Sayfalar

1 Ağustos 2016 Pazartesi

TEMMUZ OKUMALARI

Temmuz ayı tam da ortasında devasa bir fil gibi aniden üzerimize oturunca içimizdeki boğuntuyu atmanın yegane ilacı kitaplar oldu. Son yılların en zorlu ayının en güzel yanı normal şartlarda okuyamayacağım miktarda (20 tane) kitabı devirmek oldu. Tatsızlıklar geçmiş gitmiş olsun, kitaplar hep hayatımızda kalsın diyerek dizelim altalta rekoltemizi:

 
Bu kitap Freud'un ve onun 4 kızkardeşinin gerçek öyküsünden uyarlanmış. 2. Dünya Savaşı sırasında ülke dışına çıkmasına izin verilen Freud yanında götürecekleri listesine kız kardeşlerini eklemez ve onların toplama kamplarında yaşamları sona erer. Geri dönüşlerle anlatılmış bu acı öyküde Freud ve ailesinin yanısıra pek çok ünlüye de rastlıyorsunuz. İç acıtsa da iyi bir kitaptı, öneririm.


Haldun Dormen'e oyuncu olarak bayılmasam da organizatör yanı ve Türk tiyatrosuna verdiği emekler, kazandırdığı sanatçılar yönünden takdir ederim.  Anılarının daha önceki yayınlanmış bölümlerini okumuştum. Bu son kitabı almayı düşünmüyordum ama kız kardeşte mevcutmuş, o sayede okudum. İlk iki kitap daha ilgi çekiciydi demekle yetineceğim.


"Bir Solgun Adam" bayram günlerinin rutin dışı sıkıcılığını ortadan kaldıran bir avuntu oldu.  Yaşam bezginliğini kendini farklı yerlere savurarak dindirmeye çalışan Mehmet Taşçı'nın yalnızlık destanını oya gibi işlemiş kuytuda kalan şahane yazarımız Seçuk Baran. Bu ara okuduğum en iyi kitaplardan biriydi diyebilirim...


İtiraf edeyim Kürşat Başar'ı pek sevmem. 1-2 kitabını okumuşluğum var elbet, ona dayanarak söylüyorum. Anılarını kaleme aldığı bu kitabı okumayı da düşünmüyordum açıkcası, yine kız kardeş aracılığı ile geçti elime ve yaz sıcağında kolay bir okuma olsun diye çevirdim sayfalarını. Sonuç, okumasam da olurmuş...


Jean-Louis  Fournier'i en çarpıcı kitabıyla tanıyacakmışım. 100 sayfaya bile ulaşmayan bu kitabın etkileme kapasitesi kalınlığıyla ters orantılı idi. Hem fiziksel, hem zihinsel engelli iki çocuğa sahip bir babanın mizah sosuyla sarmalanmış acı çığlıklarıydı her cümlesi. Ekşi Sözlüğün "güldürürken bıçaklıyor" tabiriyle tanıttığı kitabı mutlaka okumalısınız.


"Öykü mü, roman mı?" diye sorsalar hiç düşünmeden roman derim.  Zira son yıllarda okuduğum başı-sonu belirsiz, postmodern öykümsülerden ikrah getirdim. Lakin ismi kadar ilginç bu kitaptakileri sevdim. Bana öykü okuma keyfimi tekrar kazandırdı. Öneririm. 


Muhtaçlara yemek hazırlayıp her öğlen dağıtan bir kilisenin papazı görevli olarak bir günlüğüne kiliseden ayrılınca olan olur, tüm çirkeflerin üstü açılır, pislikler ortaya dökülür. Okunabilir düzeyde idi...


Jean-Louis Fournier'i sevdim ya bir kere, külliyatı elden geçirmem şart oldu. Yazarın engelli çocuklarını anlattığı "Nereye Gidiyoruz Baba?"dan sonra alkolik bir doktor olan babasını anlattığı bu kitap da diğeri kadar olmasa da ilginçti.  Fournier'i sevelim, yazdıklarını okuyalım derim :)


Polisiyeye geçtiğime göre ayın ortasına geldiğimizi ve o kötü geceyi yaşadığımızı tahmin etmişsinizdir. Kafayı ancak polisiye dağıtır mantığıyla aldım elime Armağan Tunaboylu'un kahramanı Metin Çakır'ın maceralarını anlattığı Resim Cinayetleri'ni. Esasen yanlışlıkla 2. kitaptan başlamışım ama pek farkeden bir şey olmadı. Kahramanımız sözüm meclisten dışarı bir pezevenk ve kitap son derece eğlenceli. Kafa dağıtmak isteyenlere ve polisiye sevenlere tavsiyemdir.


