Sayfalar

22 Haziran 2022 Çarşamba

FİZİK 8 /22 HAZİRAN

Bugün fizik tedavi çıkışı tuhaf bir şey geldi başıma. Kız kardeşle buluşacaktım ama vakit biraz erken olunca alacağım bir-iki şey için Karanfil Sokak'ta yürümeye başladım. Nasıl daldıysam bir anda böğrüme dayanan sert bir cisim ve "ta ta ta ta" sesleriyle yerimden sıçradım. Yanı başımda 8-9 yaşlarında kavruk bir oğlan çocuğu, elinde uzun bir tahta sopa. "Şu kadını tarayım makineli tüfeğimle" dedi zahir, yalnız inanılmaz korktum boş bulunup. "Ülen velet ödümü kopardın, deli misin sen?" dedim, sonra "adın ne bakayım?" diye sordum. "Törörüst" dedi manyak 😃 Sonra fikir değiştirdi, "askerim ben asker" dedi yüzüme bile bakmadan, ardından da tahta makinelisiyle Karanfil Sokak ahalisini sağlı sollu tarayarak uzaklaştı. Gülsem mi, ağlasam mı bilemedim. Esasen çok tatsız bir durum olduğu da aşikar. Bilmiyorum, takip edeceğim bakalım, devamlı o sokakta "törörüstlük"le "askerlik" arasında gidip gelen yerleşik bir eleman mı, yoksa ara sıra benim gibileri yerinden hoplatmak için mi uğruyor.

Bugün hastaneye ulaşabileceğim en kısa yoldan gittim, zira öğleden sonrası için uzun yürümeli bir programım vardı. Laser, tens, sıcak ped ve parafin biter bitmez fırladım. Bu arada iri adam ve annesi tekrar göründü, "Ameliyatsız Topuk Dikeni Tedavisi" afişinin yüzü güldü 😀

Hastane çıkışı tahta makineli ile tarandıktan sonra kız kardeşle buluştum, kuzenlerle randevumuza yetişmek için yürümeye başladık. Epey uzun bir rota çizdik kendimize, Kızılay'dan Mebusevleri'ne uzanan bir rota. Yolun başında öğretmenliğe başlamadan önce kısa bir süre çalıştığım kuruma bir selam çaktım, kız kardeş beni önünde fotoğrafladı. Kurum Eskişehir Yolu'na taşınalı yıllar geçti, bina da başka bir yere tahsislendi ama olsun varsın, çalışma hayatına ilk o binada başladığım için benim için çok özel. 1,5 yılımı geçirdiğim pencereleri fon alarak verdim pozumu da. 

En son 3 yıl önce geçmiştim bu yoldan, pandemi yaşadığımız şehirleri de unutturdu. Tandoğan'a gelince Mebusevleri'ne giden yola saptık ve sokakların güzelliğini görünce ağzımız açık kaldı. Neredeyse doğduğum günden beri Ankara'da yaşarım ama bu sokakları ilk kez gördüğümü itiraf edeyim, hiç yolum düşmemiş. Sokakların sakinliği ve yeşilliğine, evlerin, bahçelerin güzelliğine, ağaçların ululuğuna baktık kaldık.





Semt adını 1930 yılında milletvekilleri için yapılan evlerden alıyor. O iki katlı bahçeli evlerin neredeyse tamamı yıkılıp yerlerine yenileri yapılmış ama aralarda yine tek tük iki katlı, bahçe içinde, o devirden kalma binalara rastlanıyor. Sokaklar arasında uzun uzun gezindik. Park halindeki araçlara bakmayın, biz gezdiğimiz sürece toplasan 10 araç ancak geçti.

