Sayfalar

10 Mayıs 2023 Çarşamba

ÇARŞAMBANIN GELİŞİ / 10 MAYIS

 En güzel Çarşambalar sizlerin olsun sevgili blog arkadaşlarım 😃

Kendimi "Gözünüz yolda, kulağınız bende olsun sevgili şoför arkadaşlarım" diyen Zeki Müren gibi hissettim birden bunu yazınca 😊 Gözünüzün bende olması yeter, kulağınızda tatlı bir melodi olabilir, hatta Zeki Müren'den gelsin: "Bir tatlı tebessümün bin vuslata bedeldir/Gözlerin, gözlerin, gözlerin hayat verir/Aşkın ise eceldir"

Baharda olduğunu unutup bizlere yağmurlu kışlar yaşatan Antalya iki gündür güneşe izin verdi. Şu memlekete geldim geleli ilk kez çorabı ve hırkayı hâlâ atamadım üstümden, battaniyeye geçeli de henüz iki gün oldu. Yine de fırsat buldukça kendimi dışarılara atmayı ihmal etmedim. Bu kış pek yürümedim, oysa çok az yağmur, çok az soğuk gördük, hevesini bahara saklıyormuş yağmurlar. Yine de garip bir ataletle evde oturup durdum ve kaslarımı hamlaştırdım, şimdi kendilerini yaza hazırlamak için açmaya çalışıyorum. Güneşi gördüğüm her gün ya bir arkadaşla buluştum ya da bir iş halletme bahanesiyle çıktım. Uzun zamandır uğramadığım Kalekapısı civarına gidiyorum ikidir. Mekanı deniz görmeyeninden seçtik bu sefer arkadaşlarla buluşmak için, uzun sohbet, çay-kahve, iki gülümseme, üç kahkaha iyi geldi doğrusu. Dekorasyonu hayli ilginç buranın, tepeye kırmızı tente germişler, karşınızdakine Kızılderili gibi görünüyorsunuz bu yüzden ve tenteden onlarca peluş maymun sarkıyor. Akıl ermeyecek bir konsept ama sokağın gürültüsünden uzak, sakin bir mekan 😃

 
Hıdırellez sabahı gözümüzü deli bir yağmura açtık, şimşek, gökgürültüsü, kovayla boşaltılıyor gibi bir yağmur ve eşlik eden rüzgâr. Aksi gibi o günü eski öğrencilerimle buluşmak için belirlemiştik. Bir süre ne yapsak, ne etsek yazışması yaptık, neyse ki öğleye doğru hızını kesti, biz de biraraya gelebildik. Öğretmenliğimin ilk yıllarının şahane öğrencileriydi onlar, artık öğretmen-öğrenci ilişkisinden çıkıp arkadaşlığa dönse de hâlâ ilk göz ağrılarım. Rutubetli ama çok güzel bir buluşma oldu. 

Hıdırellez dileklerimi Snoopy'li bir not kağıdına sıralayıp gül bulamayınca vazoda duran kadife çiçeklerinin arasına yerleştirmiştim. Sabah yağmur yüzünden denize ulaşamayınca musluğun altına tutuverdim. Her zaman alternatif bir yol vardır, gül yoksa kadife çiçeği, deniz yoksa musluk suyu. Ben de Hıdırellez'de reform yaptım, var mı itirazı olan 😃

Geçen Perşembe günü uzun zamandır ilk kez pazara çıktım. Evin yakınında kurulan pazar uzağa taşınıp küçülmüştü, hem mesafe, hem aradığını bulamama, hem de taşıma güçlüğü yüzünden görevi Kocam Bey üstlenmişti, görevi halen devam ediyor ama ben bahar pazarlarını çok sevdiğim için zevkine dolaşmaya gittim, gitmişken de içinden kadife çiçekleri fışkıran ağır bir pazar çantasıyla döndüm. Haliyle pahalı ama gözlere ziyafetti tezgahlar. Yine de Antalya farkı olarak seçme özgürlüğümüz var, en azından aldıklarımız çöpe gitmiyor. Ankara'da elini uzatsan neredeyse döver seni pazarcılar.

Dün arkadaşla buluşmaya giderken evden tramvay saatinden epey erken çıkınca parka daldım. Ankara zamanımız yaklaşıyor, sevdiğim görüntülerle vedalaşayım dedim. Bu aralar Hint leylakları egemenliğinde her yer, mis gibi kokuyorlar. Yakında manolyalar ve jakarandalar da açar. 


Tramvay zamanı durağa döndüm, banka oturdum, sol yanımda orta yaşlı bir adam, sağ yanımda bir kedi oturuyordu, kedi uyukluyor, adam da ağzının içinden sürekli aynı melodiyi terennüm ediyordu. "Nırınırınım, nırınırınım". Takıntılıyım, birisi sürekli aynı sesleri çıkarırsa benim de ayakkabımı çıkarıp kafasına vurmak gelir içimden ama yapamam haliyle. Bir ara kalkıp biraz uzaklaştı, fakat ses devam ediyordu, bir an "çim biçme makinesi sesi midir, adamın günahını mı aldım acaba" diye düşündüm fakat tramvaya arka arkaya binince sesin adamdan geldiğine emin oldum. Uzak bir köşede bulduğum yere oturdum, çok sürmedi karşımdaki boş koltuğa başka bir adam geldi. Bu arkadaş da inene kadar gürültüyle sümüğünü çekti. Bu kez iki ayakkabımı birden indirmek istedim bunun kafasına ama kahretsin yapılamıyor. Melodili adamın ahı tuttu sanırım, en azından ben şarkı söylüyordum, bununki çekilmez demiştir düşüncelerimi okusa 😃

Cem Akaş ismini çok duyduğum fakat hiç okumadığım bir yazardı. Dündenberi Storytel'de "Zamanın En Kısa Hali" isimli kitabını dinliyorum. Çok ilginç geldi, minik minik anekdotlar ve çoğu hepimizin yaşadığı ama sıradan bulduğumuz şeyler, öyle bir yazmış ki hayretle dinliyorsunuz. Sanırım başka kitaplarını da okuyacak ya da dinleyeceğim. 

Bugünlük bu kadar olsun, gidip biber dolması pişireyim. Seçimler için en hayırlı, en kalbî, en baharlı dileklerimi bırakarak ayrılıyorum huzurlarınızdan...

Not: Şenlik Blog'da "Evlerin Müziği" isimli bir yazım yayınlandı. Okumak isterseniz link aşağıda, bir tık lütfen:

Evlerin Müziği


 



2 yorum:

  1. Ah kıymetli spikerim Leylak Öğretmenim, hepimizin olsun hepimizin :)

    Ne severim Zeki Müren'in o şarkısını, çalmaya başladı içimde.. <3 Ve Şenlik'te yazdığın yazıyı o gün okumuştum, şimdi gene okudum. Çünkü sen hep yaz, ben de hep okuyayım <3

    YanıtlaSil
  2. jacaranda ne görkemli bir ağaç değil mi? bayılıyorum ona! (ve daha pek çoğuna :P)

    sevgili örtmenim hıdrellez dileklerini denize atamadığımız zaman kullandığınız yolu pek beğendim. uygulayacağım :) ben zira, denize atarken, denizi kirlettiğim için vicdan azabı çekiyorum :)

    YanıtlaSil