Sayfalar

25 Temmuz 2016 Pazartesi

GÜNLER SONRA

O malum gecenin üstünden 10 gün geçti, etkileriyse hâlâ üstümüzde. Kâbus gibiydi, nasıl unutalım ki. Pencereden giriverecekmiş gibi üstümüzden durmadan geçen jetler, helikopterler, bombalar, taramalar, sonik patlamalar aklımızı başımızdan aldı, bir korku filminin figüranlarıydık adeta. Evimiz Meclis ve Genel Kurmay'a yakın olunca haliyle çok daha fazla etkilendik. Ömrü boyunca 2 darbe, bir muhtıra, birkaç darbe girişimi yaşamış ve mağdur olmuş bir talihsiz kuşağın bireyleri olarak darbe dendi mi kaçacak delik arayan insanlardık ama böylesini de hiç görmemiştik. Tüm ülkeyi altüst eden bu girişimin düzenleyicileri için tek bir bedduam var, tüm anaların ahı üzerlerine olsun. 

Oysa ne güzel başlamıştı o gün, bu aralar yanımızda olan babamı da alıp yüksek hızlı trenle günübirlik bir Eskişehir gezisi yapmıştık. Yorgun ama keyifli dönmüş ve ben bloga yazacağım gezi yazısını kafamda tasarlamaya başlamıştım ki jetlerin sesleri de başladı. Haliyle blog, yazı, gezi unutuldu, günlerdir tek satır yazmak içimden gelmedi. Ve bugün artık dedim ki, yeter. Silkeleneyim ve gündelik hayata, dolayısıyla da 17 gündür ıssız kalmış bloga geri döneyim. Gecikmiş bir Eskişehir yazısı okumaya gönüllü müsünüz, e haydi o zaman, buyrun:

8.40 treniyle yola çıkınca 10.10'de Eskişehir garındaydık. Öncelikle gara çok yakın mesafedeki Tülomsaş (Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş.)'da sergilenen "Devrim Otomobili'ni görmeye gittik. Yolüstü çok sevdiğim istasyon görüntüleri vardı tabii ki;





Devrim otomobilinin öyküsünü biliyorsunuzdur herhalde, bilmiyorsanız buraya TIK. Tülomsaş girişinde kimliğinizi bırakıyorsunuz ve camekan içinde sergilenen otomobili görebiliyorsunuz. Biz de gördük, sağını solunu inceledik ve ayrıldık oradan, hüzünlü bir öyküydü Devrim otomobilinin öyküsü. 



Köprüler ve heykeller cenneti Eskişehir'in göbeğinden geçen Porsuk nehri boyunca yürüyerek Adalar'a doğru yol aldık. Niyetimiz "Hayaller Venedik, gerçekler Eskişehir" söylemini gerçekleştirerek gondolla Porsuk'da bir tur atmaktı, tıpkı aşağıdaki çift gibi:



Ancak vakit öğlen olmuştu, gondolcular yemeğe çıkmak üzereydi, saat 13.00'de gelmemizi söylediler, madem öyle biz de yemek yiyelim dedik, haliyle Eskişehir'de olunca tercih "çi börek"ten yana oldu. Daha önceki gelişimizde "Papağan"da yemişliğimiz vardı, bu defa turistik olmayan bir yer olsun diye düşündük, tavsiye üzerine "Ada Piknik"e gittik. Sonuç hüsrandı, yediğim en kötü çi börekti diyebilirim. 


Yemek sonrası çi börekleri mideye yerleştirebilmek için Doktorlar Caddesi'nde kısa bir tur atıp gondol sefasını gerçekleştirmek için Porsuk kıyısına yollandık.




Porsuk yosunlu, gondol turu kısa idi, gondolcumuz "O sole mio" ya da "Santa Lucia" söyler diye bekledik ama o tur boyunca cep telefonundan arkadaşıyla konuşmayı tercih etti. 

Vaktimiz daralıyordu, gondoldan inice babayı bir çay bahçesine dinlenmesi için oturtup biz Odun Pazarı'na doğru yola düştük. Yürüyerek gidebileceğimizi söyleyenlere iyi ki rağbet etmeyip tramvaya binmişiz zira o sıcakta epey taban tepecekmişiz. İndiğimiz durakta yol sorduğumuz bir genç kızın peşine takılıp "Balmumu Heykel Müzesi"ne yollandık. Önce "Atlı Han"a girdik, birkaç lületaşı Eskişehir hatırası aldık. 


Odunpazarı'nı daha önce detaylı olarak gezdiğimiz için fazla oyalanmadan müzeye gittik.




