Sayfalar

3 Kasım 2010 Çarşamba

HÂLÂ İÇ ACITMAKTA

Bugün "Başlarım dizine de, ağrısına da" diyerek çıktım evden ve iki sergiyi izlemek için Cermodern'e gittim. Taksiyle gittim ama yürümedim, kızmayın hemen. İlk sergi giriş katında açılan Ziraat Bankası Koleksiyonu'ndaki resimlerin sergisi idi. Ünlü ressamlara ait tabloların sergilendiği etkinlik 25 Nisan 2011'e kadar gezilebilecek. Biz peşin peşin gezdik, aklımızda duracağına karnımızda dursun diyerek. Yalnız güvenlik nedeniyle mi, fotoğraf çekilmesin ya da zarar verilmesin diye mi önünüzde arkanızda sürekli bir görevli dolaşıyor. Neredeyse "elimde bak, yaklaşma" diyecekler çocuklara kızar gibi. Çekine çekine gezdik, gezerken de "Gözünü seveyim Resim Heykel Müzesi'nin, hem daha çok resim var, hem de karışan, görüşen yok" diye düşündük.

Neyse bu sergi bitince alt kata inip "Hiroşima-Nagazaki/Atom Bombası Sergisi"nin bulunduğu salonu uzun uzun aradık. Kayınvalidem "Kıvrak aramaktansa yavaş sormak iyidir" der ki haklı olduğu bir kez daha kanıtlandı. Sonunda bir görevliden yardım alıp bulduk sergi salonunu. İçerisi hayli soğuk, gördüklerimiz daha da soğuktu.

Bu fotoğrafta atom bombasının atılışının hemen ardından iki şehirin ne hale geldiğini görüyorsunuz. Üstteki Hiroşima, alttaki Nagazaki. Harabe sözcüğü eksik kalır herhalde. Hiroşima fotoğrafında solda görülen kilise onarılmadan olduğu gibi bırakılmış şehir tekrar inşa edilirken. Kimbilir, belki baktıkça savaşın acımasızlığı konusunda birilerine ders olur.

Bombanın atıldığı zaman olan 11.00'da durmuş bir duvar saati, Nagazaki'de bir evden çıkma.

En acıklı öykülerden biri: "Sadako'nun turnaları". Sadako Hiroşima bombalandığında 2 yaşında imiş. Maruz kaldığı radyasyon nedeniyle 10 yıl sonra lösemiye yakalanmış. Hastalığı süresince Origami tekniğiyle kağıttan 1000 tane turna yaparsa iyileşeceğine inanmış. Ancak ne turnaları tamamlayabilmiş ne de iyileşebilmiş. Sadako'nun arkadaşları onun ve atom bombası sonucu ölen çocukların anısına bir kampanya düzenlemiş ve topladıkları paralarla Hiroşima Barış Parkı'na "Çocukların Barış Anıtı"nın dikilmesini sağlamışlar. O zamandan beri ziyaret edenler o günlerin anısına anıta kağıttan turnalar bırakmakta imişler. Sergide de sembolik olarak Origami turnalar ziyaretçilerin görüşüne sunuluyor.

"Little Boy" ve "Fat Man". Küçük oğlan Hiroşima'nın, Şişman adam ise Nagasaki'nin canına okumuş. Bu şirin isimler sebep olacakları felaketin vahametiyle dalga geçmek için mi verildi acaba? Tüyler ürpertici...

Bombalama sonrası kurtarma ekibi tarafından eline pirinç köftesi tutuşturulmuş bu küçük kızın bakışı 65 yıl sonrasında bile can yakmaya devam ediyor. Ne demiş Nazım:
"Çalıyorum kapınızı
Teyze, amca bir imza ver
Çocuklar öldürülmesin
Şeker de yiyebilsinler"
Ne yazık ki hala şeker yiyemeyen ve hala savaşlarda öldürülen çocuk sayısı o kadar çok ki...

Bu okul üniforması bombalama anında ölen bir ortaokul öğrencisine ait, babası tarafından bağışlanmış.

