Sayfalar

29 Ekim 2009 Perşembe

BİR BAYRAM PAZARI

Bu sabah gözlerimi yakınlardaki ilköğretim okulunun Cumhuriyet Bayramı törenine giden boru-trampet takımının sesleriyle açtım, hemen cadı gibi yoluk saçlarım ve henüz yüzümü bile yıkamadığım için birbirine yapışık gözkapaklarımla balkona koştum. Alt tarafı geçenler ritmi bile tutturamayıp kakafoni yaratan trampetli, borulu 8-10 yeni yetme ve arkalarında ellerindeki bayrakları sallayarak çığlık çığlığa koşturan iki sıra önlüklü ilkokul bebesi idi. Ama olsun, kendimi bildim bileli ister tam teşekküllü bir bandodan ister uyduruk bir boru-trampet takımından gelsin bu ritmli ses hep heyecanlandırır beni. Mutlaka görmek isterim geçenleri. Bu seferde gördüm, muradıma erdim ve Cumhuriyetimize nice yaşlar dileyerek içeri, kendime çeki düzen vermeye girdim.

Sonra bugün iki sokak ötede pazar kurulduğunu hatırladım. Epeydir pazarda dolaşmadığımı düşünerek bugünlerde sonbaharın tüm renklerini ve canlılığını taşıyan bu şöleni kaçırmamak için giyinip yola düştüm.

Gerçekten rengarenkti pazaryeri. Balkonlardan sarkan bayrakların kırmızılığının da eşlik ettiği renkler gözalıcıydı. Mevsim itibarıyla hem yaz hem kış sebzeleri, meyveleri çalımlı çalımlı süzülüyorlardı tezgahlarda.

Teyzemin tezgahı aktar dükkanı gibiydi domuz gribine karşı. Adaçayı, kekik, kuşburnu, kara üzüm, incir, dut kuruları ve daha neler neler...

Ben şahsen salamura yaprakları bu şekilde düzenleyip satışa sunan köylü teyzemin estetik duygusuna ve göz zevkine hayran kaldım.

Amcam yorgun görünüyor. Zaten tezgahında da kurumaya yüz tutmuş barbunyalarla birkaç demet adaçayı ve bir kilo kadar kabuklu bademden başka birşey yoktu. Bir de muhtemelen karısının yaptığı salamura yapraklar ama görev aşkıyla pazara gelmeyi ihmal etmemiş.

Portakalın en sevdiğim zamanı. Henüz tam tatlanmamış, yeşil kabuklu, incecik zarlı ve dalından yeni kopmuş. Bir-iki hafta sonra portakal yemekten vazgeçerim, ta ki yaz başı Valencia denilen, yeşil kabuklular çıkana kadar.

Pazarda en bol bulunan şeylerden biriydi yeşil zeytin. Aslında birkaç tezgahta gözüm kaldı ama taşıma zorluğundan alamadım.

Hangisini istersiniz? Börülce? Yaban mersini? Nar ekşisi? Evde kurutulmuş incir? Son turfanda kavun? Tatlı kabağı? Sonuncuyu pek tavsiye etmem, yerli kabaktı çünkü, pişerken çok su salıyorlar, çok lifli ve az lezzetli oluyorlar. Tatlı kabağında Adapazarı kabağından şaşmayın derim.

Ooo, Bağdat hurmaları da çıkmış. Antalya'da buna "Amme" diyorlar. Ağacını da ilk kez burada gördüm, güzel bir ağaç.

"Antalya'nın mor üzümü
Severler boyu uzunu a leylim
İmamın küçük kızını
Sarsam ne zaman ne zaman nezaman
Saran kollar yorulur mu bir zaman"
Türkülere konu olmuş mor üzüm budur işte. Lâkin görünüşündeki güzellik tadına o kadar yansımamış. Çok süslü, çok güzel ama boş kafalı, beceriksiz kadınlara benzetirim mor üzümü. Yine de dayanamadım aldım, hakikaten çok caziptiler. (Erkekler de öyle düşünüyor galiba)

