Sayfalar

14 Ocak 2017 Cumartesi

CUMARTESİ CUMARTESİ

Sabahleyin sehpanın üstündeki vazoda duran ve yaklaşık bir aydır bizimle olan çiçekler dikkatimi çekti. Bunca zamandır inatla hayatta kalmak için direnmekteydiler. Suyunu döküp kendi halinde kurumaya bırakmak istedim ve vazoyu alıp mutfağa yöneldim. İçindeki suyu eviyeye boşaltırken aklıma geldi. Zihin garip bir şey, ne zaman, nereden, ne çıkaracağını bilemiyorsun. Henüz ilkokuldaydım, bir haftasonu babamın arkadaşını ziyarete gittik. Aynı zamanda hemşehrisiydi ve sanırım ilk kez gidiliyordu ev ziyaretine. Makbul bir semtte, yeni yapılmış bir apartmanın teras katında oturuyorlardı. Kapıyı eşi açtı, Fransız film yıldızları zerafetinde, şık ve soğuk görünüşlü bir kadındı, kelimeleri kırıp dökerek, duraklayarak, adeta zorla konuşuyordu. İçeriye buyur edildik, ev de en az eş kadar şıktı. Biz somyalı, yorgancı işi fitilli yastıkları ve örtüleri olan divanlarımızda oturur, mütevazı koltuklarımızı kırk yılda bir gelecek konuklar için misafir odasının kapalı kapısının ardında hapsederken bunların sürekli oturdukları yer gayet modern eşyalarla döşenmiş, bol pencereli, kocaman bir salondu. İçimden "bunlar çok zengin galiba" diye geçirmiştim. Babam çalıştığı yerin bahçesindeki onlarca ağaçta yetişen muhteşem leylaklardan hazırlayıp getirdiği koca bir demeti evin hanımına sundu. Demek ki mevsim bahardı. Kadın dudaklarının kenarında yarım bir gülümsemeyle teşekkür edip güzelim leylakları masanın üstündeki kristal vazoya öylesine koyuverdi, susuz olarak. Bir daha da ilgilenmedi. Bu olay ne annemin, ne babamın ilgisini çekti ya da farkına varmadılar. Varmış olsalar cin annem mutlaka dönüşte bunun lafını ederdi. Bense çocuk kafamla şu sonuca vardım: "Hımm, zenginler çiçekleri suya koymuyorlar, demek ki konulmaması lazım". Bir süre buna gerçekten inandım, çocuklar biraz salak oluyor galiba veya ben salak bir çocuktum. Eve gelen çiçekleri epey bir zaman susuz vazolara koyup iki günde boynunu büktürdükten sonra annem olaya uyandı. Yediğim sıkı azarın üstüne bunun zenginlere has bir tavır olmayıp kadının küstahlığından, değer bilmezliğinden kaynaklandığını çözebildim. Oysa ne güzel leylaklardı, hala gözümde tüter o bahçenin çift katlı, mis kokulu, beyazlı, morlu leylakları. Belki leylak sevgimin kaynağı o ağaçlardır. 

Öğleden sonra tiyatroya gittim. Evden son anda çıkabildiğim için mahalle durağındaki taksilerden birine bindim. Yol boyu aracın içindeki telsizden yükselen konuşmalarla ambale olmuş bir vaziyette indim taksiden. "Aaamet abi hastanenin önünde taksi yok", "Hasan abi falanca lise neredeydi?", "Zil çalıyor araç gönderin" sözcüklerini tekrarlayarak girdim tiyatronun kapısından. Bu sezon Belediye Tiyatrosu'na abone oldum adeta. İlk defa matine koydular, ben de bütün oyunlara sırayla gidiyorum. Şimdiye kadar kaçırdıklarıma da fena halde pişmanım, zira çok yetenekli oyuncu kadrosuna sahipler ve sergiledikleri oyunlar da çok güzel. Bugün Engin Alkan'ın yazıp yönettiği "Huysuz" adlı oyunu izledik. 3 saati aşkın süre nasıl geçti bilemedik.


Tiyatro çıkışı girdiğimiz pastanenin kendi imalatımız diye önümüze koyduğu salep lohusa şerbeti kadar şekerliydi, salep içmeye tövbe ettim açıkçası. 

Eve dönerken akşam için yemek olmadığı aklıma gelince mahallemizin pidecisine daldım. Eve götürmek için sipariş ettiğim pidelerin hazırlanmasını beklerken içeriye Karl Marx girdi. Bir zombi gibi ilerledi, ustaya pide malzemesi olup olmadığnı sordu. Yahu bu pideyi nereden biliyor, daha bunun zamanında Almanya'ya işçi göçü başlamamıştı derken pidecinin sahibi "İhsan abi naber yav?" deyince kendime geldim. Birebir kopyaydı yemin ederim, reenkarnasyona gel de inanma.

Çok etkinlikli geçmiş bu Cumartesi en iyisi ben gidip bir çay içeyim de kendime geleyim...

4 yorum:

  1. Geçmişle bugün arasında zihin gel giyleri. Susuz leylaklı zengin odadan karl marxa varan bir gel gitt..

    YanıtlaSil
  2. off nasıl bilendim şu an o kıymet bilmez kadına! sadece leylaklara değil kadının aldığı havaya bile yazık olmuş. o kadar sevmiyorum ki böyle insanları ayhhh..

    YanıtlaSil
  3. Çiçekleri çok seviyorum ama yetiştirdiğim çiçekler mutlaka ölüyor.Çok üzülüyorum bu duruma :(

    YanıtlaSil
  4. Kalemine ( yoksa klavyene mi) kuvvet,ellerine saglik.. Serpil MUMCU

    YanıtlaSil