Sayfalar

25 Kasım 2010 Perşembe

UZAYIP GİDEN O TREN YOLLARI

"Uzayıp giden o tren yolları
Açılıp sarmayan yarin kolları
Uğurlar kızları, nazlı dulları
Bir beyaz mendilin sallanışını
Unutmam o gece ağlayışını
Silemem coşmuşum gözüm yaşını
Uzayıp giden o tren yolları
Açılıp sarmayan yarin kolları"

İki gün önce Cebeci tren istasyonu boyunca yürüyüş yaptığımdan beri bu şarkı dilimde. Kulağım öyle aşinadır ki zaten, çocukluğum süresince annemden yüzlerce kere dinlemişimdir. Benim annem evde sürekli şarkı söyleyen bir kadındı, doğal olarak ona çekmişim. Yataktan kalktım kalkalı "Uzayıp giiideeeen o treeen yollaaaarı" diye çığrınıp bilgisayar başında avarelik ediyordum ki birden içimdeki en kuytu köşeye gizlenmiş domestik ruh el salladı. Aldırmadım önce, bu defa "Haydi şimdi bütün eller havaya" moduna geçti, başımı çevirdim. Iıh, taktı ya bir kere bana, dürttü bu defa, "Kalk, mutfağa git". Emir büyük yerden, çaresiz dediğini yaptım. Şimdi kırk yılda bir gelen misafir kapıdan çevrilir mi, domestik ruhumuzu en iyi şekilde ağırlamak boynumuzun borcudur.

Kendimi mutfağa ve yiyeceklere adadım takriben iki saat süreyle. Önce Temel Reis'le Safinaz'ın kulaklarını çınlatarak ıspanak pişirdim. Hem de iki çeşit, biri bana (kendimi yeniden yapılandırma sürecindeyim övünmek gibi olmasın), diğeri hane halkına. Nohut ve kuru fasulye ıslattım sonra da haşladım, poşetlere yerleştirip buzluğa attım. Bulaşık makinesini boşaltıp mutfağı düzenledim. Bilumum kışlık ot-çöp çaylarımı kavanozlara yerleştirdim. Kendimle gurur duymadan önce kendim için bir de çorba yapmaya yapmaya karar verdim: "Kırmızı olsun 5 lira fazla olsun çorbası". Tabii ki ismi bu değil, ben uydurdum. Tarifi sevgili Nunu'ya ait, denedim ve çok sevdim, yeniden yapılanma sürecime uygun ve lezzetli. Giriştim çorbayı pişirmeye, bir de güzel öykü uydurdum, hem de sizin için fotoğrafladım.

Şimdi efendim, üç kızılderili arkadaş beyazların gelip kendi topraklarında altın aramalarına fena halde içerlemekte imişler. Arkadaşlardan "Uzun rugan çizmenin topuğuna değen taş" isminde olanı "Hasır şapkanın tepesine düşen yağmur damlası" adını taşıyanına bir öneride bulunmuş akşamüstü Kankırmızı Bar'da sinirotu kokteyllerini içerken: "Ugh, birader neden biz altın aramıyoruz da bu işi beyazlara bırakıyoruz". Diğeri "Haklısın demiş, bizim onlardan neyimiz eksik, soluk benizlilerden alalım bu altın tekelini." Üç arkadaşın en şişmanı ve en kısa boylusu olan "Bostan çitine asılı bandana" da uygun bulmuş bu öneriyi. Hemen bir plan yapmışlar, yanlarına dördüncü arkadaş olarak aşırı vejeteryanlıktan dolayı kızılderililikten yeşilderililiğe dönüşmüş "Çayır çimen geze geze oldum ben bir geveze"yi de alıp yola düşeceklermiş ki evcil hayvanları Soso ile Sasa peşlerine takılmış. Üç arkadaş çok koktukları için onları yanlarına almak istememişler ama Sasa'nın "Sarmısağı gelin etmişler 40 gün kokusu çıkmamış" şeklindeki veciz atalarsözüne aldanıp dahil etmişler küçük kafileye.

