Yıllardır orada burada fotoğraflarını gördükçe hep Brugge'a gitmeyi hayal etmiştim. Hollanda fırsatı çıkınca bir Brugge turu şart oldu haliyle. Malum Hollanda ile Belçika komşu, şimdi komşuyu ziyaret etmezsek üzülecek, o yüzden M'ciğimiz sağ olsun rotayı çizdi, biletleri ayarladı dördüncü günümüzde Brugge'a gitmek için hazırdık. Bu sefer üç vasıta kullanacaktık, evden istasyona otobüs, oradan Amsterdam'a tren ve Amsterdam'dan şehirlerarası otobüse geçiş. Yani biraz zahmetlice ama işin ucunda yeni bir yer görmek var ise zahmete aldırmayangillerden olduğumuz için düştük yola. Amsterdam'da bizi bekleyen otobüsümüz çayır-çimen yeşili idi:
İki katlı Flixbusumuzun alt katına kurulduk, şansımıza tenha idi. Tombul ve öksürüklü şoförümüz makamına geçip perdesini kapattı ve mikrofonu eline alıp önce "Hoşgeldiniz" diyerek "İyi yolculuklar" diledi, ardından WC'yi kullanma kurallarına geçti. Temiz bırakmamızı, kadın-erkek klozeti oturarak kullanmamızı, sifonu mutlaka çekmemizi söyledi. "Bana göre hava hoş, siz rahatsız olursunuz" diyerek noktayı koydu ve öksürerek otobüsü çalıştırdı. WC dediği 1x1 boyutlarında bir kabin, ayakta kullanmak zaten mümkün değil kapı kapanmaz, eskilikten dökülen bir şey, yine de "Gurbette sıcak suyun bile faydası vardır" diye düşünürsek bulunması iyidir 😂
Perdeli bölmenin ardında öksürüklü şoförümüz var 👴
Amsterdan-Brugge arası üç saat kadar sürüyor. Yemyeşil otlaklarda inekler, koyunlar, keçiler otluyor, yer yer değirmenler ve rüzgar türbinleri dönüyor. Üçgen çatılı köy evleri, çiftlikler geçiliyor. 1,5 saat sonra Antwerp'te bir mola verilip yeni yolcular alındıktan sonra devam ediliyor ve sonunda Brugge'a varılıyor. Farkına varmasak da ülke değiştirdik. İniyoruz otobüsten, öksürüklü tombula el sallayıp Brugge'un tarihi merkezine doğru yürüyoruz.
Bu kale duvarı gibi uzayıp giden gotik binaya "Hello" diyerek dalıyoruz Brugge'un her biri birbirinden güzel sokaklarına.
İlgimizi çektiği için girdiğimiz binanın bir sanat galerisi olduğunu fark ediyor ve Marc Claerhout adlı sanatçının bronzdan yaptığı objelerin bulunduğu sergiyi geziyoruz, Brugge bize sanatla "Hoşgeldiniz" diyor:
Brugge'un her köşesi ayrı bir güzelliğe ev sahipliği yapıyor:
O binalar Orta Çağ'dan bu yana, suların içinde nasıl bozulmadan, çökmeden kalabilmiş akıl alır gibi değil. İçlerini çok merak ettim, rutubet, yosunlaşma, yeşerme var mıdır acaba? Sahipleri romatizma olmuş mudur?
Şehrin dantelleri ve çikolataları çok ünlü, adım başı çikolatacı zaten, hediyelik eşya mağazalarında da bol miktarda dantel var. Standlara sıralanmış çeşitli dantel örtüleri ve üstünde yazan Euro değerlerini görünce annemi andım, kadının çeyizimize çeşit çeşit koyduğu dantellerin kıymetini bilmeyip sandıkta bekletirken şuradan para verip bir örtü alsam kemikleri sızlar herhalde dedim. Almadım tabii ki örtü falan ama dantelden yapılma minik bir melek ile ortasına kırmızı çiçek işlenmiş küçücük bir kalp benimle birlikte eve geldi. Bu danteller tığla değil birkaç tane iğ ile örülüyormuş.
Brugge diabet hastaları için tuzak gibi. Sergilenen çikolatalar, badem ezmeleri, makaronlar, bezeler, Noel nedeniyle üretilmiş çeşitli şekerlemeler insanı baştan çıkaracak kadar albenili. Alışveriş yapmadan çıkmak için sağlam bir irade ve cüzdanda yetersiz Euro olması lazım 😂
Hafta içi ve sezon dışı olmasına rağmen çok kalabalıktı her yer, özellikle mağazaların yoğun olduğu meydan, çok sayıda da araba sokaklarda park halindeydi. Araç girişi yasak edilse görüntü çok daha güzel olacak.
Bu çalının ne olduğunu bilen var mı? "Gilaburu". Çocukluğumda büyük teyzemin bahçesinin en dibinde vardı, olgunlaşmasını sabırsızlıkla bekler ve keyifle yerdim. O zamandan bu zamana hiç rastlamadığım gilaburunun Brugge sokaklarında karşıma çıkması da hayli ilginçti.
