Sayfalar

14 Kasım 2017 Salı

SİNEMALI SALI

Kumru ziyaretiyle geçirdiğimiz pazar gününün ardından dün de arkadaşı mutfağı kolaçan ederken yakaladım. Zeminde pıtır pıtır yürüyordu. "Aaa ama sen çok oldun, ya gel bizimle yaşa, ya dışarda kuşdaşlarınla" dedim, cevap olarak vücut dilini kullandı "Pırrr!" dedi, uçup gitti. 

Öğleden sonrayı arkadaş ziyaretinde geçirdim, akşam da her zamanki gibi, yemek ye, çay iç, bilgisayar, TV başında oyalan ve yat uyu. Buraya kadar rutin dahilinde geçip gitti ama asıl macera yatarken başlayacakmış. Kitabımı alıp yatağa doğru giderken birden gök gürlemeye, şimşek çakmaya başladı ama ne gürlemek. Sokakta parkeden cümle arabaların alarmı öttü, ben bomba atıldı sandım, saniye sektirmeden gelen şimşekle de "amanin yıldırım düşüyor" moduna geçtim. Ardarda belki 15-20 dakika bir yandan gürledi, bir yandan çaktı ve sonra öyle bir indirdi ki gök yere yapıştı sanırsınız. Karşı caddeyi göremedik, sanki önüne sudan bir duvar dikilmişti. Balkon giderlerini ve pencere denizliklerini kontrol edip yatmaya gittim, yağmuru durduramayacağıma göre yapacak bir şey yoktu. Çok geçmedi, sanki o gürültüyü çıkaran başkasıymış gibi sakinledi hava. Meğer o sürede Finike'de hortum çıkmış ve ortalığı perişan etmiş. Antalya yağmuru bu, yıllardır alışsak da korkutuyor.

Bugün yine sinemaya gittim: "Umudun Öteki Yüzü". Finli yönetmen Ari Kaurismaki filmde Finlandiya'da hayatları kesişen iki insan üzerinden mülteci meselesini konu almış. Suriyeli araba tamircisi Khaled ile, karısını ve işini terkedip restoran açan Wikström'ün öyküsü çok ilginçti. Yer yer kara mizahla kahkaha attıran film aslında göç, mültecilik, işsizlik, ırkçılık gibi günümüz sorunlarını işliyor. Filmde yer alan tüm bireyler, özellikle Finlandiyalılar bir tuhaf, robot gibiler, gülmüyorlar, soğukkanlılar, durgunlar. Yer yer çeşitli şekillerde müzik yapan gruplar bile robot gibiler. Değişik bir filmdi, Berlin'de Gümüş Ayı almış, durağan temposuna rağmen izlediğime memnun oldum. 


Film çıkışı arkadaşın almak istediği bir kitap için hemen yan taraftaki D&R'ye girdik. "Kıymetli Şeylerin Tanzimi"ni sormaktı niyetimiz. Orası kitapçıdan ziyade süpermarket olduğu için önce bizimle ilgilenebilecek bir görevli aradık, birisi lütfedip geldi. Kitabın adını söyledik, bilgisayar ekranını açmak için epey uğraştı, bir türlü açılmadı sistem. Sonra açıldı, bu defa ismi yanlış mı girdi bilmem, bulamadı. Bulamamasını öyle bir kitabın varolmamasına bağlayarak standlardan birinde duran ve kendisine hayli meşgul görüntüsü veren havalı görevliye seslendi: "Küçük Şeylerin Tanzimi diye bir kitap hatırlıyor musun?". Sözkonusu arkadaş gözlerini kıstı, bir süre düşünür gibi yaptı ve sonra elindeki kalın kitabı havada şık bir pirüet çizdirerek standın üstüne fırlattı, kasılarak cevap verdi: "Yoo hatırlamıyorum".  Zaten öyle bir kitap hiç varolmadı, biz uydurduk, derdimiz size angarya yapıp olmayan kitabı aratmak, değerli zamanınızdan çaldık, affeyleyin, hatta elinizdeki kitabı kafamıza atın. Kitapla uzak yakın ilgisi olmayan kişiler niye kitapçıda çalışır? Haydi çalıştı, niye biraz kendini geliştirmez. Bunun daha makul, daha kibar bir cevap verme biçimi yok mudur? Sonuçta kitap bulunamadı. Bir süre önce de aynı mağazada yanından geçerken çantamın değdiği bir görevli kız, daha ben "pardon" demeye fırsat bulamadan "Oha!" demiş, kasada söylediği lafı yüzüne vurduğumda da "siz de çarpmasaydınız, özür dileseydiniz" diye üste çıkmıştı. Gelgelelim kader utansın, mahkumuz bu D&R'lere, bütün güzel kitapçılar birer birer kapanıyor çünkü.

Eve dönerken gökyüzünde yine bulutlar birikmeye başlamıştı, yarın ne olur bilemem ama sanırım pastırma zamanı da yavaş yavaş geçiyor. Önümüz kış galiba :)))

9 yorum:

  1. hizmet sektörü iş bulmanın en kolay olduğu yer. üstelik fazla kafa çalıştırmaya da gerek kalmıyor, kendim de çalıştım oradan biliyorum! :) tek lazımlı şey iletişim. onda da canı sıkılmasın diye can sıkanlar hep karlı... ben kendime boşuna küfürler ve hakaretler ettirmişim. o zıbıdılarda birkaç sene sonra siyatikti, fibromiyaljiydi bir şeyler çıkmazsa yeminnen çok bozulurum! :P

    YanıtlaSil
  2. "Oha" da cok fena olmus canim, yuh artik! Yolda herhangi biri carpsa oha demem,degil ki musteri... Kitapcida calistim, kucugunde de,buyugunde de. Ikisi de Avm deydi. O yuzden aaah ah, diyorum, baska da bi sey demiyorum. Oyle onemli bi meslek,pek cok kitapseverin hayalindeki romantik meslek, ne yazik ki piyasa sebebiyle gittikce cirkinlesiyor. Olabildigince kucuk kitapcilari desteklemek lazim. Boyle diyorum ama ben de pek yapamiyorum genelde idefix (yani aslinda d-r) ve babil'den aldigim icin. Daha kolay ve daha ucuz cunku. Kisir dongu. Yavas yavas yok olacaklarini kabulleniyorum sanirim.

    Selamlar..

    YanıtlaSil
  3. Yeni nesil böyle maalesef. Saygı yok onların yaşam biçimlerinde ...

    YanıtlaSil
  4. Bir şey daha yazacaktım ; aradığınız kitap "Kıymetli Şeylerin Tanzimi " olabilir mi? Öyle bir kitap vardı diye hatırlıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahaha, ay sorma bir de çocuklara hava attık tabii ya Kıymetli Şeylerin Tanzimi, düşün düşün aklım anacak bu geldi, bunama durumları :)

      Sil
  5. Sen okumustun galiba ben de kitabi senden gördüm diye hatırlıyorum. ☺☺☺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle, bir türlü ismi hatırlayamadım, fazla okumanın zararları, çorba oluyor :) Okumadıysan tavsiye ederim, çok güzeldir.

      Sil
  6. Sen okumustun galiba ben de kitabi senden gördüm diye hatırlıyorum. ☺☺☺

    YanıtlaSil
  7. Aldım da sıra gelmedi daha . Oku oku bakalım nereye kadar ? ☺☺☺

    YanıtlaSil