Evet araya yine bir Fournier alıyoruz. Temmuz ayı Fournier ayı oldu görüldüğü gibi. Yazar bu defa ölen eşine bir ağıt düzmüş ama o drama hiciv katan bir yazar. Etkilenmemek mümkün değil.


Daniel Pennac en sevdiğim yazarlardan biridir ve bu kitabı da beni yanıltmadı. 12 yaşından 87 yaşına kadar bir bedende neler olur, neler eklenir, neler biter, her zamanki mizahi diliyle öyle güzel tutmuş ki bedenin güncesini Pennac, keşke kadınlar için de böylesi bir kitap yazan çıksa. Bu yılın en iyi kitaplarının başında yer alacak...  


Yukarıda sözünü ettiğim Metin Çakır polisiyesinin ilk kitabı "Yıldız Cinayetleri" imiş, ben dalgınlıkla 2.den başlamışım. Fikrim değişmedi, gayet eğlenceli...


Brezilyalı yazar Francisco Azevedo'nun bir aile öyküsü anlattığı Palma'nın Pirinci Temmuz ayının ruha lezzet katan kitaplarından oldu. Latin Amerikalı yazarların çok azı beni yanılttı, büyülü dünyalarını kalemleriyle çok güzel yansıtıyorlar. Okuyunuz...


"Pir-i Lezzet"in adını nerede duydum, kimde gördüm hatırlamıyorum ama almakla ve okumakla çok iyi ettiğim bir gerçek. Osmanlı  mutfaklarında geçen bir aşk, yemek ve entrika öyküsü, adı kadar da lezzetli.


Aylin Balboa'nın öykülerini okuduktan sonra insan aklen, fikren, kalben uçabileceğine inanıyor.  İlginç saptamalar, şaşırtıcı ve yer yer insanın içini acıtıcı öyküler var.


Bu ay okuduğum kitaplar arasında beni tatmin etmeyen tek kitap bu oldu sanırım (bir de yarım bıraktığım var, itiraf edeyim). Dünyaca ünlü folklor uzmanı Pertev Naili Boratav'ın torunu olan ve Fransa'da yaşayan yazar dedesinin anılarının izini sürmek için bir Türkiye yolculuğuna çıkıyor ama dil karmaşık, kurgu bir tuhaftı. Kısacası sevmedim.


Bir önceki kitabı "Venüs"ten sonra Şebnem işigüzel okumamaya karar vermiştim (Venüs'e herkesin bayıldığını, benimse hiç sevmediğimi bir ön fikir olarak belirteyim şurada dursun:) Ama merak kediyi öldürürmüş, herkesten methini duyunca okumama kararımı rafa kaldırıp aldım elime Gözyaşı Konağı'nı. Başta iyi giderken ortalara doğru İşigüzel'in tüm kitaplarında olan oldu ve okumam sekteye uğradı, kafam karıştı, tökezledim. Yok ben Şebnem İşigüzel okuru değilim sanırım. Üstü kalsın.


İtiraf edeyim kapağın güzelliğine aldandım kitabı alırken. Gel gör ki kapaktaki şirinliğin yerini içerikteki tekinsizlik, ürkütücülük alıverdi. Uzun zamandır babalarıyla yaşayan iki kardeşin babalarının ani ölümünden (daha doğrusu intiharından) sonraki hayata tutunma çabaları var kitapta ama bilindik bir çaba değil bu. Blogumu okuyanlar arasında "Köpekdişi" filmini izleyenler vardır muhakkak, işte bu kitap sanki onun daha hafif yazılmış bir müsveddesi gibi. Bu tarz kitaplardan hoşlanıyorsanız buyrun okuyun. 

 

"Varoş" bir ilk kitap, içindeki öyküler sıradan insanların öyküleri, okuduğuna pişman etmeyen ama okunmadığında bir eksiklik duyulmayacak türden bir kitap.