"Yıkılmadım, ayaktayım" diyen binanın yanından aşağı doğru inip açılma saati yeni gelmiş müzenin önündeki kuyruğu eklendik, çok beklemeden içeri aldılar, gezmeye başladık. Herkes oradaydı, bazıları çok benziyor, bazıları az benziyor, bazıları hiç benzemiyordu.


Hürrem ile Sülüman'ı :) 


Rengim Gökmen olduğunu iddia eden şefin arkasında biraz şişmanlamış ve yaşlanmış Gürer Aykal 2. orkestrayı yönetirken Nazım Hikmet düşüncelere dalmış, TC'nin gelmiş geçmiş cumhurbaşkanları ise konser dinlemekte idiler. 


Atatürk heykelleri genel olarak başarılı idi, ışık boy çekimine mani olunca yakın çekimi tercih ettim. 


En başarılı canlandırmalardan biri Gülriz Sururi, Engin Cezzar çifti idi.


Nasreddin hocamızla kürküne baklava yedirirken vedalaşıp Zeki Müren'le çektirdiğimiz fotoğrafı almak için çıkışa yürürken Tüm heykellerin yaratıcısı Yılmaz Büyükerşen'e iş başında rast geldik, kendine çok benzemişti :)


Müze Odun Pazarı'nın ön cephesinde, cadde üstündeki restore edilmiş binalardan birinde, giriş 4 lira. Bir-iki bölüm dışında flaşsız fotoğraf çekmek serbest. Yasak olan bölümlerde ise arzu ederseniz müzenin fotoğrafçısına 5 lira karşılığında istediğiniz balmumu heykelle fotoğrafınızı çektirebiliyorsunuz (biz "tren, Zeki Müren" dedik :). Müzenin tüm geliri eğitim amaçlı kullanılıyor. 

Müze gezisi bitince babamızı oturduğu çay bahçesinden alıp Haller Gençlik Merkezi'ne gittik son olarak, in cin top oynuyordu. 


Birer çay içtikten sonra dönüş vaktimiz geldiği için gara doğru yola koyulduk. Son fotoğrafımız bir inşaat duvarını şenlendiren bu graffiti oldu. 


Eskişehir güzel bir şehir, vaktimiz kısıtlı olduğun için uzak yerlere gidemedik, turist ağzıyla "bir daha gelecek ben" diyerek yazıyı bitiriyor ve ülkemizin başına gelen son kötü olay olsun, huzur ve barış içinde yaşayalım diyorum...

19 yorum:

  1. Blogunuzu kesfettigime cok memnunum. Sadece pylastiginiz bilgiler degil bu guzelligi hissettiren. Kulturunuz, pozitif enerjiniz ve rafine bir insanin duygulari ve yaklasimlari da yansiyor. Kaleminize, beyninize, objektifinize saglik.Varolun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel sözler bunlar Mehtap hanım, mahcup oldum :) Çok teşekkür ederim düşünceleriniz için, hoşgeldiniz diyeyim o zaman...

      Sil
    2. Ben uzun zamandır okuyorum ve aynı düşüncedeyim :)

      Sil
    3. Ay bir kere daha mahcup oldum şimdi :)Sağolun hepiniz

      Sil
  2. *Unutulacak gibi değildi gerçekten şu yaşadıklarımız. Hepimize geçmiş olsun..inşallah geçmiştir/bitmiştir! diyelim. Bir daha Allah yaşatmasın. Ancak yeni yeni kendimize geliyoruz.
    *Eskişehir gidip görmeyi istediğimiz yerler arasında. Gezi notlarını ilgi ile okudum..emeğine sağlık Leylak Dalı'm..Hepimize barış dolu aydınlık günler diliyorum. Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sormayın, ne kadar unutuyoruz artık desek de ne kalp, ne beyin öyle demiyor, unutmak da mümkün değil ayrıca. Dileklerinize aynen katılıyorum. Eskişehir'i mutlaka görmelisiniz, kimbilir sizin objektifinize ne güzel yansıyacaktır.
      Sevgiler benden de...

      Sil
  3. Aklıma ilk gelenlerden biriydin o gece, evinizin yakın olduğunu biliyordum meclise/merkeze.
    İnşallah hepsi geride kalmıştır ve bu kadarla da geçmiştir. ben de unutamam o geceyi, camların sesini...

    ESkişehire bir kere gitmiştik, yine gidesim var :)
    Özledik yazılarını Nurşen Abla :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah canım benim, hemen mesaj attın zaten sağolasın. Bizde un ve elek meseleleri var artık ama dilerim çocuklarımız, torunlarımız daha huzurlu bir ülkede yaşasınlar.
      Eskişehir her daim gidilesi bir şehir, hele de Ankara'dan ne kolay, şehiriçi ulaşım gibi, üstelik daha konforlu.
      Ben de yazmayı ve sizleri okumayı özledim ama diyorum ya yanmış beyinlerimiz ancak soğuyor :)
      Sevgiler...

