Rutine döndüm dönmesine de bu sefer de yapacak iş kalmadı, canım sıkılıyor 😂
Şaka, şaka. Rutinde hayat var, üstelik hava adeta yaz, ev temiz, zeytin telaşesi bitti (bir de tuzlansaydı), diş ağrım hafifledi, okunacak kitaplar sırada, yarın arkadaşlarımı göreceğim, mızmızlanmanın alemi yok, şuraya bir 🧿 bırakayım, zira en çok kendi nazarıma uğruyorum. Aferin dediğim 6 ay sürüyor 😂
Altın portakalı kapattık, darısı seneye, üç yerli film izleyip üçünü de beğenmemiştim, üçü de bir şekilde ödül aldı, zevkimi seveyim 😂Ya bende, ya jüride sorun var. Bana sorarsan jüride, jüriye sorarsan bende, eh herkesin zevki kendine. Artık altın olmayan portakal yiyerek yarışma dışı filmler izleme zamanı. Portakala sığdırdığım 6 filmin ardından iki tane de ev filmi izledim. Biri "Evrensel Dil", Kanada'da yaşayan İranlılardan manzaralar tadında bir yapımdı. İran'da geçen İran filmleri kadar sarmasa da izlenebilirliği var diyeyim. Diğeri ise birkaç yıl önce aldığım ama okuyamayıp yarım bıraktığım, Jorge Amado'nun kitabından uyarlanan "Dona Flor ve İki Kocası" idi. Oysa Amado'yu severim, aslında bütün Latin Amerikalı yazarları severim, "Teresa Batista"yı okumuştum ilk Amado'dan ve çok sevmiştim, ona güvenerek aldım zaten "Dona Flor"u ama olmadı, kitaplıkta boynu bükük bekliyordu, filmini izleyerek gönlünü almış sayılır mıyım? Tüm Latin Amerika'da (Brezilya/Bahia) geçen kitaplar ve filmler gibi büyülü gerçeklikten bu da nasibini almış bir kitap ve film. Filmi izlemek daha eğlenceli oldu diyebilirim.
Cumartesi günü çok keyifli geçen bir toplantıdaydım. Uzun yıllardır İnstagram'dan tanıştığım Banushka bir imza ve söyleşi için Antalya'ya geldi. Benim de ilk kez gittiğim yeni açılmış bir kitap-cafede (Jiraf Book-Coffee) buluştuk sonunda. Söyleşinin çok sıcak ve samimi ortamının yanında hem Banu, hem de yeni dostlarla tanışmak güne ayrı bir güzellik kattı. Hava da bize öyle bir kıyak yaptı ki adeta yaz günü gibiydi.
Ankara'dan döneli bugün 11. gün, denizle selamlaşmak ancak dün kısmet oldu. Aslında niyetim Antalya Kültür Yolu Festivali nedeniyle açılan Magritte Sergisi'ni gezmekti ama üşendim. Tüm günü laf olsun torba dolsun işlerle geçirdikten sonra akşam vakti aşka geldim, hem çiçekçiye uğramak, hem de parkta bir yürüyüş yapmak için dışarı çıktım. Çiçekciye uğramaktaki niyetim geleneksel sıklamen temini idi ama dükkandaki tek kalmış saksı, ben yakında elden çıkarım görüntüsü verince vazoya koymak için kasımpatlarında karar kıldım, dönüşte almak üzere ayırttım, sonra parka yürüdüm ve Akdeniz'e merhaba dedim:
Parkın her mevsim olmazsa olmazı ağaç minelerini de okşamasam hatırları kalırdı:
Park turunu güneş batmaya hazırlanırken bitirdim, biraz daha dursaymışım muhteşem bir günbatımına şahit olacakmışım ama kaçırdım:
Bey Dağları, şükür kavuşturana...
