Sayfalar

21 Şubat 2017 Salı

KAHRAMANLI ŞALANJ 4

Bu meydan okuma bizi aldı götürdü, çocukluğun ortasına bıraktı. Süper hafıza tazeleme durumları sözkonusu, 4. sorumuz şöyle:

4- Çocukluk kahramanın kimdir?

İlk kahramanın ben daha 7 yaşındayken 70 yaşlarında bir ihtiyardı; Profesör Nimbus. Babam her akşam cebinde katlanmış bir  Cumhuriyet gazetesiyle gelirdi işten. Kapıdan girerken gazeteyi cebinden alır, üstünü başını değişince de kucağına yerleşip "Haydi Nimbus'u anlat" derdim. Babam gazeteyi açar, 2. sayfanın altında, Cemal Nadir'in "Amcabey"iyle komşu Nimbus'u anlatmaya başlardı bana. Yazısız bir çizgi banttı. Tepesinde soru işareti şeklinde, anten misali tek tel saçı bulunan, biraz safça yaşlı bir profesördü Nimbus. Anten saçını kapatacak kadar yüksek siyah fötr bir şapka giyer ve sürekli bir çanta taşırdı. Nesini severdim bilmem, tipi komik gelirdi sanırım, onca çizgi bantın içinde ısrarla onu istediğime göre.
Biraz daha büyüyüp okuduklarım çeşitlenince Nimbus'tan vazgeçtim, çünkü "Küçük Kadınlar"ı keşfetmiştim. Kahramanın artık "Jo" idi. Uzun yıllar da üstüne gül koklamadım. Elime geçen her baskısını okudum, çevrilmiş her filmini, animelerini izledim, bir nevi özdeşleştim adeta onunla. O da benim gibi okumayı, yazmayı seviyordu, sade bir kızdı, akıllıydı. Rol modelim ve kahramanım olmak için her türlü özelliğe sahipti. 





Jo ailesine Noel hediyesi almak için güzel, uzun saçlarını kestirir

Çocukluk çağından çıkmadan bir kahraman daha edinmiştim kendime: Judy Abbott. Benim okuduğum adıyla "Leylek Dede", diğer baskılarında "Örümcek Dede", "Uzun Bacaklı Dede" gibi isimler taşıyan kitabın kahramanı yetim Jerusha, arkadaşlarının arasındaki adıyla Judy. Kendisini yetimhaneden çıkarıp vasiliğini üstlenen ama sadece uzun bacaklı gölgesini gördüğü için "Leylek Dede" adını taktığı kişiye yollandığı yatılı kolejden mektuplar yazan Judy Abbott da bir dönem kahramanımdı. 

Ortaokula geçtiğimde bizim dönemin tüm çocukları gibi erken büyümüş, erken politize olmuştuk. Artık kahramanlarımızı kitaplardan değil, gerçek hayattan seçiyorduk. 68 kuşağının öğrenci liderleriydi kahramanlarımız. Gel gör ki kahramanlığın bu ülkede pek de hayırlı bir şey olmadığını acı bir biçimde öğrenecektik. Artık kahramanım da yok, kahramanlıklara da karnım tok. Kendimin kahramanı olmaya çabalıyorum, Can Yücel'in "Sevgi Duvarı" şiirinde dediği gibi:

"Yalnızlığım, benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi"

4 yorum:

  1. Kendi salanjım diye demiyorum pek keyfili giidiyor doğrusu :)
    Yoğunluktan ve hastalıktan başımı kaldırabilirsem hızınıza yetişicem ama şimdilik herkesin beni geçip gitmesine seviniyorum:) Ve kocaman öpüyorum!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla iyi ki başlattınız, pek severek yazıyorum. Aceleye gerek yok, arkadan gelin, böylece uzun sürer hem, hemen bitmez :) Ben de öpüyorum...

      Sil
  2. Leylakcığım,
    Kısmen tembellikten kısmen zamanında yetiştirememe korkusundan şalanja katılmadım ama, kolay işmiş aslında. Senin yazılarını kopyalayıp yapıştırsam olurmuş valla. O kadar benzer şeyler!
    Gerçi bu benzerlikler yaş konusundan kaynaklanıyor temelde, ancak yine de kişilik benzerliği de var sanki. ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de yaştan ziyade kişilik benzerliği Ekmekcim, iyi ki tanıdım seni...

      Sil