Sayfalar

19 Temmuz 2023 Çarşamba

ÇÜNKÜ HATIRALAR KUŞLAR GİBİ* 1 / 19 TEMMUZ

Bu blog benim bir nevi kişisel tarihim, hatıra defterim, günlüğüm. Düşündüm de her hafta küçük bir anı yazsam, kalsa benden geriye, ne dersiniz?

Çocuktum, ufacıktım-yok o eski şiirdeki gibi top oynadım acıktım demeyeceğim-4 yaşında falandım sanırım. Anneannemin selde yıkılan evinin yerine inşa edilen site bitene kadar geçici olarak taşındığımız Saimekadın'da oturuyoruz. Mamak Şehitliğinin çok yakınında. Pandemiden önce bir iz bulur muyum diye gittiğim mahalleyi tanıyamadım, en ufak bir iz kalmamış. Şehitlik bile hatırladığım Şehitlik değil.

İki katlı eski bir binanın ikinci katındayız. Binanın dışındaki merdivenlerden çıkıyoruz bizim eve, girişte her zaman oturduğumuz sofa ya da hol tabir edeceğimiz büyükçe bir oda var, bir ucu mutfağa açılıyor. Rivayet o ki musluklardan Elmadağ suyu akıyor, eski mutlu zamanlar 😊Tam mutfağın girişinde anneannemin yaldız boyalı Şakir Zümre sobası kurulu, bütün evi ısıtıyor. Soldan genişçe bir odaya giriliyor. Öğle uykularımı o odadaki, pencere önü sedirde uyuyorum, geceleri nerede yatıyorum zerre hafızamda kalmamış. Öğle uykusu sevmiyorum pek çok çocuk gibi ama anneannemin rüşvetine dayanamıyorum, uyku sonrası çocuk bahçesi ve yol üstü, Konservatuvar'ın yanındaki koz helvacıdan "Kuşlubaş". "Kuşlubaş" diye bir şey yok, ben uydurdum. Kağıt helvanın ortasında kuş kabartması var, o yüzden taktım o ismi. Bir dönem anneannemin annesi geliyor misafirliğe, minnacık bir kadın. Hep mi öyle küçüktü, yaşlanınca mı küçüldü bilmiyorum. Siyah pazen elbise giyiyor ve sokağa çıkınca çarşaf takmak istiyor. Pek de evden çıkmıyor zaten. Bayramda elini öpüyorum, elbisesinin cebinden ortası delik bir kuruş çıkarıp veriyor. O paranın geçmediğinden habersiz. 

Çok arkadaşım var, en çok Gülcan'ı seviyorum. Karşımızdaki bahçeli, tek katlı evde oturuyorlar. Bir sürü abisi var, en küçükleri ve tek kız olanı Gülcan. Her sabah düzenli olarak Gülcan'a akşam babamın getirdiği çikolatanın altınını götürüyorum. Önce tırnağımla düzleştiriyorum, Gülcan onları bir defterin arasında saklıyor. Sonra bahçede oynuyoruz.

Mahalledeki çocuklar yazın lastik, yandan madeni bir kilitle bağlanan bantlı ayakkabı giyiyorlar. Çok özeniyorum, anneanneme yalvarıyorum, "Get kız, nedecen onu, ayağını yara yapar" dese de ısrarlarıma dayanamıyor, pazardan gri renkli bir tane alıyor, çok mutluyum. Mahalle çocuklarıyla ayakkabıdaş oluyorum. 

Bir gün sokakta oynuyoruz, bir ekip geliyor. Elektrik direğindeki lamba arızalanmış. Tırmanıyor görevli direğe, biz çocuklar ağzımız açık adamı izliyoruz kafalar yukarda. Sonra ne mi oluyor? Adamı elektrik çarpıyor ve direkten aşağı düşüyor. Gözümüzün önünde ölüyor adamcağız. Feryat, figan, gerisi bende silinmiş. 