      Sil
  4. Ah Leylak Dalı Hanım ah.

    Ne güzel bir yazı olmuş. Anneciğimin memleketi Eskişehir. O korkunç geceden sonra her gün "buraya taşın istersen" dedi durdu. Gondola binermişiz, sokaklarda gezermişiz, şokun üstesinden beraber gelirmişiz.

    "Yıkılmadım, ayaktayım" diyen binaya bayıldım :D

    Çok hoşuma gitti nedense ikinci resim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah Zihin kardeşim ah...
      Evet, dönmek gerek artık normal hayata diye düşündüm, kendimiz hala normalleşemesek de, blogla başladım. Yoksa üstüste kitap devirmekten gözlerimin numarası artacaktı :)
      Ben de Eskişehir'e her daim bayılıyorum, kaçıncı gidişim ama her seferinde ilk defa gitmiş gibi mutlu oluyorum, huzur veriyor bana.
      Keşke sakin bir ülkemiz olsa, tek derdimiz elimizde makine yeni yerler keşfetmek olsa, olur mu acep bir gün.
      Sevgiler...

      Sil
  5. Senin o geceyle ilgili; " Şimdi pilotlardan birini evde ağırlayacağım, Şener Şen 'in filmindeki gibi" sözlerini unutmayacağım.
    Hem her koşulda espirili, hem pozitifsin.
    Senin gibi bir ablam olsun isterdim. Çok kötü birşey atlattik. Güzel günler görelim inşallah. Fotoğraflar şahane herzamanki gibi.
    Emeğine sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özlemcim hayata biraz komik yanından bakmaya çalışıyorum, ne kadar başarılı olunuyor tartışılır tabii ama en azından paniği önlüyor. Zaten insan bir süre sonra donuyor, şok etkisi sanırım. Ee nolcak, bi tane de bizim tepemize düşer, ne yapalım elden gelen bir şey yok moduna geçiyor. İnan o gece Filistin ve Suriye'de yaşayanları çok iyi anladım. Ne diyeyim bu son olsun, şerde bile hayır var der babam, umarım doğru söylüyordur.
      Sevgiler...

      Sil
  6. Super fotograflar senin tatli anlatiminla birlesince yine harika bir paylasim olmus Nurşen ablacim, blog listem ne zamandir hareketsizdi, sevindim yazdigini gorunce :)

    Universitedeyken 2002 yilinda, uc kiz, dogu ekspresiyle, numarasiz biletle (yer olmadigi icin, trenin normalde yolcularin bulunmasinin yasak oldugu kucucuk bir bolumunde, bir kac dagci cocuk, onlarin tirmanma malzemeleri, tursu bidonlari ve tavuklarla) gunubirlik gitmistik Ankara'dan Eskisehir'e. Sadece yarim gun suren bu geziden ve ilginc tren tecrubemizden bir uzun hikaye cikar herhalde, yazini okuyunca o anlara gittim hemen, o gunun biletleri bile duruyor hala bol sifirli :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım sağol, Eskişehir 2002'den bu yana iyice gelişmiş, önerim Ankara'ya geldiğinizde hızlı trenle günübirlik bir gezi yapmanız. Eminim o geziniz tüm sıkıntılarına rağmen şahane bir gezi olmuştur, gençlik her türlü olumsuzluğun üstünü örten harika bir kapak :)
      Öptüm çok...

      Sil
  7. Ankara'da yaşayan tanıdıkları ayrı merak ettik. Geçmiş olsun. Hepimize geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler, evet gerçekten hepimize geçmiş olsun, gitsin bir daha gelmesin...

      Sil
  8. Çok güzel bir gezi olmuş. Eskişehir'e bir gün konaklamalı olarak gitmeyi çok istiyorum.Gidersem bu yazıyı kılavuz olarak mutlaka kullanacağım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eskişehir örnek alınacak bir şehir, Ankara ve İstanbul için YHT ile artık ulaşımı da çok kolay, mutlaka gitmelisiniz ve benim burada yazdıklarımdan çok daha fazlası var...

      Sil
  9. Merhaba, benim böyle bir blogum var: “ http://portalblogger.com ”

    Burada kendi blogunu geliştirmek isteyen hale getirmek isteyen kişisel bloglar için araçlar, eklentiler ve ipuçları paylaşıyorum.

    YanıtlaSil