Sayfalar

27 Aralık 2021 Pazartesi

27 ARALIK / HAFTA SONU

Haftasonum hareketli geçti. Kuzenim geldi İzmir'den, uzun zamandır görüşememiştik, iki günlüğüne de olsa birarada olmak bize iyi geldi, eminim ona da iyi gelmiştir. Cuma günü, yemeli-içmeli, sazlı-sözlü bir akşam geçirdik evde. Babamı, halamı ve giden diğer sevdiklerimizi türkülerle, şarkılarla andık. 

Cumartesi sabahı kuzen Börekçi Tevfik'e gitmek istedi kahvaltı için, pandemiyi hesaba katmamıştık tabii ki, maalesef dükkan kapalıydı, uzun süredir de öyleymiş komşularının dediğine göre.  Antalyalılar bilir, Börekçi Tevfik bu şehrin eski ve ünlü esnaflarından biridir. Bir pasajın girişindeki küçücük  salaş dükkan ve önündeki balkonumsu çıkıntıda üç-beş masayla hizmet verir, şahane serpme börekler yapardı. Böreklerin lezzeti bir yana, hamuru havaya atıp çevirerek açmasını seyretmek ayrı bir zevktir. Yaşı oldukça ilerlemişti, umarım pandemi bitiminde tekrar kavuşuruz bu simge esnafa. 

Serpme börek konusunda hayal kırıklığına uğrayınca hem iki yıldır görmediğim Kaleiçi'yle hasret gidermek, hem de belki açık bir mekan bulursak kahvaltı etmek niyetiyle Üçkapılar'a yönelip Kaleiçi'ne giriş yaptık. 

Henüz kargaların bile kahvaltı etmediği sabah ayazında Kaleiçi dükkanları uyku mahmurluğunu üstünden atamamıştı. Aç karnımızı doyuracak simitçi bile bulamadık. Karnımızı doyuramadıysak gözümüzü bari doyuralım dedik ve Karaalioğlu Parkı'nın denizi kucaklayan manzarasına yönelttik adımlarımızı. Ama öncesinde artık kesik olmayan Kesik Minare'yi esefle gözledik, o minare bir simge idi, keşke kesik kalsaydı.

Ve sonra parka yaklaşırken önümüzde karlı Beydağları bir tiyatro perdesi gibi açıldı, bakmalara doyamadım:

Hıdırlık Kulesi'nin altında kazı çalışmaları devam ediyor, bakalım hangi buluntular çıkacak. Antalya'ya ilk geldiğimiz yıllarda kazı alanında bir çay bahçesi vardı, halk tipi, çok keyifli bir mekandı. Hemen her hafta sonu gelirdik, Beydağlarına ve denize karşı semaverle gelen çaylarımızı yudumlardık. Sonra yıkıldı o mekan, yeşillendirildi, park oldu. Şimdilerde de arkeolojik kazılar yapılıyor. 

Kahvaltı işini erteleyip hayli serin de olsa park içinde yürüyüş yaptık. Sanırım buraya da en son iki yıl önce gelmiştim, pandemi bize yaşadığımız şehri unutturdu. Özlemişim, ilk kez görüyormuş gibi baktım her şeye, bilhassa poyraz berraklığıyla ışıldayan denize, dağlara ve heykellere:

Bu parka ne zaman gelsem çitlenbik ağacının yanında Beydağlarına bekçilik yapan "Don Kişot" heykeline selam vermeden geçmem. Cahvar Göktaş'ın eseri olan bu cânım heykelin üstü bir ara vandallar tarafından boyanmıştı, neyse ki temizlendi, eski haline döndü.  

Miradorlardan birinde Mehmet Aksoy'un "İşçi ve Çocuğu" isimli heykeli, diğerinde ise Kuzgun Acar'ın "El" heykeli var. El heykeli ile ilgili bir söylence heykelin içinde heykeltraş ve eşinin evlilik yüzüklerinin olduğu  şeklinde, ne derece doğru bilinmez.

Parkın bitiminde belki açıktır da, yine pişi yapmışlardır, kahvaltıyı orada ederiz diye düşündüğümüz mekanın da kapanmış olduğunu görünce aç midemizi tutarak çıkışa yöneldik. Ben görmeyeli daha önce Konyaaltı plajlarının karşısında yer alan Minicity önündeki heykeller parkın Öğretmenevi yönündeki girişine taşınmış. Bir Mizah Sempozyumu (isim konusunda yanılıyor olabilirim) nedeniyle yapılmıştı bu mizahi yönü olan heykeller, buraya taşınmaları çok isabetli olmuş. Zaten Minicity de Beachpark'taki değişim nedeniyle Dokumapark'a nakledildi. 

Sizleri heykel sergisine götürmüş gibi oldum ama diyorum ya parkı da, içinde yer alan her şeyi de özlemişim. 