Çölü geçecekleri için yanlarına iki galon su almayı da ihmal etmemişler. Uzun süren çöl yürüyüşünden sonra kasabanın istasyonuna gelip Sheriff denen herife görünmeden kendilerini buharlı trene atmışlar.

Trenden iner inmez yakalamış onları anafor. 4 kafadar ve evcil hayvanları Soso ile Sasa bir burgu gibi dönerek birbirlerine karışmışlar.

Anafordan kurtulduklarında öyle perişan durumdalarmış ki altın aramaya takatları kalmamış. Altın arayıcılarının kasabasının hemen yanına salaş bir lokanta açıp "Kırmızı olsun, 5 lira fazla olsun çorbası" satmaya başlamışlar tas tas. O günden beri bu çorbayı içen altın buluyormuş. Kimbilir belki bizim Kızılderililer de şimdi bir restoran zincirinin sahibi olmuşlardır Kaliforniya'da:)

Not: Çorbanın normal tarifi için bakınız: Bir Dut Masalı
Ve burada da Abdullah Yüce'den "Uzayıp Giden O Tren Yolları"
Fotoğraf: Cebeci Tren İstasyonu/Ankara

14 yorum:

  1. Yaa ben bu çorbayı yaptım senle geçen gün konuştuktan sonra acaip güzel oldu.
    Nunu'nun da senin de ellerinize, fikirlerinize sağlık Leylak'cım:))

    YanıtlaSil
  2. :)))))))) şa ha neeee...!!!!
    Leylakcım bacım örtmenim, ne güzel anlatmışsın sen böyle :)

    YanıtlaSil
  3. Bu geceki masalımı da dinledim, birazdan yatmaya gidiyorum:))

    Bir yemek bu kadar güzel anlatılabilirdi. Bir gün isimsiz, uydurmasyon bir yemeğim olursa ismini kesinlikle sizin vermenizi isteyeceğim. "Kırmızı olsun 5 lira fazla olsun çorbası" harika:)) ben şimdiye kadar "uykusu kaçmış kadın keki"nden ötesine gidemedim:))

    sevgiler

    YanıtlaSil
  4. Hah ha ah aha ha aha ... seni seviyorum örtmenim...

    YanıtlaSil
  5. Valla süper :))) eline emeğine yüreğine sağlık...

    YanıtlaSil
  6. Hımm, eline sağlık, çorba nefis olmuş gibi duruyor!
    Bir de şu türkü ve abdullah Yüce'nin sesi harikadır, sağol.
    :))

    YanıtlaSil
  7. Ekmekçim,
    Çorba gerçekten hafif, besleyici ve lezzetli. Tabii ben şimdi yağsız yapıyorum ama normalde biraz yağ ilavesiyle çok daha güzel olur eminim.
    Abdullah Yüce'ye annem bayılır ve çok söylerdi, bu nedenle bütün repertuarını bilirim:)

    YanıtlaSil
  8. Asiscim,
    Sağolasın canım, sebze çorbası seçenekleri geliştirmekteyim mecburen:)
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  9. Nefisecim,
    Ben de seni seviyorum canımcım...

    YanıtlaSil
  10. Zerocum,
    Eminim ki sen de en güzel öyküleri yazarsın yaptığın yemeklere, çünkü ruhunu katıyorsun içine belli.
    Sen yemekleri yap, tıkandığın yerde ben yardıma gelirim öyküsünü yazıp ismini koymaya:))

    YanıtlaSil
  11. Mügecim,
    İşte ben boş vakti bol bir emekli olarak zaman zaman uydurukçuluk yapmaktayım böyle:))

    YanıtlaSil
  12. Özlemcim,
    Gerçekten lezzetli birçorba ve gerçekten Nunu sağolsun, sayesinde güzel bir çorba girdi diyetime.
    Yağmurlu Ankara'dan çok sevgiler yağmurlu Antalya'ya...

    YanıtlaSil
  13. Bacım, bende mimin var :)

    YanıtlaSil
  14. nurşenciğim ellerine emeklerine sağlık.
    şifayla, afiyetler olsuuunn :)))
    çok hoş dimi ? :)))))))))

    YanıtlaSil