattıklarına gülümsedim.
    Finalde tavuk tarafından kovalandığı için mesaj iletemeyen kızcağız durumuna bir kahkaha daha gönderdim.
    Çok yaşa sen! İyi ki yazdın. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hani derler ya, hayat yakın plan dram, uzak plan komedidir diye, ben de ne zaman bunu düşünsem gülerim, çok komik aslında ya yaşamasam :) Aslında iyi ki de yaşamışım, bak şimdi ne güzel, komik anı, N de okudu bunu, sonra da uzun bir telefon konuşması yapıp tekrar güldük :) Bizim gençlik hayli safmış yahu...

      Sil
  5. Sizinle aynı sokaklarda dolaşmışım.Liseyi o zamanki adıyla Güven Ortaokul_lisesinde okudum. Asker Lojöanların olduğu caddede oturuyorduk önce sonra Yneimahallenin o güzelim bahçeli çoğu iki katlı evlerden oluşan sokaklarından birine taşındık. 5. Durak hala hafızamdadır.Ben üniversiteyi kazanınca İstanbul'a geldim, peşisıra bizimkilerde:) Yıllar sonra aynı sokaklara gidip Yenimahalle'nin son hallerini görünce içim pek bi cız etti:(
    Sinema anısı çok olaylıymış, siyah beyaz resim de çocuklar ne de güzel bakmışlar pastaya öyle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel aynı yerlerde büyümek. O caddeyi çok iyi bilirim, arkadaşım orada otururdu, lojmanlarda, sık sık giderdim. Sonra da subay bir komşumuz taşındı lojmanlara, orada bir yılbaşı geçirmişliğimiz bile vardır :) O güzelim evler kalmadı ne yazık ki, ben uzun yıllar anneannem orda oturduğu için hiç bağımı koparmadım, ölümünden sonra da mutlaka her yıl bir-iki kere gittim. Yenimahalleli olmak, orada büyümek çok farklı bir duygu. Facebook'da bir Yenimahalle grubu var, bir çok arkadaşıma ulaşmamı sağladı.
      Sinema anısı o zaman çok fenaydı ama şimdi beni çok güldürüyor :) Sevgiler...

      Sil
  6. Ya yazık, anne baba nasıl merak etmiştir:)

    YanıtlaSil
  7. Valla öyle Sezercim, insan çocukları olunca daha iyi anlıyor :)

    YanıtlaSil