Serginin bitiminde gördüklerimizden etkilenmiş, kapının yakınında bir sandalyeye ilişmiştik ki yanımıza aynı anda sergiyi gezen bir adam yaklaştı. Ağzının içinde sonu "acı" ile biten birkaç kelimeyi ardarda söylüyordu ama ne dediğini ne kızkardeş ne de ben anladık. Hatta bir an yabancı olduğunu, bize birşey sorduğunu düşündük. Neden sonra farkettik ki sergi onu da etkilemiş duygularını paylaşacak birini ararmış. "Etkileyici ve acı" dermiş meğerse, biz ne dediğini anlar anlamaz da kapakları açılmış bir barajdan fışkırır gibi ardarda sıralamaya başladı hissettiklerini. "Neden anlatıyorum size bunları, paylaşmak için" diye başladı. "Mesela siz" dedi bana dönüp, "bu gördüklerinizi kışın ördüğünüz örgülere aktarın". Sonra kızkardeşe yöneldi, "siz de yazdığınız bir şiirin içine ekleyin". Haydaa, şimdi ben alındım doğrusu, kızkardeşi şair yaparken beni domestik bir örgü faaliyetine layık görmesi canımı sıktı şahsen:)) Şöyle ellerimi belime dayayıp "Bayım bayım, siz bana bir bakın hele, ben de kış boyu dizini kırıp örgü örecek bir sıfat var mı? Ben var ya ben sizi şiir diye yazar, kafiyesini de zengin kafiye yaparım. Bu da yetmez aruz veznine geçerim" diyecektim, demedim:) Zaten adam bana fırsat vermeden devam ediyordu konuşmaya, yine kızkardeşe döndü (beni klasına uygun bulmadığı kesin), "siz mesela yarın otobüsle Alanya'ya giderken yanınıza oturan Kütahyalı'ya anlatın bu sergiyi" deyince bizde film koptu artık. Çok mu etkilendi, durumdan vazife çıkaran tiplerden miydi yoksa hafif bir ruhsal bozukluğu mu vardı çıkaramadık ama kızkardeş yarın Alanya'ya gitmeye, giderken de garantili olsun diye koltuk arkadaşı olarak yanına Rasi.m O.zan K.ü.tahyalı'yı almaya karar verdi, maksat sergi arkadaşımızın gönlü hoş olsun:))

Evet, bir bakıma iyi oldu bu ilginç tiplemeye rastladığımız. Üstümüze sinen hüznü azalttı, çıkışta gördüğümüz bu seramik balonlar da neşemizi yerine getirdi. Dizi fazla zorlamadan eve döndük. Sergiler güzeldi, etkileyiciydi ama ben en çok Cermodern'in kendisini seviyorum galiba...

12 yorum:

  1. Yüzümde hüznün tebessümü ile sergiyi sizinle gezmiş oldum.Ne tesadüf ki bugün bloğuma savaş değil barış isteyen çocuğun yüreği ile ilgili bir şiirimi eklemiştim.Barış içinde bir dünyanın olması dileğiyle sevgiyle kalın...

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten gezmiş kadar oldum sevgili Leylak. Yalnız belirtmeden geçemeyeceğim. Sergide rastladığınız bey ile ilgili. Benim üzerime yapışmış olan ve bir türlü atamadığım o " elalem deliye ben akıllıya hasret " durumu; sanırım senin de üzerine yapışmış :))

    Mesela yaşadığım semtin iki bilinen delisi vardır, her sokağa çıktığımda ikisine de rastlamayı sektirmem ben.

    YanıtlaSil
  3. İyi yapmışsın Leylak'cığım. Anlaşıldı seni diz filan durduramayacak:)) Kısaca iflâh olmaz bir gezentisin:)))
    Ama gördüklerin herzaman görülebilecek şeyler değil gerçekten.Kaçırmadığın iyi olmuş. Biz de sebeplendik. Sağolasın.

    YanıtlaSil
  4. Sayende segiyi gezmek çok güzel oldu Leylak'cım. Etkilenen beyefendiye gelince sizleri, etkilenmesinin paylaşımında yaklaşımsı gördüğü kesin. Aslında çok hoş bir muhabet geçmiş aranızda:))
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  5. Herşey çok güzel ama şu cümle beni nasıl da güldürdü gecenin bu vakti çok yaşayasın emi :) "Kayınvalidem "Kıvrak aramaktansa yavaş sormak iyidir""

    YanıtlaSil
  6. En doğrusunu yapıyorsunuz.Evde durunca ağrılar azalmıyor sonuçta bari kafam huzurlu olsun aklıma koyduğumu yapayım rahatlayayım, bu felsefe bemim de felsefemdir.Cermoderni ben de çok beğendim.Belki bir gün karşılaşırız kim bilir?Kafesinde bir ikindi çayı içeriz.sevgiler

    YanıtlaSil
  7. Ne hazin bir dramdır Hiroşima'nnı dramı.
    Valla leylak'cım gezmeye alışanı hiç birşey yerinde tutmamaz. Bu bakımdan iyi yapmışsın.
    Dizine esir olma, korksun senden:))
    Sevgiyle kal...

