Sayfalar

2 Ocak 2010 Cumartesi

KAHVALTININ BÖYLESİ

Bu sabah yine soğuk ve karanlık bir Ankara sabahına uyandım ama öyle bir kahvaltıyla güne başladım ki sonradan yağmura dönüşen hava bile keyfimi kaçıramadı. Audrey Hepburn'un sadık bir hayranıyımdır, porselen bir Çin biblosu zerafetindeki gençlik günlerinden, zerafetinde hiç değişiklik olmadan Unicef temsilciliği yaptığı yaşlılık dönemlerine kadar hiç değişmedi bu hayranlığımın derecesi hatta ölümünden sonra bile. Bu sabah da yılbaşı hediyesi DVD mi bilgisayarın çekmecesine yerleştirip keyifle kuruldum koltuğa, başladım "Tiffany'de Kahvaltı"ya. Kime bakacağımı şaşırdım, gerçek olamayacak kadar güzel görünen Audrey'e mi, yakışıklılığının zirvesindeki George Peppard'a mı, yarattığı o komik tiplemeyle Mickey Rooney'e mi? Henüz ilkokula bile başlamadığım yıllarda çevrilmiş bu filmi sinemada izlediysem bile hatırlamam mümkün değil, sonraları TV'de seyrettim mi onu da bilemiyorum, ismi dışında zihinde iz yok. Kompleks bir konusu yok filmin, naif, eğlenceli, eskinin Yeşilçam filmleri tadında birşey. Ama Audrey Hepburn filmi öyle zenginleştiriyor ki soluksuz izliyor ve etkileniyorsunuz. Giysiler gözalıcı, mekanlar öyle. İlk sahnede şık, siyah tuvaletiyle ünlü mücevheratçı Tiffany'nin vitrinlerinden içeri bakarak kahve içip siyah saten eldivenleriyle tuttuğu kurvasanı (kurvasan olduğunu düşünüyorum ama sandviç de olabilir) yiyişi bile başlıbaşına görsel bir şölen. Hasılı filmden ziyade Audrey'i izledim ben. Bu güzelliğin şimdi toprak altında oluşunu düşünmek çok iç acıtıcı. En kısa zamanda "Roma Tatili"ni ve "Sabrina"yı edinip tekrar izlemek istiyorum. Canım Audrey çekiyor bu aralar.


Yeni bir kitaba başladım, "Katalin Sokağı". Yazarı ünlü bir Macar edebiyatçı, Magda Szabo. Magda Szabo ile geçen yıl tanıştım. YKY'den çıkan ve Türkçe'de basılan ilk kitabı "Kapı"yı bir arkadaşım önerdi, hatta beğeneceğimi söyleyerek bizzat elime verdi okumam için. Tahmini doğruydu, büyük bir zevkle okudum. Değişik bir ülke, değişik bir yazar, değişik bir anlatım. "Kapı" bittikten sonra da yazarın yeni bir kitabının çıkmasını sabırsızlıkla beklemeye başladım. Geçen gün rutin ziyaretlerimden birini yaptığımda YKY Satış Mağazasında "Katalin Sokağı"nı görünce de çok sevindim. Budapeşte'de savaş öncesinde aynı sokakta yaşayan birbirleriyle bağlantılı üç ailenin öyküsünün anlatıldığı kitabın üçte birini tamamladım ve giderek daha çok hoşuma gidiyor konu da, anlatım da. Dilerim diğer kitaplarını da yayınlarlar.

Okuyacak ne çok kitap, izlenecek ne çok film, dinlenecek ne çok müzik, seyredilecek ne çok görsel var yeryüzünde. Tüm bunlara rağmen can sıkıntısından şikayet edenleri anlayamıyorum ve kitabıma kaldığım yerden devam etmek üzere yazımı noktalıyorum. Kalın sağlıcakla...

4 yorum:

  1. Benim favorilerim Roma Tatili ve özellikle Öğleden Sonra Aşk. İlki Gregory Peck' le, İkincisi de Gary Cooper' la. İkisinde de finaller çok romantik. Yürek hoplatıyor. Audrey' i güzel kılan içindeki sevgi Leylak' çım. Kesip saklamıştım bir yerlerden. Tüm yaşamı başkaları özellikle de çocuklar için çalışmakla geçmiş.Hem de ölene kadar.

    YanıtlaSil
  2. "Okuyacak ne çok kitap, izlenecek ne çok film, dinlenecek ne çok müzik, seyredilecek ne çok görsel var yeryüzünde. Tüm bunlara rağmen can sıkıntısından şikayet edenleri anlayamıyorum"

    Bende Nurşen'cim emin ol bende anlamıyorum. İnsanın kendi kendine yetmesi,kendinle sevdiği bir şey yapması,paylaşması kadar güzel bir şey olurmu?
    Ben emekliliği böyle hayal etmiştim zaten. Gerçi bazı şeyler için zaman yetmesede yettiği ölçüde böyle yaşamayı seviyorum.
    Senide seviyorum...

    YanıtlaSil
  3. Asucum, karar verdim bu ara Audreyciğimin bütün filmlerini yeni baştan izleyeceğim, o güzelliğe bakıp gözlerime bayram ettiririm. Kadın değil, narin bir biblo mubarek. Toprağı bol olsun.
    İyi geceler canım.

    Nurcuğum, ben de emeklilikten tam da bu nedenle çok memnunum, istediğim herşeyi yapacak zaman kendime ait. oku, izle, seyret, yaz, çiz, dik, ör, gez... Yeter ki allah sağlık versin.
    Ben de seni seviyorum canım, sevgiyle...

    YanıtlaSil
  4. kitap listemi görsen şaşarsın, okunmak için bekleyenleri görsen bi de. Üç gündür göz pınarlarımda kaşıntı vardı, neredeyse gözlerimi oyacaktım. Neyse ilaca başladım ve bu gün yok. Ben kitapları okuduktan sonra kitaplığında görmeyi sevenlerdenim ama hepsine ulaşmak imkansız. Yakın olsaydık değişe değişe okurduk. Şimdilerde zeya ile yapıyoruz, sonra üstünde konuşuyoruz çok hoş oluyor.

    Tifanny de Kahvaltı en sevdiğim filmlerden. Defalarca izledim yine izlerim.

    Çook öptüm seni Leylak Dalıcım...

    YanıtlaSil