Sayfalar

19 Haziran 2018 Salı

GEÇEN GÜNLER

Blogu amma boşlamışım ben, 11 gündür ıssız duruyormuş yavrum :) Yaz rehaveti mi desem, tembellik mi desem, bloglardan ufaktan soğuyoruz mu desem, kısacası ne desem bilemedim. İçimden bir ses "geç olsun, güç olmasın, yazmaya devam" dedi, ben de ona uydum. 

Ankara bir günde iki mevsim yaşatma eylemine devam ediyor, sabah güneşle başlayan gün ikindi üzeri "Memurıslatan" yağmurlarıyla devam ediyor. Hele bayramın ilk günü çakıl taşı büyüklüğünde dolular indi gökten, caddeyi seller götürdü. Şu anda da bulanık, ne yapacağı belli olmaz, bakarsın yağar, bakarsın yakar. Bayram ayrı bir sıkıntıydı zaten, ilk gün topluca yenen aile yemeğinden sonra yegane etkinliğimiz bunalmak oldu. Rutin dışına çıkılmasını sevmiyorum galiba. Ayrıca bayram gelmiş neyime, emekliye her gün bayram :)

Kızkardeşle vakit geçirmeye devam. Geçenlerde Devlet Tiyatrolarının yeni uygulaması kapsamında Haziran sonuna kadar nöbetçi tiyatro olan Küçük Tiyatro'da bir oyuna gittik: "Eyvah Nadir!". Kızkardeş son anda gelmekten cayınca Bilge'nin annesine kısmet oldu izlemek, epeyce de eğlendik. Meddahvari bir oyundu ve oyuncunun yetkinliği oyunun naifliğini kapatıyordu:


Bir sonraki gün orijinali Hollanda Rijk Museum'da olan ve geçici bir süreliğine sergilenen ünlü Ankara gravürünü görmek üzere bilmem kaçıncı kez Kale'deki Rahmi Koç Müzesi'ne gittik. 


Fotoğraf internetten, sergilendiği yerde ışıktan parlayınca düzgün bir fotoğraf yakalayamadım. 1700'yü yıllarda yapıldığı düşünülen resmin önceleri Halep manzarası olduğu düşünülmüş. Sonra yaptığı incelemeler sonucunda Semavi Eyice resmin sağ tarafindaki Ankara keçisi de denilen tiftik keçilerinin varlığı esas alarak resmin Ankara'ya ait olduğunu ortaya koymuş. Müze çok güzel bir düzenleme yapmış, standın önüne yerleştirilen bir ekran aracılığıyla resmin belirli noktaları üzerinde sanal olarak gezinip o yıllardaki ve bugünkü görünümlerini ve nereye ait olduğunu görebiliyorsunuz. 

Resimdeki tiftik keçilerinden hareketle açılmış 'Tarihi Dokumak, Bir Kentin Gizemi "Sof"' isimli bir diğer sergiyi de gezdik. Tiftik keçilerinden elde edilen yünlerle dokunan kumaşlara "sof" adı verilmekte imiş ve zamanında Ankara ticaretinde önemli yer tutmakta imiş:


Yün kırkmakta ve eğirmekte kullanılan aletler 


Tiftik yünüyle (sof) dokunmuş, dikilmiş ve örülmüş giysiler

Aynı salonda bir geçici sergi daha vardı, Zeki Alasya'nın hayatı boyunca dünyanın çeşitli yerlerinden topladığı "Gülen Buda" objeleri. Eşi ve kızı tarafından belli bir süre sergilenmek üzere müzeye verilmiş;





Küçüklü büyüklü yüzlerce obje arasında herhalde en ilginci Zeki Alasya'nın "Buda" olarak tasvir edildiği bu minik heykel olsa gerek. 

Müze gez gez bitecek gibi değildi, daimi sergilenen ve daha önce gördüğümüz şeyleri es geçerek yeni eklenen parçaların arasında dolaştık ki bunlardan biri de "Minyatür Bebek Evleri" idi. İçim gitti, ben çocukken bunlardan birine sahip olabilsem dünyanın en mutlu çocuğu olurdum herhalde. 






Bu evlerin önünde bütün bir günümü geçirebilirdim aslında ama hem yorulmuştuk, hem de yapılacak işler vardı. Son bir selam da Abdülcanbaz'a çakıp ayrıldık müzeden:


Geçen haftaki bir başka etkinliğimiz ise Fade Sahne'de izlediğimiz "Dikkat Köpek Var" isimli oyundu. Melih Cevdet Anday'ın yazdığı oyun günümüze uyarlanarak sahneye konmuştu:


Ve sonra işte bayram-seyran derken bugünü bulduk. Birazdan Bilge'nin annesi ile buluşup kahve içeceğiz, eh biraz da gıybet yaparız artık :)))

Umarım bir dahaki yazıyı bu kadar geciktirmem. Seçim nedeniyle hom svit hom'a döneceğiz bir süreliğine. İyi vatandaşım ben, oyumu kullanmadan asla :) Şimdilik kalın sağlıcakla...

5 yorum:

  1. Yine Ankaralı olmama rağmen neler kaçırmışım şehrimde. Ah Leylak Hanım ah :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zihin kardeşim sergiler hala devam ediyor. Bence görün, ilginç şeyler var. Nöbetçi tiyatro da Temmuz'a kadar devam, ilginizi çekebilir sahnelenen oyunlar. Ve yarın (çarşamba) Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde "Farklı Bir erkeklik Umut edilebilir mi?" isimli bir panel var, Mert Fırat da panelistler arasında, moderatör ise yakinim olur, kızkardeş, belki katılmak istersiniz :) Saat 12.00 de. Ankara bu aralar iyi şeyler sunuyor :)

      Sil
  2. Sevda ile buluşmak ne güzel olmuş. Bol gıybetleriniz olsun ♥

    Abdülcanbaz'ı unutmuşum ben, ne zamandır görmediğimden sanırım hafızadan silmişim.

    Sevgiler gönderiyorum size, oylarımız inşallah güzel sonuçlar çıkartacak ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bol gıybetlerimiz oldu, çaktırmayın :))
      Abdülcanbaz'ı çok severdim ben, görünce eski bir dosta rastlamış gibi oldum :)
      Ben de aynı dileklerle sevgiler yolluyorum...

      Sil
  3. İstanbul'a yolun bir daha düşerse, istikamet Sunay Akın'ın Oyuncak Müzesi olsun :) Şahane minyatür bebek evleri var, Almanlar aşmış bu konuda...

    YanıtlaSil