Semte geliş nedenimiz genç kuşak kuzenlerimizden birini ziyaret etmek ve vegan yemekler yapıp evlere servis etmek için açtığı dükkanını kutlamaktı. Bize şahane vegan ve glutensiz yemekler, tatlılar ikram etti, vegan olmasak da çok beğenerek afiyetle yedik. Vegansanız ve sipariş vermek isterseniz "Deliorman" isimli mekanın sitesi için buraya bir tık

Sonrasında eve yine yürüyerek dönmeye niyet ettik ama mecalimiz ancak Demirtepe'ye kadar yetti, sonrasında "Taksi!". Eve gelip telefona baktığımda 15.500 adım attığımızı gördüm, kendimi ve protezlerimi kutluyorum 😃🧿


9 yorum:

  1. Öncelikle bende sizi tebrik ederim. Maşallah aman nazar değmesin, bol bol yürüyün. :)
    Bir de o sokak ne güzelmiş ya öyle bir sokakta yaşamak isterdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, yeni yürüyen çocuklar gibi hevesle yürüyorum inanın :) O sokakta ben de yaşamak istedim :)))

      Sil
  2. Ne güzel ve adeta gizli kalmış yerleri var Ankara'nın. Yıllar önce bir sefer Mebus Evleri'nden geçmişti yolumuz da, hayran kalmıştım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten öyle, bunca zamanın Ankaralısı olarak burayı es geçmem de benim ayıbım olsun :)))

      Sil
  3. İşte anneme yollayacağım bir yazınız daha :)) 15.500 adım ne ya, maşallah!!!! Annem inanılmaz korkuyor ameliyattan, Ekim'de iki dizden olacak inşallah o da ve sonrasında inşallah sizin gibi kavuşacak eski yürüyüş alışkanlığına. Ah eskiden öyle koştururdu ki, hemşireleri yetişemezdi arkasından. Hep bahsediyorum sizden ve bir arkadaşımın annesinden, ikiniz de öyle güzel motivasyonsunuz ki! <3
    Mebus evlerini biliyorum, teyzemle yürümeyi çok sevdiğim bir bölgeydi Ankara'da yaşarken. Hatta bazen diyorum Münih iklimi de düzlüğü de (siz buna karşıt çıktınız, Ankara'nın yokuşu da boldur dediniz ama.. - bu arada siz diye başladım siz diye gidiyor, ilk paragrafta aşırı saygı duyduğum için sen diyemedim artık böyle kalsın hihi yoksa ruh yaşlarımız nedeniyle sen diyebildiğim az sayıda şenruhtan birisiniz malum..) benziyor ama bu ağaçlı yol özellikle benzedi şimdi! Türkiye genelinde ağaçlar buraya oranla daha kısa boyludur ama bu sokaktakiler... Of enfes.. Bu yaz ben koydum kafaya, geleceğim, eğer bir maniniz yoksa bu sokakta buluşalım :))) Çok sevgiler (iri adamı merak ediyordum, sevindim görmemize, bilse bunca insan tarafından merak edildiğini hihihihi)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cerencim bugün tam 1 yıl oldu, hala merdiven, yokuş zorluyor, rutubet, yorgunluk biraz ağrı yapıyor ama eski halimle kendimi kıyaslayamam bile, yürüdükçe yürüyor, yürüdükçe seviniyorum. İnan emekleme aşamasına gelmiştim, kendime 3 yıl tanıdım ameliyat sonrası tam iyilik için. Ebette orijinali gibi olmayacak ama ben de orijinalim gibi değilim. Bu saatten sonra yapabileceklerim protez olmasa da sınırlı hareket anlamında. Şükür bu günlerime. Annen dr ne yapacağını bilir zaten ama benden de selam ve sevgiler ilet. Evet biraz sıkıntılı bir süreç başlangıçta ama egzersizleri düzenli yaparsa iyileşme de hızlanıyor. Seni her daim bekliyorum, keyifle eşlik ederim, daha nerelere götürürüm. Bana ister sen, ister siz de, sen benim şirin tatlı Cerenikomsun :))

      Sil
  4. öğretmenim olay şu ki siz neredeyseniz orası güzel :) antalya'dayken siz aklım orada kalıyordu, ankada'sınız, benim de aklım orada. emekli olunca yanınıza sığınıp sizin gezilere eşlik edeceğim, bakın şimdiden diyeyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım güzel yerleri, eski mahalleleri, yeşili, ağacı seviyorum, onlar da beni buluyor. Keşke gelsen hem Ankara'ya, hem Antalya'ya gezsek birlikte...

      Sil