Sayfalar

20 Haziran 2012 Çarşamba

BİRAZ GAR, BİRAZ GENÇLİK PARKI, O ANKARA MI ACABA?


Dün gece Filiz Aygündüz'ün yazdığı "Kaç Zil Kaldı Örtmenim?"in de defterini dürdükten sonra bugün nihayet sokağa attık kendimizi. Bilenler bilir Ankara Gar'ının yanında DDY Çay Bahçesi vardır; lojmanların arasında, vızır vızır trafiğin aktığı bir anayolun kıyısında, şehrin göbeğinde adeta bir yeşil vahadır. Oraya gidip çardaklardan birinin altına yerleştik; çay, soda, ayran, tost, köfte Allah ne verdiyse yiyip içip ufacık bir hesap ödedik. Gözümüzü yeşille şenlendirmemiz de yanımıza kâr kaldı. Sonra da haydi gelmişken bir de Gar ziyareti yapalım diyerek yönümüzü yan tarafa çevirdik. Babamın çocukluğu dedemin görevi nedeniyle istasyon lojmanlarında geçmiş, ondan bize devreden bir demiryolu sevdası vardır, bir genetik tutku hali. Gar binalarına, trenlere, raylara, istasyonların havasına bayılırız ailecek. Lakin Ankara Garı'na bir haller olmuş, hızlı tren çalışmaları nedeniyle tren seferlerinde değişiklikler yapılmış, hızlı trenler Sincan'dan kalkmakta imiş, yolcular servislerle Sincan'a götürülüp oradan trenlere aktarılıyormuş. Koca istasyon bomboştu. Ne kampana sesi, ne ray tıkırtısı, ne tekerlek gıcırtısı, 2013'e kadar böyleymiş sanırım. Yan taraftaki park delik deşik, Gar Müzesi bile 3 aylığına kapalıydı. Hasılı birşey anlamadan, bir keyif almadan dolaşıp bari buraya kadar gelmişken bir de Gençlik Parkı'nın tadına bakalım diyerek karşıya geçtik. 

Geçtik geçmesine de Lunapark kapısından girdiğimizden Gençlik Parkı'na ulaşabilmek için Ikea mağazasının girişinden kasalara yürürcesine yol katettik, arada geçiş yok. Aynı mantık sanırım, her oyuncağı gör, belki binersin. En nihayetinde göl(!) kıyısındaki çay bahçelerinden birine ulaşıp yerleştik. Lakin ne göl eski göl, ne çay bahçelerinin eski tadı var. Nerede o damalı örtülü masalar, tahta sandalyeler, o sıcak, samimi ortam. Neyse ki esinti vardı, önümüze gelen semaverden pek de tad alamadığımız çayları yıllar önce nikahımın kıyıldığı, şimdi sıvaları dökülmüş, terkedilmiş Nikah Salonu (eski Göl Gazinosu)na bakıp hafiften burularak içtik. Çocukluğumun, ilkgençliğimin binbir anıyla yüklü Park'ı makyajlı ama ruhsuz vitrin mankenlerine dönmüş. Metro'ya doğru yürürken gördüğümüz dondurmacı Şişman'ın adını taşıyordu. Küçük bir kızken orijinal Şişman Dondurmacı'sının önünden geçerken irkilerek bakardım tezgahın arkasında oturan o iri adama. Dondurmaları onun yaptığını, içine terinin damladığını, belki de parmağını soktuğunu düşünür yemek istemezdim, hala Maraş dondurmasını pek sevmem. Çocukluk işte, oysa şimdi nasıl özlemle andım o büfeyi ve o şişman adamın görüntüsünü.


Nostaljik gezimiz Şişman'ı anarak sona erdi. Keşke bu şehir geçmişine sahip çıkabilse...

Meraklısı için not: Yazının başında bahsettiğim "Kaç Zil Kaldı Örtmenim?"i merak ettiyseniz çok beğendiğimi söyleyebilirim.

10 yorum:

  1. Evet haklısın, ben de biraz korkardım "şişman"dan.
    Kocamandı o, bizse ufaktık. Ondan mı acaba?
    Yoksa adı efsane gibi olduğundan mı?
    :)

    YanıtlaSil
  2. 78 yılında Ankara'ya geldim.Senede iki defa memlekete trenle giderdim.Ege'liyim.Son iki senedir trene binmedim.Ankara Gar'ının yeri ayrıdır.Müzesi,saat kulesi,gazetecisi,büfesi.O bahsettiğiniz çay bahçesinde arkadaşımla yemek yemiştim.Anlattığınız yerleri tekrar yaşadım.Evet şimdi sakinmiş.Ama insanı bir yerden bir yere kavuşturması ayrıca sevdiklerinin karşılanması ile Ankara gar'ı benim için çok özel bir yer.

