Sayfalar

26 Ocak 2017 Perşembe

ÇELINÇ 10, ANILARA KON

10 numaralı soruya ve perşembe gününe geldik, hayat rutin akışında. Nergisler iyiyden iyiye soldu, yazıyı bitirince atacağım çöpe. Hüsnüyusuflarınsa suyu değiştirilmek ister ama sular kesik caddedeki gümbürtüden dolayı. Hava kapılı, güneş bazen bulutların arasından "ce" dese de ortaya çıkmaya pek niyeti yok. Ev temizlik istiyor ama bahanem pek güçlü: "Sular kesik". O yüzden yine "Bir dönüm bostan, yan gel Osman" vaziyetleri olacak, Oscar adayı filmlerden birini izleyeceğim muhtemelen ilerleyen saatlerde. Dün "Moonlight"ı izledim ama nedense pek etkilenmedim. 

Gelelim sorumuza:

-Asla unutmak istemediğin anın?

Benim gibi hafızası çöplük kıvamına gelmiş ve anıları çekmecelerden taşmış birisi için tuhaf bir soru. İstesem de unutamıyorum zaten, öyle bir fil hafızam var. Ne iyiler gidiyor, ne kötüler. Ama hayat bu belli mi olur, İris Murdoch bile Alzheimer hastası oldu. Hemen hemen hiç bir anımı unutmak istemem açıkcası, iyisiyle, kötüsüyle. Kötüler o anın gelip geçtiğini vurgular, şükretmemi sağlar, iyilerse zaten iyidir niye unutayım ki. Öyle tek başına, "aman da bu benim en değerli anımdı, pamuklara sarayım, kadife kutularda saklayayım" dediğim başat bir olay aklıma gelmiyor. Pek çok güzel şey var hatırlanacak, mesela anneannemin ölene kadar oturduğu evin kura çekme günü. Devletin 1957'deki büyük selde evleri yıkılanlar için yaptırdığı ve ucuz taksitlerle dağıttığı 4 blokluk bir sitenin kura günüydü. Çok küçüktüm, annem ve anneannemin peşinde sürüklenmiştim çekilişin yapılacağı yere, sonra o arazideki blokta yıllarca oturduk. Rüya gibi anımsarım o günü, enfes bir bahar günüydü ve etraf göz alabildiğine kırlıktı. Kırmızılı, sarılı, beyazlı, morlu çeşit çeşit çiçek başvermişti otların arasında, kelebekler uçuyor, kuşlar konup kalkıyordu. Şaşkına dönmüştüm. Gelincikten papatyaya, ballıbabadan pisipisi otlarına koşturup durduğumu hatırlıyorum. Eskiden Zeki Müren filmleri siyah beyaz olurdu ama mutlaka araya onun şarkılarını seslendirdiği renkli bir bölüm eklenirdi. Bir kaç yıl sonra bu filmlerden birini ilk kez izlediğimde yaşadığım o günü bununla bağdaştırmıştım. O gün benim siyah-beyaz yaşantıma eklenmiş renkli bir sahne idi.

Sonra çocukluğumun ve ilk gençliğimin bahçelerde geçen yaz tatilleri var. Annemin teyzesinin Niğde'deki bahçesi, bir masal bahçesi idi sanki. Yüzlerce meyve ağacı, altlarından akan arıklarda sular, çayırlar, çiçekler, arka taraftaki ulu kavaklık, girişe yakın ahırında evin ineği Kurtuluş, kapının hemen dışında akşamları su verilen "fesleğen" denilen beton havuz, bekçisi Hüsam, o havuzda tokaçlarını taklata taklata çamaşır yıkayan kadınlar, bir yerden bir yere ulaşmak için binilen faytonlar, bakımsız ama görkemli, Kayardı'ndaki bağ, ceviz ağaçları, üzüm asmaları ve tüm bunlara hayran, tatil boyunca prenses modundaki herkesin kıymetlisi ben. Sabahları büyük teyzemin çocukları olan 4 kardeş işbölümü yapar "hayat" dediğimiz evin ön tarafındaki geniş alanı süpürmeye başlarlardı. Tulumbadan çağıldayan su, ot süpürgelerin hışırtısı, havaya yükselen ıslak toprak kokusu, Kurtuluş'un "Ben de buradayım, unutmayın ha" diyen böğürtüsü, şen kahkahalar, herkesin birbirine düşkün ve sağ olduğu zamanlar, birlikte neşeyle oturulan sofralar, ham meyve yemekten şişmiş karnım, otla çöple pişirdiğimi sandığım yemekler, kafama büzüp taktığım tülbentle gelin olmalarım, şımartılmalarım. Bir anını bile unutmak istemem...


14 yaşımın en ergen, en oyuncu halleri, ilk fotoğrafta evde bulduğum eski ne varsa giymiş, ot süpürgeyi elime almış, küçük kuzene de anneannesinin entarisini giydirip kafasına başörtüyü bağlamışım. Bu fotoğrafı görüyorsa affetsin beni, çok seviyorum onu. İkinci fotoğrafsa aynı gün normal halimiz :)


Ve at arabası kiralamış Kayardı Bağlarına gidiyoruz, cümbür cemaat doluşmuşuz ve herkes ne kadar mutlu. Büyük kuzen başımızda nöbetçi, arabacının yanına yerleşmiş. Diğer erkek nüfus yürüyerek geliyor. Başka taşıt yok, hatta doğru dürüst yol bile yok, ya yürünecek, ya at arabasına binilecek. Arabanın plakası ve atın arkasında duran arabacının bıçkınlığı :) Sol baştaki örgülü saçlı benim.

4 yorum:

  1. Allah'ım, ne diyeyim ben şimdi. Rabbim bu güzel anılarınızı hiç unutturmasın. En kötü günleriniz hep o zamanlar gibi şen olsun.

    YanıtlaSil
  2. ne güzel anılar şahane fotoğraflar
    hiçbirini unutmamalı onların

    YanıtlaSil
  3. Siyah beyaz fotoğraflar insanda çok uzak bir geçmiş hissi uyandırıyor. Oysa geçenlerde sadece 11 yıl önceki fotoğraflarımıza baktım. Eski bir fotoğraf makinesiyle çekmişiz. İçine film konulan ve sonradan tab edilen filmler var ya onlar. Öyle buğulu gözüküyoruz ki.
    Keşke ben de senin gibi çoğu şeyi hatırlayabilseydim. Çocuk unutuyorum ben. Eskileri bir yere sıkıştırıp yenilere yer açıyorum :) Şaka bir yana birine küsmüşsem onun sebebini bile unutuyorum. Sonum pek iyi değil sanırım :)
    Öpüyorum seni çoook.

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel günler. Unutulmamalı.

    YanıtlaSil