Sayfalar

5 Aralık 2014 Cuma

FALAN FİLAN...


-Japon konuklarımız var, iki tane. Birkaç günlüğüne bizde ikamet edecekler. İsimlerini sormadık, onlar da söylemediler ama ben "balık balık" diye anonim bir seslenişe karşı olduğum için kendilerine geçici Capon isimleri koydum: Miki ve Mika. Miki "güzel ağaç", Mika da "yeni ay" demekmiş. Türkoloci ihtisasımı Caponya'da yaptığım için bilirim :)

-Caponlara alışamadım henüz. Kitaplığın yanındaki masaya yerleştirdim, kitaplara bakıp feyz alırlar diye. Bilgisayar başındayken arkam dönük oluyor, geriden gelen "şlap şlap" sesleriyle irkiliyorum. Keratalar kuyruklarını kavanozun camına vurarak deliler gibi döneniyorlar. Sanırım onlar da bizim evi yadırgadılar. Her gün tepelerinde gördükleri sarışın, küçük çocuğu arıyor olsalar gerek. Sabah yem verirken bana bakıp, "bize Miki, Mika diye seslenen kara kafalı yaratık kim ola ki" diye düşündüklerine eminim. Sahi balıklar düşünür müydü?

-Dün bir arkadaşa gittim, yanlış otobüse binmişim. 1 saat sürdü yolculuğum ve gideceğim yere hayli uzak bir durakta indiğim için epey yürüdüm. Yürümek dert değildi de otobüs yolculuğu fenaydı. Yanımda oturan adam feci soğan kokuyordu, arkamdaki Rus kadın yol boyunca bağıra bağıra telefonda konuştu. Biraz daha devam etseydim inmeden Rusça'yı sökebilirdim. Şoförse başka bir alemdi, telefonun kulaklığının bir ucu kulağında, diğer ucu dişlerinin arasında Rus kadınla yarışırcasına telefonda konuştu. Mesleği seçtiğine pişman, "gençliğimi yedi bu iş benim" diye sürekli sızlandı. 

-Her güne bir battaniye motifi etkinliğim devam ediyor, başlayalı 30 gün, motif sayısı 30 adet. Başat gidiyoruz yani, kendimi tebrik ediyorum. 

-Her güne bir "Mr. Selfridge" etkinliğine başlayalı da 10 gün oldu, birinci sezonu bitirdim, bugün 2. sezona başladım. Eğlenceli bir dizi, keyifle seyrediyorum. Önceleri bu adam kime benziyor diye düşünüp duruyordum ki Lale hatırlattı. "Ankara'nın Dikmen'i" dizisinde oynayan BKM Oyuncularından Bülent Emrah Parlak'a ikizi gibi benziyor Mr. Selfridge. Yabancı dizide yerli aktör oynuyormuş gibi bir duyguyla izlemekteyim.

-Oya Baydar'ın "Yetim Kalacak Küçük Şeyler" ve Ayşe Sarısayın'ın "Ansızın Günbatımı" kitaplarını bitirdim, vasattılar, pek etkilenmedim. Bugün şair Turgut Uyar'ın çocuklarının ağzından anlatılan "Turgut Uyar'ın Çocuklarıyız"a başlayacağım. 

-Henüz yeni yıl havasına giremedim, ayın 15 inden sonrası için umudum var.

-Şimdi müsaadenizle, elektrik süpürgemden randevu almıştım, onunla buluşmam lazım...

3 yorum:

  1. Ahh benimde beta balığım vardı eski sevgilim Bodrum'a tatile gidip balığımı evde susuz bırakmış, cani.:( Aklıma geldi, duygulandım şimdi.:(

    YanıtlaSil
  2. Şehiriçi yolculuklarda cep telefonuyla uzun uzun konuşup, yol boyu özel hayatlarıyla içli dışlı olmamıza neden olan insanlar öyle çok ki!
    Bir seferinde bir saatlik bir yolculuk boyunca, arkamda oturan genç kızın evlenme niyetiyle tanıştığı bir delikanlı halkındaki yorumlarını kız arkadaşına anlatmasını tüm dolmuş ahalisi dinlemiş durmuştuk. :))

    YanıtlaSil
  3. Ansızın Gün batımı benim için de hiç bir şey ifade etmedi nedense. Ben mi böyle oldum artık diye düşünürken hep imdadıma yetişip beni rahatlatıryorsun haberin olsun :)

    YanıtlaSil