Sayfalar

22 Ağustos 2009 Cumartesi

SOMURTUYORUZ


Öğleden sonra bir arkadaşıma gitmek üzere çıktım evden. Hava sıcak, metro istasyonuna kadar yürümem lazım, süne süne gidiyorum. Karşımdan gelenlerin de benden farkı yok, omuzlarını düşürmüş geliyorlar. Ben yürüdükçe bir müzik sesi de benimle birlikte yürüyor. Arabesk, ağlak birşey, neden sonra farkediyorum sesin önümden giden şişman adamdan geldiğini. Elindeki cep telefonunun müziğini açmış sonuna kadar, hem dinliyor, hem gidiyor. Oh ne güzel, herkes onun sevdiği müziği sevmek zorunda ya, yapsın yayınını sokaklara. Sinir oluyorum çalan şarkıya, kaldırım değiştiriyorum. Küçük kamyonetinin içinde çiçek satan adam her zamanki köşesine konuşlanmış, terini silerek müşteri bekliyor, çiçekleri gözümle okşayarak yürümeye devam ediyorum. Üstgeçidin daimi sakinleri yerlerindeler. Yan apartmanın kapıcısının karısı haşlanmış mısır kazanının başında, tanesi 1 lira. Kızı da yanında, 11-12 yaşlarında kavruk ama uyanık bir kız bu. İncik boncuk satan tombul cüceyle ağız dalaşına girmiş yine. Her geçişimde çengir çengir kavga ederken görürüm onları. Boncuk yaygısının üstünde yeni çeşitler var, bir de renk renk plastik gözlükler. Üstgeçitin sakinleri 2-3 yılda bir değişir. Boncukçunun yerinde 2 sene önce çok şişman, sakat bir adam vardı, oturduğu yerde kağıt mendil satardı. En önemli aksesuarı birkaç günde bir rengi ve modeli değişen pilli radyolarıydı, sürekli çalardı. Birileri mi verirdi, kendi mi alırdı hiç öğrenemedim. Sonra kayboldu, yerini bu cüce boncukçu aldı. Bir de keman çalan çok yaşlı amcamız vardı. Merdivenlerin üst köşesine yerleşir kemanı gıcırdatarak sürekli şimdi unuttuğum bir şarkıyı çalardı. Teneke sesinden beter çıkardı ses ama amca üstgeçidin alamet-i farikasıydı, rağbet görür, önüne serdiği mendil hiç boş kalmazdı. 3-4 yıldır yok, öldüğünü düşünüyorum.

Sonunda istasyona ulaşıyor, metroya binip biryere oturuyorum, fazla kalabalık değil vagon. Tren hareket eder etmez önümden koşarak bir çocuk geçiyor. Bakıyorum, 7-8 yaşlarında tombul bir oğlan çocuğu. Dizlerinin altına inen bol penye bir şort ve üzerinde çizgi kahraman "Ben 10" çıkartması olan bir t-shirt giymiş, rahat, gamsız koşturup duruyor. Yuvarlak bir yüzü, tombul yanakları, dik saçları ve inanılmaz güzel bir gülümsemesi var. Bu gülümseme arada kahkahaya dönüşüyor. Eliyle koluyla garip hareketler yapıyor, göğsündeki kahramanı, Ben 10'u taklit ediyor muhtemelen. Vagonun bir ucundan hızla koşarak öbür ucuna gidiyor, orada yere oturup etrafa bakınıyor. Sonra kalkıp tavandan sarkan plastik tutamaçlara asılıyor ve onların yardımıyla borunun üstünden kaymaya çalışıyor. Sonra vazgeçip tekrar hızla koşarak kendisini ikaz eden annesinin yanına gidip onu öpücüklere boğuyor. An geçmiyor tekrar görünmez düşmanlara yumruklar savurarak koşturup vagonun öbür ucuna gidiyor. Bütün bunları yaparken yüzündeki geniş gülümseme hiç solmuyor. Annesinin azarlarını dinlerken bile gülümsemeye devam ediyor. Bayılıyorum çocuğa, bulaşıcı bir hastalık gibi gülümsemesi benim yüzüme geçiyor, sürekli onu izliyor ve gülümsemeye devam ediyorum, kapıp kucağıma oturtmak, koca kafasını okşayıp dik saçlarını karıştırmak geliyor içimden, nasıl mutlu bir çocuk bu...