Şimdilerde olsa adam çocukların gözünün önünde direkten düşüp öldü, travması yıllar sürer diye psikolog psikolog gezdirilirdi, bende tatsız bir hatıra olarak kaldı ancak. Mâkus talihim beni takip ediyor olacak ki anneannemin biten evine taşındığımızda bir-iki hafta elektriksiz oturuyoruz, henüz bağlantı yapılmamış. Annem her akşam gaz lambasının camını temizliyor, yakıyoruz. Yine bir gün akşam vakti lamba silinip parlatılmışken görevli elektrikçi geliyor, elektrik bağlantısı yapacak. Tesadüf bu ya onu da elektrik çarpıyor. Bereket bu seferki hafif, bir şey olmuyor adamcağıza, bense annem gaz lambasının şişesini temizleyip yoruldu, boşa gitti diye üzülüyorum. Hafif-ya da ağır-safım sanırım. Sahi bizim kuşağın harfi ne? Saflıktan kaynaklı "S Kuşağı" uygun bence...


Tek bacaklı bu fotoğraf Saimekadın günlerinden, bacağımın teki sonradan çıkmış olabilir mi 😂 Bahçe Gülcanların bahçesi, yüzümdeki ciddiyet taşıdığım pembe renkli plastik çantaya hiç uymamış

*Çünkü hatıralar kuşlar gibi
Dal ister konacak
Bir gün yaslanmak istesen pencereye
Diz çökmek istesen nafile
İş işten geçmiş olacak

Oktay RİFAT

16 yorum:

  1. O lastik ayakkabıları hatırladım kardeşlerimin vardı. Bana da köye gittiğimizde ayakkabım yırtıldığı için kızlar için olan lastik ayakkabıdan aldı babam kıyameti kopardım giymem diye istanbula gidince alıcam yeni ayakkabı vaadiyle giymiştim bir kaç gün. Anılarınızı okumak çok hoş devam lütfen. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz gönülsüz giymişsiniz ama ben çok mutlu olmuştum, tabii sonra anneannemin dediği çıktı ve ayaklar yara oldu :) Güzel sözlerinize teşekkürler, anılara devam bakalım...

      Sil
  2. Ne kadar güzel ve doğal bir anlatım.

    YanıtlaSil
  3. Anıya da şiire de bayıldım....

    YanıtlaSil
  4. S kuşağı tanımını ben kullanırım ki bundan böyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tükkan senin Şulecim, kullan istediğin gibi :)

      Sil
  5. Hep yazın, hep yazın...Keyifle okuyoruz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuyanı bulmuşum, hem de nasıl yazarım, sağolasın...

      Sil
  6. Yahu Leylakcığım,, annanem kız torunlar bacaklarını uzatır oturursa, "topla o sonradan çıkmalarını" derdi. :))
    Sen poz vermişsin bir güzel, bacaklar da fotoğraf açısının denk düşmesiyle tekleşmiş, emin ol sonradan çıkmamıştır onlar. ;)
    Eskiden elektrik işleriyle uğraşanlar daha mı bilinçsizdi, eğitimsiz miydi neydi, ben de böyle tatsız bir iki hikaye biliyorum. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı lafı anneannem de, annem de söylerdi :))) Ben o pozu vermişim ama nasıl vermişim hala aklım almıyor :)) Sanırım elektrik işi pek ilkel yapılıyordu ondan bu kadar telefat...

      Sil
  7. Şiir mükemmel anı da çok naif... Hakikaten bugün olsa kesin günlerce psikolog kapılarında kalırdık diye düşündüm bence. O zaman acaba üzerinde durulmadığı için mi beynimiz de etkilemeyi siliyordu böyle şeyleri...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım çok da üstünde durmamak lazım, çocuklar sandığımız kadar etkilenmiyor bence. Yıllarca önümüzde kurban kesildi-yanlış anlaşılmasın, o olaya karşıyım elbette-ama sanırım doğal bir olay gibi geliyordu bize, bu kadar hayvan, doğa, çevre bilinci yoktu, etkilenmek aklımıza bile gelmedi. Şimdi ise asla bakamam.
      Çok teşekkür ederim, anılar devam edecek...

      Sil
  8. Başladım okumaya, bayıldım bu seriye canım benim.

    YanıtlaSil
  9. annem de anneannesini minicik ufacık bir kadındı diye anlatır hep.

    YanıtlaSil