Sayfalar

26 Ağustos 2009 Çarşamba

BALKON BAHÇEDE SONA YAKLAŞIRKEN


Sabah gündelik işleri toparladıktan sonra mutfağa girip Kırşehir yöresinden, Neşet Ertaş'dan (severiz kendisini, ayrıca hakkında yapılmış nehir söyleşiyi de okumuşluğumuz vardır) alınma,
"Çiçekler eekiliyoor, güzelim haaaydı haydııı
Bahçaya dikiliyor, amman nideyiim, nasııl edeyim"
türküsü eşliğinde domates soslu biber kızartması faaliyetine giriştim. Aslında biberli-domatesli bir türkü söylemek isterdim ama aklıma gelmedi. Kızartma dediysem bildiğimiz kızartmalardan değil, "Mutfakta Zen" blogunun sahibi Tijen Hanım'dan öğrendiğim ve sık sık yapıp kızartmaya olan zaafımı zararsız geçiştirdiğim "Kendini kızartma sanan buğulama" bu yaptığım. Lezzet olarak da orijinalinden hiç farkı yok, sağolsun Tijen Hanım, deniz börülcesi de onun sayesinde girmişti mutfağıma. Biberler ve domatesler doğranarak tencere ocağa konup altı kısıldıktan sonra balkona, canlı durumdaki domates ve biberlerle halleşmeye çıktım. Eşimin kıymetlisi, doğal tohumdan yetişme domates kızarmaya başladı sonunda. Ama ne göreyim, bizimki eşimin şehir dışında olmasına dayanamayıp salmış kendini, yan yatmış saksının içinde. Bir nevi depresyon hali, sevilenden uzak kalmanın travması. "Aman" dedim, "Etme, tutma. Bu yan gelip yatma durumunun faturası iyi bakamamışsın diye bana çıkar, kalk gözünü seveyim." Tık yok. Dur bakalım, şuna bir ajitasyon yapayım, belki gaza gelir diye düşündüm ve başladım şarkıya:
"Başın öne eğilmesiiin, aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın, aldırma gönül aldırma
Gönül aldırmaaaaaaa!.."
Nafile, yoldan geçenler bile etkilendi ama bizim domates hala yerlerde sürünmekte. Anlaşıldı, buna antidepressan gerek diyerek bir sopa diktim toprağına ve dallarını bağladım sopaya, zoraki de olsa kaldırdım ayağa. Ben elimden geleni yaptım açıkcası, gerisi onun beyin gücüne kalmış.

Ziyaret sırası diğer saksılara geldi Nazlı Hanım'ın tedavisini bitirince. Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz iki adet domates neredeyse ağaç boyutuna geldiği halde çiçek açmaktan başka marifet sergilemeyen fidelerimizin sonunda dünyaya getirdiği bebeler. Hepi topu iki tane, saksı başına birer adet. Gövdelerinden utanmadan ürün diye sundular bunları bize, üstelik daha akibetleri meçhul, bakalım kızaracaklar mı? Yine de giderayak gösterdikleri bu gayretten dolayı kendilerini birer "Başarı Belgesi" ile taltif ettim. Yan saksıdaki salatalığın benden bir isteği vardı, emekiye ayrılmak. Baktım haklı, yaprakları sararmış, çiçekleri kurumuş, meyve zaten epeydir yok, kabul ettim dilekçesini. Bize sunduğu, kahvaltımıza tad katan salatalıklar için şükranlarımı sunup ilave bir tas suyla veda ettim kendisine.


Ve biberlerimiz; sorunsuz, kalender, çıtırık, lezzetli biberlerimiz. Neredeyse hergün 2-3 tane de olsa kahvaltımıza çeşni katmayı başardılar. O yüzden sezon kapanırken kendilerine "Ayın Elemanı" hatta "Mevsimin Elemanı" ödülü verip yapraklarını okşayarak şımarttım.



Aslında fotoğrafta gördüğünüz günlük ürün tabağındaki kiraz domatesler, rokalar ve mazereti olduğu için tabaktaki toplantıya katılamayan semizotları da övgüye değer bir gayret gösterdiler. Sonbahar yaklaşırken onları da "Mansiyon"la ödüllendirip sezonu kapatmak istiyorum. Bana kalansa, bütün ödülleri koyup geçen parmaklarımdaki muhteşem domates kokusu.

Bağlı-bahçeli, balkonlu-teraslı nice yazlar yaşayalım...

9 yorum:

  1. Yazın son bulmaya başladığı bu günlerde güzel dileğine katılırım...
    (Çok da şirin görülüyorlar)
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel gözüküyorlar taa buralardan biberleri domatesleri yeme istegi duydum..
    Ne güzel bahçeyle,sebzelerle ugraşmak,ilerde bende böyle sizin gibi ugraşmak istiyorum.Kısmet...

    YanıtlaSil
  3. Dur be Leylakçım daha yaza veda partisi için çok erken. Ramazan biraz şaşırttı hepimizi.Kışı çağrıştırıyor. Ama çağırmıyor, merak etme.Şaka maka Eylül geldi.Yazılarında balkon muhabbeti olmayacak artık. Sen yine bulursun bir şeyler.Bizler de zevkle okuruz.
    Nice yazlara canım...

    YanıtlaSil
  4. Balkon bahçenin tadı yavaş yavaş kaçıyor ama daha yaz devam eder biraz sanırım.Zaten ben Ankara'daki yazı bitirsem de Antalya'da 2 ay daha devam ederim yaza, bıkana kadar. Ekim'de yuvaya dönüş var, muhabiriniz size Antalya'dan seslenecek:)

    YanıtlaSil
  5. Ellerinize sağlık, ne güzel bakmış yetiştirmişsiniz, bir de nazlananlarla ilgileniyorsunuz... keşke hepimizin birer bahcesi olsa da okul yıkmak gibi manasız işlerle ugrasacağımıza domates, biber yetiştirsek, stresimizi toprakta bıraksak... yaz da bitti sayılır, n'olcak şimdi :((

    YanıtlaSil
  6. İpek, sağol canım. Balkonda yetiştirmek biraz zahmetli olsa da koprıp sofrana koyduğun her sebze içini mutlulukla dolduruyor. Benim yazım henüz bitti sayılmaz, Ankara'daki oğlumun yanından evime Antalya'ya dönünce yaşayacağım bir yaz daha var inşallah:)

    YanıtlaSil
  7. Leylakdalı'm; toparlanamıyorum ama bahçeni görünce içim açıldı. O belgelerden biz sunamadık bizim saksı güzellerine. Babam 'bu sene olmadı' diye hayıflanıp durdu yaz boyu :( O iki yeşil domates için nelerini vermezdiki babam, ben de. Babamı mutlu görmek en büyük isteğim çünkü.
    Kırgın günler yaşıyorum. Günün ilerleyen saatlerinde az toparlanınca aramak istiyorum seni.
    Kızartma dememeliydin, canım çekti :P
    Öpüyorum çok..

    YanıtlaSil
  8. Ne güzel yetiştirmişsin balkon bahçende sebzeleri.Çok güzel görünüyorlar(gerçi iki domates resmini göremiyorum )Canım çekti. Ellerine sağlık.

    Sevgiler canım

    YanıtlaSil
  9. Bizim kendini kızartma zanneden biber yemeği sizin mutfağa da girmiş demek, ne sevindim. Hele de bahçenin (pardon balkonun) ürünlerini görmek daha da sevindirdi beni. Çok iyi anlıyorum yaşadığınız duyguları. Gerçek bir bahçe isteğini de...

    YanıtlaSil