OTUR LEYLAK OTUR

Bugünkü spesiyalitemiz budur efendim; kabağın üç hali. Görmüş olduğunuz padişah kavuğuna benzeyen balkabağı bizim bahçenin ürünüdür. Geçen yıl pazardan alıp pişirdiğimiz balkabağının tadına doyamayınca çekirdeklerini saklamıştık. Eşim onlardan iki-üç tanesini bahçeye ekmiş. Aman tanrım, o birkaç çekirdek aşağı yukarı 20 metrekarelik bir alana ahtapot gibi yayıldı ve boy boy bir sürü balkabağı verdi. Ankara'ya gelirken bahçeye uğradık ve yer olmadığı için ancak 3 tane getirebildik. Bir aydır balkonda süzülüyordu, nihayet bugün birkaç dilimini pişirdim. Kendileri geçen yılki lezzette bir ürün oldular, çekirdekler tekrar alıkonuldu, arzu edene gönderilir. Seviyorum ben bu balkabağının görünümünü, Külkedisi geliyor aklıma hep. Arada bir üstüne üstüne "hokus pokus" diye üflerim ama hiç kupa arabasına dönüşmedi körolmayasıca:))

Hah bir de "Mother and Child"i izledim bugün, başka da etkinlik yok. Tembel yaptı bu diz beni, kendilerini dinlendireceğiz diye kilo alacağım yahu hareketsizlikten. Filmi sorarsanız fena değildi ammavelakin kahramanlarından hiç hoşlanmadım. Empati falan da yapamayacağım, geçmişte yaşadıkları beni ilgilendirmiyor, bugün kaprisli günümdeyim:)) Belki başka bir gün izleyip hak verebilirim huysuzluklarına.

Şimdi bana müsaade, akşam yemeğini hazırlamaya gidiyorum, günün üçüncü etkinliği de bu olsun diyeceğim ama o da kolay, ızgaraya balık dizeceğim. Yok yok, benim sonum iyi değil, yılın tembellik ödülünü almak üzereyim. Haydi kalın sağlıcakla...