Pazarın en süslü tezgahı. Pazarcıya tezgâhını beğendiğimi söyleyip fotoğraf çekmek istediğimde saklandı, görünmek istemedi. Zaten ben de tezgâhı beğenmiştim, pazarcıyı değil:)

Sonbaharın benim için olmazsa olmaz meyvesi: Muşmula, nam-ı diğer Beşbıyık ya da Döngel. Satıcıya biraz olgunlarından koymasını rica ettim, "Seçemem, çok el değince dağılıyor, öbürleri de olur bir iki güne" dedi. "Ama insanın boğazında kalıyor yerken" deyince de "Hepsini aynı gün mü yiyecen ablam, olgunlaştıkça ye" diye akıl verdi.

Pazar turumu sona erdirip dönerken kekik yağı satan yaşlı mı yaşlı bir amcaya rastladım. Almam için ısrarcı oldu, hatırını kırmayayım diye minicik bir şişenin içindeki keskin kokulu yağa müşteri oldum. Çağla yeşili gözlü, saçı-sakalı bembeyaz olmuş ama dik duruşlu amcam sorumluluk sahibi bir satıcı olarak ürünüyle ilgili aydınlattı beni. Katiyen gözüme değdirmememi, yanıklara birebir olduğunu, soğuk algınlıklarında göğsüme ve sırtıma sürmemi, mikrop öldürdüğünü söyledi ama bunları yaptığında birkaç gün insan içine çıkmayı engelliyecek keskin bir koku yaydığından bahsetmedi tabii ki. Eh o kadar kusur kadı kızında da olur. Sonda ceket iç cebinden çıkardığı düzgün kesilmiş saman kağıtlardan birine şişeyi sardı ve verdiğim 5 lirayı cebine atıp "Bereket versin" diyerek uzaklaştı. Eh artık benim de minicik bir şişede kekik yağım var, soğuk algınlığı, domuz gribi kork benden...

12 yorum:

  1. Ah Nurşen'cim, Antalya'nın pazarlarına bayılıyorum ben.
    " Antalya'nın mor üzümü" nü de bu yaz yediğim kadar hiç yemedim sanırım:))
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  2. Budur. Oh be. Okurken beynime bir kaç şey not aldım. Diyorum ki keşke aktar teyzemin bir portresini yakından alabilseydin. Yaprakların üstündekileri emin ol anlayamadım ama görüntü gerçekten çok hoş.Tatlıkabağı ile ilgili Adapazarı uyarısı aklımln bir köşesine yazıldı. "Amme" kelimesini çocukluğumdan hatırlıyorum ama hurma olduğunu unutmuşum. Üzüm-kadın benzetmene çok güldüm. Kekik yağının yararlarını ben de biliyorum veee çok çok öpüyorum...

    YanıtlaSil
  3. Özlemcim,
    Haklısın, nereye gitsem Antalya pazarı gibisi yok. üstelik seç seçebildiğin kadar. Ankara'da öldürürler adamı seçecek olsan. Özlemişim ben de pazar gezmeyi iyi oldu. sevgiler canım.

    Asucum,
    Fotoların üstüne tıklayıp büyütmeyi denedin mi, aktar teyzemi daha yakından görebilirsin, görmeye değer yani. Yaprakların üstüne bir dilim limon, ortasına da bir dilim havuç yerleştirmişler.
    Pazar güzeldi de, poşetlerin ağırlığından bu sefer de sol yanım tutuldu. Ay mızmız kocakarılara döndüm ama şu an nefes alırken zorlanıyorum. Rayegân nerdesiiiiin, imdaat:)))
    Sevgilerrrr...

    YanıtlaSil
  4. bir yere gidince , mutlak pazarlarınıda gezerim. Yerel tatları çok seviyorum. Ama bak Antalya pazarı yapmamışım hiç. Neyse bir dahaki sefere.Kekik yağı aman , bir yerinde sivilce falan bile olsa müthiş yakıyor. Yban mersinini çok severim, muşmulaya biterim, ama çok olgun olacak ama:)))
    Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

    YanıtlaSil
  5. Leylakcığım,
    Zeytin kurma yazını imrenerek okudum, üstüne bir de pazar yeri... Ne kadar çekici, albenili!

