Sayfalar

13 Mayıs 2022 Cuma

ANGARA'NIN BAĞLARI DA, BÜKLÜM BÜKLÜM YOLLARI / 13 MAYIS

Dün son toparlanmaları yaparken dışardan gelen bir hızar sesiyle irkildim, balkona çıktım ki ne göreyim, yine gelmiş belediye adamları, çıkmışlar merdivenli bir araca, ellerinde elektrikli hızar, benim caanım çınarımı yontmakla meşguller. Hiç acımadılar, çatır çatır kestiler kollarını, bacaklarını güzelim ağacın, balkonuma uzanan dallar hep yerlere indi. Doymadılar, ön cepheye geçip kendi halinde büyüyen çama da bir el, pardon hızar attılar onun da bazı dallarını indirdiler yere. Neye istinaden yapıyorlar bunu anlamadım, öyle de çirkin bir budama ki, eşek kemirmişe dönüyor garibim ağaç. Sinirimden çarptım kapıyı girdim içeri, tek tesellim geçen yaz başı da böyle doğradıkları halde Ankara dönüşü eskisinden de gümrah bulmuştum ağacı, bu yaz sonu da böyle olacağını düşünüyorum. 

Gecenin geç vaktine kadar son kalan işleri hallettim, biraz uyumak için yattığımda ise kesik kesik saçma sapan bir uyku uyudum, aslında ne uyudum, ne uyumadım. Yolculuk öncesi hep böyle olurum ben. Sabahın 4'ünde de ayaklandık. Son kontroller, buzdolabının fişini çekip prizleri gözden geçirmeler, vanayı kapatmalar derken bir süreliğine vedalaştık evimizle. Yola çıktığımızda müezzin ezana başlamıştı, Bir süre karanlıkta gittik, sonra alacakaranlığa döndü, Bucak civarında aydınlandık. Sabah erken çıktığımız tüm yolculuklarda olduğu gibi ben sütçü beygiri gibi ayakta uyurken Sandıklı'ya yanaşmışız, gözümü açtığımda rüzgar türbinleri vızır vızır dönüyordu. 


Afyon'a yanaşırken iyice ayıldım, bir yol klasiği haline gelen İkbal molasını verdik, sabahın köründe yenebilecek karışık tost ve çayla kahvaltı ettik. İkbal iyice savsaklamaya başlamış işleri, tost da, içindeki sucuk ve peynir de kötüydü. Üstelik de sanki tost değil de yemek yemişiz kadar yüklü bir meblağ ödedim. Afyon'dan ayrılıp çevre yoluna sapınca dönüp arkama baktım, dümdüz şehrin ortasında küçüklü büyüklü üç sivri tepe Afyon'un yüzünde çıkmış üç çıbanı andırıyordu. 

Yol üstünde çiçek açmış at kestaneleri, akasyalar ve bilin bakalım ne ağaçları vardı? Evvet, bildiniz, leylak tabii ki, canlarım Leylak ablalarını beklemiş, solmamışlar, "İnşallah Ankara'dakiler de açmaya devam ediyordur" dileğiyle tekrar uyuklamışım. Bu defa gözümü hiç sevmediğim Bayat-Sivrihisar arasındaki bitmek bilmeyen yolda açtım. Neyse ki bahar en tatsız şeyleri bile güzelleştiriyor, yol yeşermiş, ağaçlar çiçek açmış, otların arasında gelincikler, papatyalar göz alıyordu, bu kez "Ne sıkıcı yol" diye söylenmeden Sivrihisar sapağını bulduk. 


Ankara yoluna dönünce Kocam Bey bir çay daha içmek istedi ve direksiyonu Muhteşem Tesisleri'ne kırdı. Esasen ben buraya küsmüştüm, mekanın en muhteşem şeyini, şahane bir salkım söğüdü masalara yaprak döküyor diye kestikleri için. Gelgelelim şoförümüz çay istediyse emir telakki ederiz dedik ve mekana girdik ki bir de ne göreyim? 