Hollanda mimarisinin tipik üçgen çatılı binalarından Brugge'da da bol miktarda görmek mümkün. Zaten iki ülke neredeyse aynı özellikleri gösteriyor. Burası kentin merkezi ve çarşısının olduğu lokalizasyon, oldukça kalabalıktı ve bol miktarda Türkçe konuşma da duyduk.
Brugge Belediye binası ve müzesi
Soldaki "Kutsal Kan Bazilikası"
Yorulduk, kahve ve waffle zamanı, güzel manzaralı aşağıdaki mekanı tercih ediyoruz:
Yakıtı aldık, gezmeye devam:
Otobüs saatimiz yaklaşırken son turları atıyoruz:
Şehrin girişindeki sonbahar yapraklarıyla bezenmiş kanal kıyısındaki parka dalıyoruz son olarak. Birtakım yapraklar toplayıp birtakım pozlar veriyor ve yeşil otobüsümüze yöneliyoruz.
Dönüş yolu biraz zahmetli, otobüs soğuk, biz yorgun üç saat geçmek bilmiyor. Sonunda önce Amsterdam'a ulaşıyor, kendimizi trene atıyoruz. Trende sessiz koltuklar var, gürültüye tahammülü olmayanlar oraya oturuyor. Biz de yorgunluktan konuşacak halimiz kalmadığı için sessizleri tercih ediyoruz. Utrecht'e gelince otobüse geçip eve ulaşıyor ve gördüğümüz güzelliklerin hayaliyle uykuya geçiyoruz...
Brugge çok sevimli geldi bana :) Amsterdam gündüzleri biraz soğuk, biraz sevimsiz ama geceleri çok ihtişamlı gelmişti fotoğraflara bakınca. Brugge daha sıcak, daha sevimli :) Ne güzel gezdiniz 🧿 darısı başımıza 🤗
YanıtlaSilÇok güzeldi Rüyacım fakat aşırı turistik. Yine de görülesi bir yer, dediğim gibi sıcak ve sevimli. Amsterdam da büyük şehir havadi var. Darısı size evet ☺️
SilBence de çok sevimli. İmrendim size ne güzel geziyorsunuz nazar değmesin ayaklarınıza sağlık. Hülya
YanıtlaSilSağolun Hülya Hanım, bu yıl denk düştü işte ☺️
SilGileburu'yu Elazığ'da Harput'ta gördüm geçen. Hayaller Brugge, hayatlar Elazığ 😂😂😂
YanıtlaSilÇikolata almadın mı doğru söyle 😘
Almaz miyim hiç, her yerden aldım paket paket 😄
SilBrugge benim de görmeyi çok istediğim yerlerden biri. ne iyi yapmışsınız oraya da geçmekle. içinize sinsin :)
YanıtlaSilDilerim gitmek kısmet olur, gerçekten çok güzel bir şehir Şulecim.
SilEvet, ben de Brugge göremeyenlerdenim, yakınına kadar gittim oysa... :))
YanıtlaSilAa ben gördüğünü düşünmüştüm, atlamışsın anlaşılan o kadar yakına gittiğin halde...
SilMerhabalar.
YanıtlaSilSiz Hollanda'dan komşuya geçmekten bahsedince ülkenin adından bahsetmemişsiniz ve sadece ziyarete gideceğiniz şehrin adını Brugge olarak belirtince. Aklıma önce Belçika geldi ama, Brugge'nin bir Belçika şehri olduğunu bilmiyordum. Araştırınca ülkeyi öğrenmekle birlikte "Belçika'nın Brugge kenti, tarihi dokusu ve doğal güzellikleriyle her yıl yüzbinlerce turiste unutamayacakları bir seyahat deneyimi yaşatıyor. Nüfusu 120 bin civarında olan kenti cazibe merkezi yapan unsurların başında; adeta Venedik'le yarışan kanalları ve bu kanalların kenarında yer alan tarihi taş binalar geliyor." şeklinde bilgiler de edindim.
Tabi sizin bizzat şehirde yaptığınız gezi izlenimleriniz ve fotoğraflar çok etkileyici ve büyüleyici. Avrupa 2. Dünya Savaşı yaşamış olmasına rağmen, bu güzellikler nasıl yanmadan yıkılmadan ayakta kalabilmiş insan hayret ediyor. Bugün İsrail Gazze'nin ve Lübnan'ın bombalandığı bölgelere bakınca taş üstünde taş kalmadığı görülüyor.
Siz Brugge şehri ile ilgili önceden epey bir bilgi sahibi olmuşsunuz ki, hazır Hollanda da iken, Brugge'yi ziyaret etmeden olmaz demişsiniz ve orasını da ziyaret etmişsiniz. Ne güzel, ne mutlu size! Avrupa ve Orta Çağ Avrupa'sı her yönüyle benimde çok ilgimi çeken bir dönemdir. Benim de en çok görmek istediğim ülkelerden biri Finlandiya'dır. Cenab-ı Allah yarattığı her kulunun, gönlüne göre fırsatlar bahşetsin. Cenab-ı Hakk, bizleri sınırsız ve sonsuz zengin hazinesinden yararlanan kullarından eylesin.
Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Recep Bey Brugge İkinci Dünya Savaşı'nda tesadüf ki hiç bombalanmamış, o yüzden de bozulmadan bu günlere gelebilmiş, iyi ki de öyle olmuş zira muhteşem bir yer. Yalnız suyun içinde bunca zaman nasıl çürümeden, küflenmeden kalmışlar şaşırtıcı. Eminim orada yaşayan herkes romatizma hastasıdır :)))
SilDilerim size de görmek istediğiniz şehirleri görme fırsatı doğar, güzel sözlerinize teşekkürler. Fotoğrafları yollayacağım fırsat buldukça, benim için hiç zor değil endişe etmeyin. Selamlar ve saygılar bizden de...
Merhabalar.
Silİkinci Dünya Savaş'ının yıkımından kurtulan yerler var. Demek bunlardan biri de Belçika'nın Brugge şehriymiş. İyi ki de zarar görmemiş. Yoksa, geleceğe miras kalamazlardı. Fotoğraf gönderileri için tekrar teşekkür ederim. Emeğinize sağlık.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar.
YanıtlaSilÇok affedersiniz, yazınızın başında Hollanda ile Belçika'nın komşu olduğundan bahsetmişsiniz ama, ben acele ederek incelediğim için yazınızın girişindeki o cümleyi kaçırmışım. durumu düzeltir, özür dilerim.
Selamlarımla.
Aman Recep Bey ne demek, bunun için özür mü dilenir, gözünüzden kaçmış, ne olacak.
SilMerhabalar.
SilEn azından bir düzeltme yapma zorunluluğu vardır. Neden derseniz? Yazınızı dikkatli okumadığım için; sizin, Hollanda ile Belçika'nın komşu iki devlet olduğundan bahsetmiş olmanıza rağmen, ben o cümleyi ıskalıyorum ve sizi de paylaşımınızın gereği bu iki ülkenin komşu ülke olduğundan bahsetmeniz gerekirken, neden bahsetmediniz gibi bir üslupla sizi yargılıyorum. Görmemiş olsam bile bu doğru değil. Bu konuda siz gerektiği şekilde açıklamanızı yapmışsınız, ama ben görmemişim. O halde, kabahatli benim. Bu noktada, düzeltme yapıp, özrümü de dilemem gerekir.
Siz bu duruma tevazu gösterip, inceliğinizden dolayı bu durumu kusur olarak görmeyebilirsiniz, bunun için teşekkür ederim. Ama, bu benim kusurumdur.
Selam ve saygılarımla birlikte sizlere sağlık, sıhhat ve afiyetler dilerim. Çünkü, her şeyin başı sağlık...
Gilaburu, Kayseri'de tanıdığım, böbrek taşına iyi geldiği iddiasıyla suyu pazarlanan ve bana göre çorap gibi kokan meyve :) Brugge 'lü olanlar neye iyi geliyor acep.
YanıtlaSilGüne detaylı bir Hollanda turu ile başladım, inşallah diye diye okudum. Pasaportumuz yeşil olsa da cüzdandaki yeşil rezervi malum. Neyse umutlar baki. Sevgiler :))
Suyunu içmedim ama kendisini yemeyi severdim, bence Brugge da tesadüfi büyümüş. İlk yeşil iyi de ikinci yeşil çok zorluyor insanı 😄
SilŞu anda hatırlayamadım, üşengeçlik edip araştıramadım :) polisiye bir filmin sahnelerinde izledim Brugge'yi. Çok beğenmiştim, dilerim görmek nasip olur. Fotoğraflar mükemmel, gezileriniz daim olsun. @>----
YanıtlaSil"İn Brugges" olsa gerek filmin adı, ben de izlemiştim, hatta tekrar izlemeyi düşünüyorum. Çok teşekkürler, bizimki beklemediğimiz bir anda gerçekleşti, dilerim size de kısmet olur
SilBrugge'ün fotoğraflarını görüp çok beğenmiştim önceden, sizin fotoğraflarınız da harika. İnsanlar rüya gibi güzel şehirlerde yaşıyorlar. Ne kadar güzel! Doğayı, tarihi evleri korumaları muhteşem.
YanıtlaSilBütün Avrupa bu mantık ile şehirlerini güzelleştirmiş, bizde de şükür Eskişehir var:) Belki de her şehirde Yılmaz Hoca gibi yöneticiler olsaydı bizde de şahane kentler olabilirdi diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Bu şehirleri böyle koruyup , temiz düzenli tutuyor olmalarına bayılıyor ve ülkem adına kıskanıyorum. Biz de de ne güzel yerler var ama bozup çirkinleştiriyoruz. Neyse gerçekten güzel bir şehirmiş, masal gibi.
YanıtlaSilÇikolata ve tatlıcılar da şahane. Harika bir gezi olmuş.