Sayfalar

8 Ekim 2022 Cumartesi

HOME SWEET HOME 2022 / 8 EKİM

Antalya'ya döneli 6 gün oldu ama öyle hızlı yaşıyoruz ki bilgisayarın başına ancak geçebildim ve her an yarım bırakıp kalkmam olası. İki kişi gitmiştik Ankara'ya, geçici de olsa altı kişi döndük, çocuklar ve kız kardeşle birlikte. 6 gündür de birlikte olmanın tadının çıkarıyoruz, haldır haldır gezip, haldır haldır yaşıyoruz. Evi biraz derleyip toplamaya ancak bugün fırsat buldum, oh sefam olsun 😉 Olsun olmasına da iyi saatte olsunlar da boş durmuyor. Çok sıcak bir günde döndük Antalya'ya, Ağustos geri gelmiş gibi fırın ısısında girdik şehre. Evi gelmeden temizletmiştim, getirdiklerimizi yaydık ortaya, attık kendimizi koltuğa, kanepeye. Sonra acıktık haliyle, İkbal'de yediğimiz çiğ sucuklu tost çoktan eriyip gitmişti. Çocuklar pide almaya gitti, ben de sofra hazırlamaya niyetlendim. Ankara dönüşü bir süre yabancılık yaşıyorum evde, Ankara alışkanlıklarım devam ediyor elektrik düğmelerinin, muslukların, dolapların yerini karıştırıyorum. O sebepten midir nedir, tabakları almak için dolabı açtım, ne yapsam diye bir süre düşündüm, üstüste duran tabakları tek tek indirmektense alttakileri çekmeye karar verdim, çok iyi etmişim aferin! Alttakileri çektim çekmesine de üsttekiler de gelmek istedi. 5 adet çukur tabak elele tutuşup öncü koyunun yardan atlamasının ardından teker teker onu takip eden sürüdeki koyunlar gibi raftan aşağı bıraktılar kendilerini. Hayır doğrudan atlasalar neyse, kafama doğru pike yaptılar ve her biri tek tek alnıma çarparak indi aşağıya. Haliyle onlar paramparça oldu, benim de alnım kanamaya başladı. Bıçak gibi kesmiş şerrefsizler 😃 "Dakka bir, gol bir" hesabı ilk sakarlığı yaptık gelir gelmez. Nazar çıktı ayağına yattık ama kanayıp şişen alnıma mı yanayım, takımı bozulan tabaklarıma mı, yerdeki şangırdamış parçaların nasıl temizleneceğine mi? Neyse mağdur durumda olduğumdan alnıma buzu dayayıp kırık tabakları temizlemeye evin diğer elemanları koşturdu. Ben kazazede modunda izleyip tabaklarım için ah-vah ettim 😀

Ardından "Hoşgeldin" dercesine bir nezle tebelleş oldu ama ne tuhaf bir nezle. Gündüz hiçbir şey yok, gece yattım mı başlıyor: Hapşur, tıksır, tıkan. Sabaha kadar burnunu sil, sabah olsun sanki bütün gece elde mendil uyuyan sen değilsin, çekip gitmiş, "Nöbetçi Nezle".

Bu arada gezip tozmaya devam tabii, gece nezlesi, alında tabak yarası vız gelir tırıs gider. Kardeşle gelmişiz boru mu, elbet gezeceğiz. Bir yandan da sıcak ki ne sıcak, terleye poflaya devam. Perge'ye gittik cayır güneşte öğlen vakti. Lakin ben görmeyeli maşallah pek büyümüş evladım, gez gez bitmedi 😄




 

Perge'ye gelmişken Aksu'da tahinli piyaz yemeden olmazdı, bu farzı da yerine getirdikten sonra hazır buralardayken Kurşunlu Şelalesi'ne de bir ziyaret yapalım dedik ve daldık içeri. Uzun zamandır uğramamıştım, 15 yılı aşmıştır en son gelişim. Her şey çok güzel başlamıştı, "Blue Lagoon" filmindekine benzeyen görüntülerle, debisi fazla olmayan ama görünüşü pek güzel şelaleyi, oluşturduğu küçük havuzu, ağacı, çiçeği seyrederek bize sunulan rotaya adım attık. 




Oldukça engebeli ama yemyeşil ve güzel manzaralı patikalardan "Çıkış" levhalarını takip ederek yürüdük de yürüdük. Bir noktaya geldiğimizde önümüzden geçip giden insanların aynı patikadan geri döndüğünü gördüysek de bir anlam veremedik. Zira "Çıkış"ı işaret eden levhalar devam ediyordu. Biz de levhaların izini sürüp parkura devam ettik, etmez olaydık. Meğer ondan sonrası pek zahmetli imiş, hele de benim sonradan yapılma dizlere hiç uygun değilmiş. Babamın deyimiyle "Yokuşlarda ter dökerek, inişlerde tırnak sökerek", kah tırmanıp kah taşların üstünden atlayarak, kah daracık inişlerde cambazlık yaparak bir saatten fazla devam ettik. Neredeyse ormanda kaybolduğumuza ikna olacaktım. Yer yer karşımıza çıkan çöp bidonlarını ve "Çıkış" yazan levhaları görmesek Hansel ve Gretel masalına düştük diye bizi yiyecek cadının kulübesine ulaşacağımızı düşünecektim 😃 Bir yandan da nasıl sıcak, terler akıyor her yanımızdan, dilim damağıma yapıştı susuzluktan. Millet işi biliyormuş, parkurun zor kısmına gelince "Bize müsaade" deyip geri dönmüşler, insan bir tüyo verir değil mi; "Hemşerim dizinizden zorunuz mu var, dönün normal yoldan" diye.

Sonunda bu merdivenleri görünce "Yaşasın medeniyet" diye bağırasım geldi. Giriş kapısına ulaşıp kendimizi arabaya atınca bir oh çektim ki neredeyse karşıki dağlar yıkılacaktı. Hamam suyuna dönmüş pet şişedeki suyu tepeme diktim yetmedi, piyazcıdan yadigar ayranı da dipledim de öyle kendime geldim 😄 Ve fakat parkur sonunda en büyük aferini dizlerim aldı, bu maceradan sağ çıktıysa kendileri şunu 🧿 🧿 ve hatta şunu🎖🎖 hakettiler.

Efendim bugünlük bu kadarla kalayım, bizde macera çok, devamı bir dahaki postta gelsin. Kalın sağlıcakla...


5 yorum:

  1. Ay enfes!!!! Ve de maşallah <3

    YanıtlaSil
  2. ay geçmiş olsun öğretmenim, neler olmuş öyle...neyse, nazar önceden çıkmış, dizlere nazar değmez bu kadar gezseler de deyip ilerleyelim bence: )

    YanıtlaSil
  3. Ah neler olmuş Leylakcığım, geçmişler olsun, nazar çıkmıştır nazar. ;)
    Ne güzel gezilmiş, görülmüş, dizlere de maşallah gerçekten. :)

    YanıtlaSil
  4. O zaman dizlere bende de bir 🧿🧿🧿🧿

    YanıtlaSil
  5. Yine tatlı tatlı anlatmışsınız ama o tabakların teker teker kafaya çarpması içimi bir hoş etti:) Çok geçmiş olsun:)

    YanıtlaSil