Yaa, şakır şakır açmış, şahane iki leylak ağacı, ossaat mekanla sulh imzaladım ve Kocam Bey'e, "Sen çayını içedur, ben leylaklarla muhabbete gidiyorum" dedim. Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz. Geçtim altlarına "Aşağıdan, sağdan, soldan, önden, arkadan al gözüm seyreyle Leylak Hanım adaşlarını" dedim. Sonraa etrafı kolaçan ettim ve el çabukluğu marifet, iki dal kırıverdim, çünküü bu müessese salkım söğüdümü kestikleri için bana borçlu, iki dal leylakla ödesinler bakalım borçlarını 😃


Baktım Kocam Bey ikinci çayı istemiş, etrafı tetkik yürüyüşüne çıktım, esasen tesisin kurulduğu yer  ağaçlık ve yeşillik hoş bir mekan, girişte bol miktarda hindiba yayılmış yerlere. Umut'un favori bitkisi, hemen bir tane koparıp O'nun yerine "üffedim".



Eh, artık yolcu yolunda gerek, istikamet Ankara. Henüz tam büyümemiş şeker pancarı ekili yerleri, küçük çiftlikleri, tesisleri, sapsarı bir halı gibi yayılmış kolza tarlalarını geride bırakarak Gökçek'in biz değerli ziyaretçiler için yaptırdığı, şanımıza layık kapıdan geçerek Ankara'ya vasıl olduk. Mehter Marşı söylemek istedim kapıdan geçerken ama çok yorgundum, vazgeçtim 😃


Göğü tırmalayan kulelerle didiklenmiş Ankara girişini geride bırakarak evimize ulaştık. Ne olduğunu tahmin etmişsinizdir, bir miktar iş de burada beni beklemekte. Olsun varsın, o da hallolur, zaten çok geçmedi, kızkardeş elinde bir leylak demetiyle çıkıp geldi. Eh, bu durumda var mı kardeşimle bana yan bakcek 😃


11 yorum:

  1. O kadar güzel anlatıyorsunuz ki bitmesin istiyorum okurken :) Ankara'daki evinize hoş gelmişsiniz diyeyim :) Leylakların güzelliğine ise diyecek söz bulamadım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel öyle hissettiriyorsam, çok teşekkür edirim. Biraz yorucu oldu ama hoşbulduk, epey toparlandım, gerisi ağır ağır. Leylaklar beni sonsuz mutlu etti gerçekten. Kaç yıldır hasrettim. Sevgiler...

      Sil
  2. Hoş geldiniz. Yol durumları, leylaklar haber almak güzel. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş buldum, sağolun. Benden de çok sevgiler...

      Sil
  3. Yolda mıydım, öyle mi sandım? Bilemedim. Ama çok keyifli olduğu kesin, çok eminim, kendimden biliyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Buraneros, yorumlarınız beni motive ediyor. Ankara'dan sevgiler...

      Sil
  4. Sanki kendim yolculuğa çıkmışım gibi hissettim. :)

    YanıtlaSil
  5. yolculuğu pek çok seven benim gibi biri için "yeme de yanında yat" kıvamında bir yazıydı :) ve fakat şu ankara'nın estetik yoksunu kapıları ne fena değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol canım, umarım sevdiğin bir Ankara yolculuğu sonrası buluşmak kısmet olur. O kapılar estetik olsa ne olacak, her geçişimde sinir oluyorum, fuzuliyat, gereksiz harcama. Kel başa şimşir tarak :)

      Sil
  6. Merhabalar.
    Keyifli ve okuyucuya zevk veren güzel bir yolculuk izlenimiydi. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Yolculuğun hedef noktası Ankara olduğunu anladım. Hareket noktanız da İzmir miydi? Orasını tam kestiremedim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil