Sayfalar

18 Ocak 2010 Pazartesi

ARANJMANLI YILLAR 3


Yıl 1975 olmuştu, Eurovision Şarkı Yarışması'na girme kararı alınmış ve hazırlıklara başlanmıştı. Derken topuz yaptığı saçları kepçe kulaklarını iyice açığa çıkaran, sıska mı sıska, üzüm gözlü, kiraz dudaklı bir kadın peydah oldu, "Yaşanmamış Yıllar"ına ağlıyordu. Takıldık peşine, önümüzde yaşanacak bir dolu yıl varken "Yaşanmamış Yıllar"ımız için gözyaşı döktük, yetmedi "Kaybolan Yıllar"ımızı aramaya başladık. Bizim kuşak Sezen'le büyümedi belki ama Sezen'le olgunlaştı, belki de birlikte olgunlaştık. Onu da aramıza alıp sıska kızlardan tombul kadınlara dönüştük (hala zayıf kalabilenleri tebrik ve tenzih ederim:)).

İlk kez katıldığımız ve Türkiye birincisi 17 yaşındaki eski akrobat Semiha Yankı'nın "Seninle Bir Dakika" şarkısıyla en sonda yer aldığımız Eurovision Yarışması pek çok şarkıcı ve pek çok şarkı kazandırdı Türk Hafif Müzik dünyasına. Yeliz, Yeşim, Atilla Atasoy, Ali Rıza Binboğa, Cici Kızlar, Çetin Alp, Candan Erçetin, Arzu Ece, Ayşegül Aldinç bu yarışma sayesinde adlarını daha geniş kitlelere duyurma şansını yakaladılar. Milli mesele haline getirdiğimiz ve "yenilen pehlivan güreşe doymaz" hesabı inatla katılıp kazanmak için "Pet'r Oil", "Opera" gibi abuk şarkılardan medet umduğumuz Eurovision'da nihayet Sertab Erener ile ipi göğüsleyip muradımıza erdik. İlk yıllar milli maç heyecanıyla geçerdik siyah-beyaz TV'mizin karşısına ve artık aileden biri haline gelmiş Bülent Özveren'in tanıdık sesiyle Türkçeleştirilen "Turkey one point" anonsuna bile sevinirdik. Uzun yıllar varlık gösteremesek de Johnny Logan gibi bir milli damadı ve "Neşeli Gençleriz Biz/Dibidibidib dibidibda" şarkısıyla Anne-Marie David'i kazanmıştık ya bu da bize yeterdi.

Nükhet Duru, Nilüfer, Sezen Aksu giderek ünlenirken Esmeray da "Toplu İğne" adıyla TRT'nin düzenlediği bir yarışmada derece alıyor ve buğulu sesiyle "Unutama Beni"yi kulaklarımıza ve gönüllerimize yerleştiriyordu. 70'lerin sonuna yanaşıyorduk; ülke kan revan, gençlik perişan, yöneticiler birbirine düşmandı. Bir yandan Cem Karaca, Edip Akbayram dinleyip gündeme uyum sağlıyor, diğer yandan yaş icabı doruğa çıkmış romantizmle İskender Doğan, Ersan Erdura, Sibel Egemen'in kasetlerini topluyorduk. Muhteşem girişi ve yüreğe vuran sözleriyle hala yerine koyacak bir şarkı bulamadığım "Kan ve Gül" mesela:

"Kan ve gül, gül ve diken, sevgim ve sen
Birbirine dönük sırt sen ve ben
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Seviyorum, seviyor musun?
Ağlıyorum. gülüyor musun?
Özlüyorum, gidiyor musun?
Peki öyle olsun..."

ya da Ersan Erdura'nın

"O bakışı senin bayramlık gözlerinin
Çocuk gibi bakan, güneş gibi yakan
Hep içimde saklasam"

diyen masumiyet dolu "Çocuk Gözler"i. Ankara Koleji'nin karşısındaki fotoğrafçının vitrinine yerleştirilmiş kepli mezuniyet resmiyle gelen geçene gülümseyen Sibel Egemen ününün doruğundaydı o yıllarda, "Hayret" şarkısını hatırlayacağınıza eminim. Sessiz sedasız kayboldu ortalıktan, ta ki 1-2 ay önce ATV'deki "Bir Şarkısın Sen" yarışmasında jüri üyesi olarak ortaya çıkana kadar. Eğer adını söylemeselerdi tanımam mümkün değildi, yıllar ona da torpil geçmemişti ne yazık ki.

Diğer yandan vargücümüzle Cem Karaca şarkılarına eşlik ediyorduk bağıra çağıra: "İşçisin sen işçi kal, giy dedi tulumları" ya da "Dört hain kurşun vurmuş, delik deşikti parka". Arkadaşlarla gittiğimiz konser, sürekli alkışlarla adamcağızı en az 5 kere tekrar sahneye çıkarttığımız için oldukça uzamış, eve döndüğümde babamdan esaslı bir zılgıt yemiştim. "Selam gençler ve daima genç kalanlar" diyerek çıkardı sahneye, bu dünyadan gitse de gözümüzde, gönlümüzde hala genç kalanlardan Cem Karaca.

Adını zikretmeden bu postu bitirmek istemediğim bir kişi daha var:

"Her sevincin her kederin, en ümitsiz sevgilerin
Sonsuz denen göklerin, herşeyin bir sonu varsa
Ayrılıkların da sonu var, bir gün çıkıp geleceksin
İçimde bir ümit var, yeniden seveceksin
Anlasana, anlasana, biraz da gerçekleri anlasana"

Anladınız tabii, İlhan İrem. Bu ince endamlı, uzun dalgalı saçlı, tavşan dişli çelimsiz genç benzer şarkıları söyleyerek fethetmişti genç kızların kalbini.

Sayamadıklarım, unuttuklarım o kadar çok ki, her yaşın sanatçısı Erol Evgin, "Ah dede, vah dede" Engin Evin, bosbıyık Ersen ve Dadaşlar, çılgın Füsun Önal, "Arkadaş" şarkısıyla rüzgar gibi esen Melike Demirağ, her dem taze Ajda Pekkan. Hatırlayamadıklarımı siz tamamlayın arkadaşlar. Bu nostalji gezisinin rehberliğinde sürç-ü lisan ettimse affola...

Görsel: Buradan

11 yorum:

  1. Sevgili leylak,
    Bende bir MIMin var.
    Sadece haber vereyim diye girdim.
    yazini henüz okuyamadigim icin hakkinda yorum yapamicam. Ancak gece girince okuyabilirim:)

    YanıtlaSil
  2. Önce hemen söyleyeyim.Dikkatimi çekti ama hiç şaşırmadım.Kasetleri satış rekorları hala egale edilemeyen, isimleri minibüslerin dışını müzikleri de içini süsleyen jilet satışlarını zirveye çıkaran üç beş isimden hiç bahis yok. Bende de hiç iz bırakmadılar.
    Sezen (doksan öncesi)ve İlhan İrem benim için bunların arasında çok çok özel :)) Edip Akbayram' ın Nice Yıllara Gülüm hala yüreğimi hoplatır. Çocuk gözlerin i abicim çok severdi,
    Bir de Ferdi Özbeğen' in Büklüm Büklüm çok özeldi.
    Ellerine sağlık. Öptüm canım...

    YanıtlaSil
  3. nasıl kusur edebilirsinki Nurşenciğim..
    en ''özel Postlarından 3 ü oldu bunlar.
    sende taht kurdun kalbimize !!!
    eline diline yüreğine sağlık canım..
    Okdar keyifli bir yolculuk oldu ki benim için.

    TÜM ESKİ-MEMİŞ SANATÇILARımıza SELAM OLA..
    Teşekkür ederiz....

    YanıtlaSil
  4. Asucum,
    O jiletli ve baygın gırtlaklılar beni ne o zamanlar ne de şimdi hiç ilgilendirmedi, rahatlıkla yok sayabilirim. Tek bir şarkılarıyla tek bir anım yok çünkü ama sevenlere saygım sonsuz. Edip Akbayram'ı ise o zaman da şimdi de tek geçerim herşeyiyle. İki yıl önce Antalya'da Sheraton Otel'de rastladım, gayrıihtiyari yanına yaklaşıp hoşgeldiniz dediğimde, son derece saygılı bir şekilde ayağa kalkıp ceketinin önünü kapatarak hoşbulduk dedi. Hiçbir mecburiyeti yoktu, o festivallerde ne ünlülerin ne burnu büyüklüklerine şahit olduk çünkü. İnsan olan heryerde kendini belli ediyor.
    Böylece bir nostalji turu yapmış olduk, iyi de ettik sanırım. Sevgiyle kal...

    YanıtlaSil
  5. canım erovizyonlu günleri unutmak ne mümkün :))

    sezeni de eskiden beri çok severim

    teşekkürler güzel bir nostalji yaptırdın bize

    YanıtlaSil
  6. Nunucum,
    Gerçekten keyifli bir yolculuk yaptırabildiysem ben de çok keyiflenirim. Gerçekten eskimemiş sanatçılarımız var, benden de bir selam hepsine...
    Sevgiyle canım...

    YanıtlaSil
  7. Maviannecim,
    Ben de sana teşekkür ederim, bu upuzun postu okuma sabrını gösterdiğin için.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Kardeşim,
    Gerçekten güzel bir seyahatti. Zaman tünelinde yolculuk edebilmek için gidiş- dönüş bilet zorunluluğu var; var da keşke bir molaya izin verseler diyorum.

    Ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
  9. Yine döktürmüşsün sevgili Leylak Dalım yaaa.
    Bu arada eski çalıştığım işyerinin satış mağazasının müdavimiydi Sibel Egemen. Fizik aynı ama yıllar herkese olduğu gibi onada acımamış.
    Kendisine karşı demesekte onu tanıdığımızı anlardı ve çok kibar davranırdı bize.

    YanıtlaSil
  10. Evet, nostalji rüzgarları esmeye devam etti bu gün de. Özellikle İlhan İrem'in ''Yazık Oldu Yarınlara'' şarkısını boynunu hafifçe bükerek söylemesi geldi gözlerimin önüne.

    ''Hatırlarmısın bilmem, yıllar geçti üstünden
    Yağmurlu bir akşamdı, söyledim sevgimi ben
    Belki yağmurdu bilmem süzülen gözlerinden
    Utanmış, kızarmıştın, kaçmıştın gözlerimden
    Yarınlar... Yarınlar... Bizim demiştin'' diye koro halinde söylerdik ders aralarında:)

    Kocaman bir papyonu da vardı galiba. Bayılırdık o yıllarda İlhan İrem şarkılarına. Sevgiler, selamlar, Antalya'dan..

    YanıtlaSil
  11. Leylakcığım ben o yıllarda çocuktum ama onların şarkıları ile büyüdüm.HAla onlarla ağlayıp onlarla gülüyorum.Bu arada yıllar Sibel Egemen'e teğet geçmemiş bol bol botoks yaptırmış ve korkunç olmuş.İsmi yazmasa bne de tanıyamazdım onu.Halbuki yüzdeki çizgilerle de güzel olabilirdi.

    YanıtlaSil