    Bir ufak ukalalık yapayım, müsadenle.
    Elin sürçmüş, Bağdat hurması yazmışsın sanırım. O hurmalar Trabzon hurması diye biliniyor. Bendeniz çok severim kendilerini de, hatta geçen sen yazmıştım. Bir bak istersen.
    http://ekmekcikiz.blogspot.com/2008/12/trabzon-hurmasidiospyros.html
    Sevgiler.
    :)9

    YanıtlaSil
  6. Ekmekcim, canım benim,
    Haklısın Trabzon hurması da deniyor yazmayı unutmuşum ama benim çocukluğumda ve hatta şimdilerde de Ankara'da hep Bağdat Hurması adıyla satıldı bu meyve, benimki oradan alışkanlık. Antalya'da ise "amme" diyorlar, başka da bir isim bilmiyorlar ne alaka ise. Linkine baktım ve faydalandım, Trabzon hurması denmesinin haklı sebepleri varmış.
    Gel Antalya'ya, söz sana bütün pazarları dolaştırayım, sevgiler...

    Lalecim,
    Bekliyorum Antalya'ya. Buranın pazarları doyumsuzdur, birlikte gezelim. Senin de bayramın kutlu olsun...

    YanıtlaSil
  7. Leylâk'cığım,
    *Çomağı hazırladınsasa yettiiiim.:-)))Lâkin kırgınım, küskünüm.Halâ leylağımızın dalına bir nazer boncuğu takılmamış.Sayfanın başında pel pel bakan bir boncuk olmazsa,nesef de yetmeeez,derman da.
    *Pazarcı teyzeyi çok takdir ettim doğrusu.Doğallığı bozmamak için objektife bakmamış.
    *O çok süslü, boş kafalı üzümlerin çekirdekleri bile eczanelerde yok satıyor.(ne demekse? var ki satıyor)
    *Hurma(kamu),üzerinize afiyet hemoroite yani namı diğer basura birebir.(ağızdan yenmek suretiyle,merhem olarak değil yanlış anlaşılmasın)
    *Bu hafta Asuninomla biz de bir pazar yapsak iyi olacak.İmrendim.Gel cumartesi gel.
    Çok çok öpüyorum. :-)))

    YanıtlaSil
  8. Rayegâncım,
    önce estağfurullah, bizde ona "ağayı an, cezveyi ocağa sür" derler. Boncuk iliştirmiştim bir kenarcığa ama o kadar minnacık ki görmemişsin anlaşılan, hani kadın kendini ne sanıyo demesinler diye küçük tutmuştum. anlaşıldı şöyle kocamanından takacağız:)
    pazara gidince beni anmazsanız iki elim pazar filenizde olsun:))))

    YanıtlaSil
  9. :))))))))))) demek pazarcıyı değil tezgahı beğendin :))))) Koptum yaaa :) Fotoğraf kaliten nefis. Kekik yağı hakkındaki düşüncelere katılıyorum kokusu dahil :P Hiçbir şey almayacaksan pazara neden gittiğini anlayamadım :P
    Zeytin alıp kırsaydın da şu garibana bir kavanozcuk getirseydin bari :P

    Bayramımız kutlu olsun Leylak dalı'm :)

    YanıtlaSil
  10. Gülencim,
    Hiçbirşey almadığımı kim söyledi. almaz mıyım, portakal, muşmula, üzüm, avokado, kekik yağı, bişey daha almıştım ama unuttum. daha fazlasını taşımaya carpal tunnelli elim dayanmaz. ayrıca bazan gezmek için de gidilir pazara. öptüm canım.

    YanıtlaSil
  11. Teyzeme bak sen ya, kıyamam gerçekten bende hatran kaldım, yaptığı işin görsel sunumuna değer veren biri canım ya. Ayrıca Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun,bir 86 yıl daha Cumhuriyet ile yönetilebilmek dileğiyle,sahip çıkalım....sevgiler

    YanıtlaSil
  12. Gerçek nar ekşisi, yeşil kabuklu sahici portakal. Çok şanslısınız çook.

    YanıtlaSil