Uykudan önce bir doz polisiye alayım dedim, Yıldız Alatan polisiyelerinin sonuncusunu okuyorum, "Siyahlı Sarışın". Lakin sarmadı, Yıldız Hanım ünlü kaprisinden muzdarip bu kitapta, aşırı kibirli bir görünüm sergiliyor, soğuttu beni kendinden ama seksenli yılların giysi modellerini hatırlamak gülümsetti. Nasıl giymişiz o saçma sapan vatkalı giysileri bilemedim 😂
Magritte Sergisi aklımda, yemek işini halledebilirsem, bugün gitmek niyetindeyim. Sizin programınızda neler var?



Aman aman şikayet etme, küçücük bir değişiklik bile hayatımızı alt üst
YanıtlaSilediyor. Ne güzel bir şehirdesin, hava ılık, manzara süper hadi çık şöyle bir yürüyüş
yap :)
İzlediğin filmleri çok merak ediyorum, bana da bir tavsiye oluyor. Bulduğum zaman
çok seviniyorum, bazılarını da beklemek lazım internete düşsün diye.
Keyifli günler Leylakdalım ..
Hiçbir şey yapamadım Buketçim, su kesildi ve daha yeni ip gibi akmaya başladı. Saçlarım berbattı, dışarı da çıkamadım yıkamadan, kitap okudum gün boyu. Mubi'de izliyorum çoğunlukla, eğer Mubi yoksa sen de mail adresi verirsen beğendiğim filmi yollarım, bir hafta izleyebiliyorsun. Bazen açılmıyor ama deneriz. Sevgiler
Silbenim programımda 3 gündür vitamin, burun fısfısı, boğaz gargarası bir de dersler var öğretmenim :) ıyyy, böyle yazında durumum daha da acınası geldi :P
YanıtlaSilGeçmiş olsun Şulecim, o vaziyette bir de koştun sen, dikkat et gözünü seveyim. Neyse ki hafta sonuna doğru yol alıyoruz, iyice yatıp dinlen...
SilAmado'nun Alınteri adlı kitabını okumuştum, Tereza Batista'yı alayım dedim ama baskısı tükenmiş, yakında Sel'den çıkacakmış.
YanıtlaSilBendeki çoook eski bir Can baskısı idi zaten.
SilBenim programımda olmasını istediğim şey İstanbul Bienaline gitmek ve fakat olan şey doktor, hastane ziyaretleri, çeşitli kıvır zıvır iş halletme telaşları...
YanıtlaSilDenize bakmaya bile gidemedim, kaç gündür, şimdi senin denizi görünce imrendim. :)
Benim program da cortladı bugün Ekmekçim, güya önce yemek, sonra duş yapıp Magritte sergisine gidecektim. Su kesildi, haber bile vermeden hem de. Ne yemek, ne duş, ne sergi. Hepsi yattı, ancak kitap okudum, akşama doğru da içme suyuyla bir çorba yapabildim o kadar. Şimdi geldi ama ip gibi akıyor, makine çalıştırma, duş hala mümkün değil...
SilMerhabalar.
YanıtlaSilYaz gibi sonbahar hiç iyiye işaret değil. Hem de Antalya gibi bir coğrafyada. Şimdi buralara şakır şakır yağmurlar yağmalıydı, öyle değil mi? İşleri bitirmişsiniz, ne güze! O halde, yaz gibi sonbaharın da tadı çıakrılmalı öyle değil mi?
Size sağlıklı, huzurlu, mutlu ve iyi günler dilerim.
Bu mevsimde Antalya hep böyle olur Recep Bey, insanlar denize girer ve denizin en güzel zamanıdır. Birkaç yıldır tüm dünyada olduğ gibi buralarda da yağmur azaldı ama yağdı mı da bir aylık yağıyor maşallah :) Uzun süre ankara'da olunca şehri özlemişim. Yazdığınız gibi tadını çıkarmaya çalışıyorum. Ben de sizlere sağlıklı, huzurlu günler diliyorum...
Sil