    YanıtlaSil
  8. ne kadar güzel bir yazıydı..

    doğan kardeş kardeşliğinden mi olsa gerek =9
    o kadar benzerlikler yakaladım ki..
    gezip gördüğüm yer ve şeylerdeki tutumlarımdan.. duygularımdan..

    heh örgüyü size yakıştırması ne hoş ama...
    bir de..
    gundula.. aslan.. eğer bunlar sizde varsa.. ne olur bana yazar adlarını veriniz..
    sadece adları var aklımda guglı delik deşik ettim..
    ama bulamadım..
    bu kitaplar..hele aslandaki migrenli anne..
    aklımda nasıl izleri olan..
    ama malesef.. herşeyi de toplayıp gitmeyeyim.. üzmeyeyim diye saime hanım ve cemal beyin evinde bıraktığım.. ve bir su basması sırasında yok olanlar arasındalar..

    noktacık ile anton vardı bir de..
    o nasılsa benimle gelmiş..
    çocuksa okutayım dediğimde.. dili pek osmanlıca kaldı .. ama can yayınları günümüz türkçesiyle olanı yayınladı da o aralar..
    aldık okuduk keyifle..
    =)

    nazımın o şiirini çok severim..çok içimi acıtır..
    zülfülivaneli de şarkılaştırmıştı değil mi..

    çok özel sevgilerimle ..
    atalet..

    YanıtlaSil
  9. Harikasın ya...
    Bu kadar enerjiyi nereden buluyorsun.
    Tşk ederim güzel paylaşımın için...

    En acısı da
    Bombalama sonrası kurtarma ekibi tarafından eline pirinç köftesi tutuşturulmuş kız çocugunun gözlerindeki acı.

    YanıtlaSil
  10. ÇAĞIRIŞIMINI SEVEYİM..
    bazen nasıl hızlanır bişeyler..
    birden dominolar gibi şıkır şıkır yolunda ilerler..
    oldu evet..
    gugl dan..
    buldum..
    gundulamı buldum..
    aslanı da / joseph kesselmiş tuhaf ama esas ünlü eseri.. gündüz güzeli.. hani katrin dönöv'ün oynadığı.. =9..
    hatta bir de fıstıkçı doktoru buldum.. =)
    hepsini aldım ısmarladım.. üç vakte kadar benim olacaklar yeniden..
    =)
    hepsi de sayende oldu sanki..
    çocukluk kitaplığımı yeniden oluşrurdum.. en azından en favorilerini..
    içi dışına çıkarılmış heidi polianna ve arı mayayı almayacağım..
    =)
    sevgiyle en kocamanından..
    bugünkü yaşam keyfim de bu olmuş oldu =D..
    teşekkürlerimle bir de..
    atalet

    YanıtlaSil
  11. Hocam bu sergi fotoğraflarını görüp sohbete dahil oldum, şanslıyım.

    Adımlarımı o sergiye atsam daha şanslı olurdum...

    İyi ki yazdınız.

    mutlu akşamlara...

    YanıtlaSil
  12. Ne tuhaf...O sergiden bahsetmeye başladığınız satırlarda aklıma hemen Lyon'da gezdiğim bir başka savaş sergisi geldi. Aslında savaş aynı savaş, sergi farklı, taraf farklı. Direniş müzesi. Fransa'nın Nazi Almanya'sının faşizmine direnişinin müzesi. O sergi de çok acı ve etkileyiciydi. Ve batı atom bombasını sanki haklı göstermek için evet ama Nazi'leri durdurmanın tek yoluydu der. Bense eskiden bir yerlerde okuduğum şu söze inanırım: savaşlarda galip diye bir şey yoktur, sadece mağdurlar vardır. Bombaların ismini de kınıyorum.

    YanıtlaSil