Sonunda kuzenim yol üstündeki bir esnafa uygun bir kahvaltı mekanı sordu ve verilen tarif üstüne gittiğimiz börekçide serpme börek olmasa da su böreği ve çay eşliğinde kahvaltı edebildik. Kahvaltı esnasında tüylü bir misafirimiz vardı, su böreğine "Hayır" demedi ama poğaçaya burun kıvırdı 😃

Kadife bakışlı kahverengi gözleri bana artık öbür aleme göçmüş çok sevdiğim birini hatırlattı, bir hissikablelvuku yaşadım ama yazmayacağım, bana kalsın, biraz hüzünlendim.

Karnımız doyunca Kalekapısı'na kadar yürüdük, dönüşte bize börekçiyi tarif eden dükkan sahibini görmeden geçmişiz, arkamızdan seslendi: "Açken yol soruyordunuz, tokken selam yok mu?" diye, hem gülüştük, hem mahcup olduk. 

Güneşli ama ayaz, kristal gibi berrak bir sabahı geride bırakıp eve yollandık.

Bugün hava Antalya için mevsim normallerine döndü, geceden hafif serpiştiren yağmur sabah kesilmiş ve aydınlık, güneşli ve ılık bir güne bırakmıştı yerini. Dilerim yılın son haftası böyle geçer. Kalın sağlıcakla...

14 yorum:

  1. heykellere bayıldım en çok "el" ile "don kişot"a...ne güzel bir gün olmuş, sefanız olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel o heykeller, arkadaki manzarayla bütünlük arzediyorlar. Neyse ki şehrin içinde o saçma sapan heykelimsilerden yok şükür. Çok sevgiler...

      Sil
  2. yakın hissettiğin biriyle uzun vakit geçirmek ne güzel olmuş
    kadife bakışlıyı ben de sevdim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel oldu gerçekten, epeydir de görüşmüyorduk iyi geldi. Kadife bakışlı sevilmeyecek gibi değildi...

      Sil
  3. Siz sabah sabah biraz aç kalmışsınız ama bu durum bizlere güzel Antalya görüntüleri göndermenizi sağladı. Antalya'yı özlemişim, çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla açlığı hiç önemsemedim de ince giyinmişim biraz üşüdüm Her şeye rağmen şehri özlemişim, iyi geldi bana da. Sevgiler...

      Sil
  4. Dükkân sahibini çok sevdim :)) Tam benlik bir karaktermiş! Antalya’yı sayende tanıyorum, benim için kavurucu bir sıcak ve dümdüz uzanan endes bir kumsaldı sadece. Oysa sen apayrı, muhteşem bir şehri anlatıyorsun, gerçek insanlarla gerçek bir şehri; plastik otellerle “yaratılmış” bir resmi değil….

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dükkan sahibi çok sempatikti gerçekten :) O 5 yıldızlı otellerden ve yüzme merakım olmadığım için upuzun kumsallardan ben de pek hazetmem. Ama şehrimiz güzeldir, gerçekten. Hele baharına doyum olmaz. Dilerim bir gün seni gezdirmek kısmet olur.

      Sil
    2. Benim dusuncemde de Antalya deniz otel sicak hava ve rus turister gibi bisey varmis. Ilk Antalya okuyunca sasirdim ve sevmeye basliyorum

      Sil
  5. Okurken bir sabah serinliği hissettim :) Börekçi için ben de aynı dileklerde bulunuyorum. Bu arada sayfanın başlık renklerinde ton farkı mı var gözlerim mi bozuldu :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zihin kardeş bir arkadaşım tablette arka plandaki leylak desenlerinin kaybolmadığını rahat okuyamadığını söyledi, daha önce bir başkası da aynı şikayette bulunmuştu. Ben de arka planı düz, başlık renklerini de mor yaptım ama okumak için tıklayınca siyaha dönüyor.Bundan söz ediyorsan normal ama onun dışında bir ton farkı mı bilemedim.
      Dilerim Börekç Tevfik'imiz yakın zamanda açar dükkanını. Selamlar, iyi yıllar...

      Sil
  6. Nurşen Abla bir ara kahvaltı edemeyeceksiniz zannettim ve çok endişelendim. Zira aç bi' benden her zaman korkulması gerekir. Kesin açlığım yüzünden olay çıkarır misafiri de üzerdim.

    Börek çekti canım. Seni çok öptüm.

    YanıtlaSil
  7. Ahaha Özlem :) Ben çok dert etmem ama Funda aynı senin gibi, anneannem de öyleydi, yemek zamanı gecince yanaşma yanlarına.
    Gel de ben sana börek yapayım şekerim :)))

    YanıtlaSil
  8. Mayıs 2019'da Antalya'ya bir arkadaşımızı ziyarete gitmiştik. Pek çok defa tam da bu anlattığın güzergahta dolaşmıştık. Fotoğraflar onları getirdi bana. Börekçi Tevfik'te biz de yiyememiştik, vakti geçirmişiz öğle olmuş, ufacık bir köfteciye gitmiştik.
    Antalya, -Temmuz Ağustos dışında- en gezilesi sevilesi şehir, açık arayla. :)

    YanıtlaSil