Sayfalar

8 Haziran 2018 Cuma

MAYIS OKUMALARI

Evet geciktim farkındayım ama Mayıs ayı ve Haziran başı öylesine yoğundu ki ne yazmaya, ne okumaya çok fazla zaman ayırabildim. Kitaplar elimde benimle birlikte gezip durdu. Önce Marmaris yolculuğu, ardından Ankara öncesi hazırlıklar, sonra Ankara'ya geliş, ardından İstanbul, İstanbul'un insanı tüketen karmaşası, dönüşte çıkan pestil derken ancak bugüneymiş kısmet. Zaten okuma sayımda da belirgin bir düşüş oldu bunca yoğunluk arasında. Ne yapalım her zaman aynı performansı gösteremiyoruz. Az olsun, bizim olsun :)


-Mayıs ayının ilk kitabı "Doppler" isimli romanıyla tanınan Edland Loe'nin "Naif.Süper"i oldu. Tıpkı adı gibi naif bir kitaptı. Yetişkin denebilecek yaşa gelmesine rağmen bir ergenin özelliklerini gösteren kahramanın gündelik yaşamının anlatıldığı kitap ilginç ve keyifli. 


-Per Petterson'un "At Çalmaya Gidiyoruz" isimli kitabı pek çok kişinin elinde, sayfasında gördüğüm, merak ettiğim ama okumakta geciktiğim bir kitaptı. Keşke bu kadar gecikmeseymişim dedim okuduktan sonra. Norveç edebiyatının nefis bir örneği olan kitap durgun akan bir su gibi, tıpkı romanın kıyısında geçtiği ırmak benzeri. Baş kahraman Trond'un çocukluktan başlayarak geri dönüşlerle bir nevi inzivaya çekildiği kulübede yaşadıklarının anlatıldığı kitabı çok sevdim. Bu aralar Norveç edebiyatı yüzümü güldürüyor. 


-Gerçek adıyla Sule Emmanuelle Egya Nijeryalı bir yazar ve ben ilk kez Nijeryalı bir yazarın kitabını okudum. "Kıraç Gökyüzü" yaşadığı ülkedeki dinsel çatışmalar ve ailesinde gerek maddi, gerek bireysel sorunlar yüzünden sıkıntılı zamanlar yaşayan ergenlik çağındaki Murtala'nın öyküsü. Nijerya'nın sosyal yapısını anlatması açısından etkileyici kitaptı, çok beğendim diyemem ama bu anlamda okunası...


 -İlk Bulgakov okuyuşumdu ve bunca zaman atladığıma hayıflandım. Sade ama şahane bir edebi dil-çevirmenin marifetini de unutmamak gerek-ile yazılmış, geçen yüzyılın başında geçmesine rağmen güncelliğini yitirmemiş öyküler okudum "Genç Bir Doktorun Anıları"nda. Öncelikle "Usta ile Margarita" olmak üzere gelsin diğer kitapları...
"Akıllı insanlar mutluluğun sağlığa benzediğini çok önceden fark etmiştir: Mutluyken fark etmezsiniz; ama yıllar geçtikçe, geçmişte kalan mutluluğunuza ilişkin anılar, ah, anılar!.."
Kesinlikle tavsiyemdir...


-Tarryn Fisher'in daha önce bir gerilim romanını okumuştum, ondaki heyecana kapılıp "Tehlikeli Kızıl"ı ısmarladım ama neredeyse bir yıldır okunmayı bekliyordu. Sonunda elime alabildim ama beklediğimin çok dışında bir konu ile karşılaştım. Sevimsiz ötesi bir kızılın ne pahasına olursa olsun sevdiği adamı(!) yani kocasını elinde tutma çabalarından nefret ettim. Okumasam da olurmuş, bence siz de okumayın... 


-İncecik bir kitaptı aslında ama elimde öyle çok oyalandı ki. Bu oyalanmadan mı kaynaklı bilemedim ama konunun ilgi çekiciliğine rağmen tökezledim durdum ve masalsı anlatıma, çevreci yaklaşımlara rağmen sevemedim. "Cümbüşçü Karıncalar" tohum mafyasına ve köpeklerin şehirlerde yaşamasını engellemek isteyen insanlara karşı mücadele eden bir grup insanın öyküsü. Pınar Selek'in yaşadığı Lyon'da geçiyor, övgüye değer bir konusu var ama işte belki de uygun zaman değildi, bilemedim...

Evet, mayıs okumaları bu kadar, umarım Haziran'da eksik kalanları telafi ederim. Kalın sağlıcakla, okumalarınız bol olsun... 

3 yorum:

  1. Norveç edebiyatını ben de çok seviyorum. Metis'in kitabını ilk fırsatta alıp okuyayım.

    YanıtlaSil
  2. Naif Süper'in adı ilgimi çekmişti raflarda. Yakında bari alıp okuyayım :)

    YanıtlaSil
  3. Per Petterson'un Reddediyorum isimli kitabını okumuş ve beğenmiştim. At Çalmaya Gidiyoruz'u da listeye alayım o zaman.
    Kuzeylerden söz açılmışken, okumadıysanız Arnon Grünberg'in Tirza adlı romanını da öneririm. Sevgili Yekta Kopan'ın tavsiyesi ile okumuştum.

    YanıtlaSil