    YanıtlaSil
  3. Gençlik parkını unutmuşum.Eşim bir gece haydi Gençlik Park'ına gidelim dedi.O ara yeni restore edilmişti.Ramazandı.Çimlerin üzerinde oruç açan insanlar.Ne kadar güzel dedim .Piknik yapıyorlar azıcık çimin üzerinde ardından dolaşalım dedik.Eski çay bahçelerini aradım yok.Yenileri nerede derseniz.Lunaparkın yanında gürültünün içinde.Birde evlendiğimiz yere varalım bir geçmişi hatırlayalım dedik.Geçemezsiniz dediler neden dedik.Burası çalışanların mı birilerinin odası mı olmuş.Geçmiş gün.Hatırlayamadım.Ama nostalji olarak yine evlendirme dairesi olarak kalabilirdi.Bizde güzel günümüzü hatırlardık.her taraf yapılmıştı.Orası bana kırık dökük geldi.Bu yeni halini pek beyenmedim.Ben mi geçmişte kalmıştım.Yoksa yeni haline alışamamışmıydım.anlayamadım.

    YanıtlaSil
  4. Ne yazık ki Ankara bu halde. Buraya ilk geldiğim yıllarda (94,95 yıllları) Ankara hala kültür şehri olarak anılıyordu. Seneler içinde sistemli bir şekilde değiştirildi bu durum. Şimdi artık AVM ve bu yapıların yarattığı kültür dışında kent insanına hiçbir seçenek bırakmayan bir şehir. Neresinden tutsal elimizde kalıyor.

    YanıtlaSil
  5. Ben de tam aksine sismanin dondurmasindan alalim diye tuttururdum cocukken..cocuklugumun en guzel anilarindan biride, genclik parkinda balonum ucup gitmisti ve aklim hep o balonumda kalmisti..sizin yazinizla yine o yillara yolculuk yaptim..dediginiz gibi eski tadi tuzu yok dilerim biran once sahip cikarlar.

    YanıtlaSil
  6. işte halamlar tam o garın yakınında oturuyorlar. ve ben onları ziyarete gitmek istiyorum en kısa zamanda.
    uzun zamandır sessizdim bir yoklama vereyim dedim. Sevgiler:)

    YanıtlaSil
  7. Suan gardan kalkan ne istanbula ne izmire tren var. İzmire gidecek oldum sincandan kalkiyor dediler. Yeniliyoruz diyerek butun tarihi dokuyu yok ediyorlar. Suan ankaradaki tum goller birbirine benziyor cunku hepsini ayni kisi tasarladi. Ve gokcekin son projesi tum kizilaydaki binalarin cephelerini ayni sekle sokmak. Yani yeni sehirin kendine has dokusu da gidecek. Tum binalar tek tip gozukecek.
    Ben sismani hatirlamam ama mimariye karsi zaafi olan biri olarak ankaranin tarihini ve kulturunu cok seviyorum. Kentsel donusum ve yenileme adi altinda yok edilmesine dayanamiyorum

    YanıtlaSil
  8. geçmişi yad etmek hem güzel hem dokunaklı

    YanıtlaSil
  9. Ankara her geçen gün daha bir kasabaya dönüşüyor bence. Hani kasabalarda büyüyüp gelişmek güzelleşmek adına yıkık viran yerler arasına pırıl pırıl yeni binalar yaparlar. İşte o an, eskide yenide daha bir kötü göze batar. Keşke eski Ankara'mıza dokunmadan başka yerlerde uygulasalar yeni projelerini. Eski Gençlik parkını ayniyle restore edebilselerdi keşke. Ah ah diyeceğim sadece.! Şişmandan dondurma almak bile lükstü o zamanlar. Beni de gençlik parkındaki kestane ağaçlarının altına götürdü yazınız, hani gazinolara giden ağaçlıklı yola. Teşekkürler bu güzel geçmişe dönüş için. İçim mutlu oldu.

    YanıtlaSil
  10. Ankara her geçen gün daha bir kasabaya dönüşüyor bence. Hani kasabalarda büyüyüp gelişmek güzelleşmek adına yıkık viran yerler arasına pırıl pırıl yeni binalar yaparlar. İşte o an, eskide yenide daha bir kötü göze batar. Keşke eski Ankara'mıza dokunmadan başka yerlerde uygulasalar yeni projelerini. Eski Gençlik parkını ayniyle restore edebilselerdi keşke. Ah ah diyeceğim sadece.! Şişmandan dondurma almak bile lükstü o zamanlar. Beni de gençlik parkındaki kestane ağaçlarının altına götürdü yazınız, hani gazinolara giden ağaçlıklı yola. Teşekkürler bu güzel geçmişe dönüş için. İçim mutlu oldu.

    YanıtlaSil