Sonra başımı kaldırıp vagondaki insanlara bakıyorum, benden başka hiçkimse çocukla ilgili değil, hatta çocuğun farkında bile değil. Karşımdaki saçları ağarmış, 40'lı yaşlarının sonuna yaklaşmış gibi görünen adam kendisine su damlası kadar benzeyen, ergenliğinin başında, bıyıkları gölgelenmeye başlamış oğluyla muhabbette. Sağımdaki kadın derin bir uykuya dalmış, solumdaki adam küçük diline varıncaya kadar göstererek esniyor. Çaprazımdaki 15 yaşlarındaki başı örtülü kız heykel hareketsizliğinde, gözlerini karşı cama sabitlemiş oturuyor. Herkes asık suratlı, herkes bezgin, herkes kayıtsız. Tombalak oğlan ve benden başka gülümseyen yok, hoş beni gülümseten de kendini "Ben 10" sanan velet. İnsanlara bakınca ayıp birşey yaptığımdan kuşkulanıyor ve ağzımı toparlıyorum, neredeyse özür dileyeceğim vagondakilerden gülümsediğim için. Şimdi ağzı kulaklarında olan sadece tombalak, o da bir sonraki istasyonda indiriliyor annesi tarafından itile kakıla, yoksa seyahate devam edecek. İner inmez de sekmeye başlıyor aynı gülümsemeyle istasyon merdivenlerinde. Çocuk inince vagonun ışıltısı sönüyor. Somurtuyoruz, somurtuyoruz...

9 yorum:

  1. Bu rahat, akıcı, dinlendirici üsluptaki yazılarını
    okumak bana öyle iyi geliyor ki anlatamam.Metroya kadar saninle yürüdüm.Çiçekçiyi, mısırcıyı, incik-boncukçuyu seninle gözlemledim. Metroda yanına oturdum. Çocuğu seninle birlikte izleyip seninle birlikte sırıttım.
    Üslup sade, duygular samimi,anlatım esprili, vurgular yerinde.Bunlar benim kişisel yorumlarım. Muhtemelen okuyan dostlar ciddi ciddi eleştirmenliğe soyunmuş diyecekler benim için. Belki gırgır geçenler, ya da beni hadsizlikle suçlayanlar olacak. Göze alarak bir de yargı koyuyorum kapak olsun diye Leylak'çım. Sen iyi bir yazarsın...
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Hakikatten senle birlikt yürüdüm sanki.. ne hoş..

    YanıtlaSil
  3. Sağolun arkadaşlarım. Asumancım valla şımarcam:) İnan yazarlık iddiasında falan değilim ama yazmayı seviyorum, bana bir nevi terapi oluyor. eğer zevkle okuyorsanız çok sevinirim.

    YanıtlaSil
  4. :))) Siz hep gülün ve gözlemleyin,bize iyi geliyor :)) Sevgilerimle Zehr@

    YanıtlaSil
  5. Ben bu müzik işine takmış durumdayım, bu sabah saat sabah7:00'de bizim apartmanın altındaki restoranda garip bir müzik dinlemek zorunda kaldım arabesk desem değil acaip bir şey, saygı sınırlarını zorluyor insanlar.
    Senin gözlemlerini okumak çok güzel.
    Keşke çocuk kalsaydık Nurşen'ciğim.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  6. Merhaba Leylâk Dalı,
    Bugün bilgisayarın başına erken oturabildim diye seviniyordum ki oturmak ne mümkün? Sizinle birlikte düştüm yollara:)))Tüm yorumcular gibi beni de yoldaş ettiniz kendinize.Zevkle geçtim üst geçitten.Burnuma mısır kokuları geldi(İlk fırsatta haşlayacağım).Metrodaki çocuğu,iyi ki bugün, bu yaşında gördünüz. Birkaç yıl sonraki hali size aynı coşkuyu yaşatamayacaktı sanırım.
    Elinize,yüreğinize sağlık.
    Somurtanlardan olmamanız dileğiyle.

    YanıtlaSil
  7. Hoşgeldiniz Rayegân Hanım. Çok teşekkürler güzel düşünceleriniz için. Çocukla ilgili olarak haklısınız diyeceğim. 28 yıl bir Meslek Lisesi'nde onun büyümüş hallerinden binlercesiyle uğraştım ve ne yalan söyleyim bezdim. Şimdi YAŞASIN EMEKLİLİK modundayım.
    Hepimizin yüreğine sağlık, sevgiler...
    Nurşen

    YanıtlaSil
  8. Merhaba,
    Sevgili Leylakdalı tekrar girerseniz sayfama sanırım dinleyebilirsiniz müziği.

    YanıtlaSil
  9. Gülümseme...Basit ve binlerce anlam taşıyan bir gülümseme.Sabahları öyle bir GÜNAYDIN diyorum ki,ooo Dilek Hanım keyfiniz yerinde diyorlar.Keyifli olmakta mı yatar günaydın?Sabaha en güzel başlangıç kocaman gülümsemeyle günaydın.Bir gülümseme kulubü mi kursak acaba???

    YanıtlaSil