Temmuz ayının ve Jean-Louis Fournier'in son kitabı "Son Siyah Saçım" oldu. 60 yaşına gelen yazarın gençliğine övgü, yaşlılığına ağıt gibi alaycı bir dille yazdığı kitap tipik bir Fournier kitabı ve diğerleri kadar güzel. Ne demiştik zaten, Fournier'i sevelim, okuyalım...


Son olarak "Vefasız Peri", yukarıda bahsettiğim yarım bıraktığım kitap. Oysa yazarın "Şehirler Kitabı"nı severek okumuştum. O referansla almıştım kitabı. Sanırım Türkçe tercümeyle özelliğini yitiren kelime oyunları konuya dahil olmamı engelledi. Ben sıkıldım, sizi bilemem...

Sonuncuyla birlikte toplam 21 kitap sığmış Temmuz ayına ve ne güzel ki çoğunu severek okumuşum. Hem kalite, hem kantite yönünden verimli bir ay olmuş, darısı diğer aylara...



12 yorum:

  1. Instagram'da bu ayki okuma yazınızı blogunuz için hazırladığınızı okuyunca pazar hediyemi almış oldum. Hemen kahvemi yaptım ve şimdi keyifle okuyacağım. Henüz okumadan bunu size yazmak istedim:)))
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  2. Fournier listeme dahil edildi:)

    YanıtlaSil
  3. Harikasınız !

    Bedenin Güncesi listemde zaten epeydir.

    Jean-Louis Fournier'nin Nereye Gidiyoruz'u geçenlerde aklıma takılmıştı fakat ismini çıkaramamıştım, kapağı görür görmez beynimde şimşekler patladı :)

    YanıtlaSil
  4. "Kibritleri Çok Seven Küçük Kız" kitabını merak ediyordum.Şimdi okusam mı okumasam mı karar veremedim.

    YanıtlaSil
  5. Oh mis gibi, faydalı bir yazı olmuş. Hemen kendimce elemeleri yapıp notlarımı alıyorum.
    Sevgiler! :)

    YanıtlaSil
  6. Oh valla mis oldu bu yazı, Fournier hemen eklendi listeye..
    Challenge'ı bitirince bir hüzün çöktü zaten üstüme :))
    İyi ki varsın Nurşen Abla.. Çok güzel şeyler katıyorsun hayatımıza güzel cümlelerin ve farklı kitaplarınla :) (hani bilmiyorsan, bil! :)

    YanıtlaSil
  7. Teşekkürler takipteyim🤓🤓

    YanıtlaSil
  8. HELAL OLSUN VALLA BENDE OCAK İTİBARİ İLE 27 KİTAP OKUDUM DİYE KENDİMLE GURUR DUYUYORDUM :(

    YanıtlaSil
  9. bir yazarı sevip onun peşinden koşulmasını çok seviyorum ben.

    YanıtlaSil
  10. Merhaba. Ne kadar zengin bir okuma listesi. Alkışlıyorum sizi. :)
    Tam da dediğiniz sebeplerden benim Temmuz okumalarım o kadar sınırlı kaldı ki..
    Yukarıdakilerden Fournier Dul'u çok severek okumuştum, tekrar tekrar elime aldığımda her seferinde içimi titretti. Muhtelif Evhamlar Kitabı'nı da geçen yaz çok beğenmiştim. Halbuki şu an aklımda bir tek öykü bile kalmadığını farkettim.
    Latin Amerikalı yazarları seviyorsanız bu sene okuduğum genç Brezilyalı kalem Daniel Galera'nın Kana Bulanmış Sakal'ını öneririm. Herkese hitap edecek bir roman ve akış olmayabilir, ama ben çok sevdim. Yine uğrayacağım. Sevgiler..

    YanıtlaSil
  11. Ferud'un Kız Kardeşi'ni defalarca aldım aldım bıraktım. Gerçek olaylara dayandığını biliyorum ama nedense emin olamadım. Tavsiye ettiniz madem, alacağım bu sefer. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  12. Bir ayda 21 kitap... Mükemmelsiniz :)
    Fournier ilk kitap siparişinde alınacaklar arasında yerini garantiledi :)
    Sevgiler...

    YanıtlaSil