Sayfalar

24 Aralık 2020 Perşembe

24 ARALIK (BOZA)

Çay ve kahveden sonra açık ara en sevdiğim içecek boza. Akman kapandıktan sonra ve biraz da kalori derdinden dolayı çok seyrek içiyorsam da hala sevmeye devam ediyorum. Üstelik benim için sadece bir içecek değil, bir anılar yumağıdır. Çocukluğumun karlı Ankara gecelerinde sokaktan gelen tanıdık sestir: "Booozaaa". Harçlığı kısıtlı öğrencilik günlerimizde ılık bir bahar ikindisi, okul çıkışı uğranan Ulus Akman'da içilen tarçın kokulu bir şenliktir. Akman'ın tanıdık mütevazı masaları, avludaki havuzda dem çeken güvercinleri, masaları dikizleyen meraklı garsonlarıdır. Ayazdan ellerimizin buza kestiği, yanaklarımızın hissizleşip burunlarımızın pancara döndüğü akşamlarda, bu kez Kızılay'daki ışıklı kapısından girdiğimizde bozayla birlikte yüzümüze vuran sıcaklıktır. Akman şahane sosisli sandviçtir, hastalığı sırasında annemle gittiğimiz, hesabı ödemek için gizlice elini çantasına sokmaya çalıştığı son pastanedir (ne zaman aklıma gelse burnumun direğini sızlatan), nefis vişneli pastadır, kış günlerinde otururken paltolardan yükselen nemli soğuk kokusudur, gri bir Ankara ikindisinde masalardan birinde rastlanan Nazlı Eray'ın kızıl saçlarıdır, pencerelerdeki vitraylar, vitrinin ışıltısı, tanıdık garsonlar, turuncu sandalyeler, gençliğim, olgunluğum  ama en çok bozadır. Ulus'taki pastane kapandığında yakınımı kaybetmiş gibi bir duyguya kapılmıştım, yine de Kızılay'daki şubenin varlığı avuntuydu. Sonra bir yaz "haydi boza içelim" diye gidip mekanı bomboş görünce ağlamaklı olmuştum. Yerine saçma sapan bir cafe açıldıysa da çok sürmedi, tekrar Akman oldu ama gerçek Akman değil, sadece adı ve bozası bizim bildiğimiz eski Akman'dı. Ona da razıydık, yeter ki önümüze saplı bardakta duble boza, yanında tarçın ve leblebi gelsin. Lakin sonunda o da dayanamadı, artık adı var, kendi yok. Marketlerde şişelenmiş satılan bozalarda Akman adı olsa da, tadı yok. 

Ankara'dan sonra Antalya'ya yerleştiğimde bu çok turistik şehirde pek çok şeyin eksikliğini çekmiştim. Sucuk, pastırma, ağız tadıyla yenecek şık ve lezzetli bir yaş pasta, tost ekmeğine yapılmış gerçek bir tost, inanmayacaksınız ama balık, leylak ve boza. Şimdi leylak hariç hepsinden mebzul miktarda bulunsa da o zamanlar gerçekten yoktu. Bu saydıklarımın hepsini annemler Ankara'dan ziyarete gelirken getirirdi. Balık dondurulur, sucuk-pastırma vakumlanır, leylak poşetlere sarılır, boza da Akman'dan alınıp pet şişeye doldurulurdu. Yine bir Şubat tatilinde annemler gelmiş, leylak dışında bu yazdıklarım da onlara eşlik etmişti. En çok bozaya sevinmiş, 2,5 litrelik pet şişeyi mutfak tezgahına koymuş (yangında ilk kurtarılacak misali, yemekten sonra ilk içilecek olarak) sabırsızlıkla sofranın toplanmasını bekliyordum. Sonunda boza zamanı geldi, bardakları hazırladım, tarçın kavanozunu çıkardım, şişeyi elime aldım, kapağı çevirmemle birlikte bir "pat!" sesiyle artezyen kuyusundun fışkırır gibi fırladı şişenin ağzından boza. Ellerime, yüzüme, gözümdeki gözlüğe, tezgaha, raflara ve hatta tavana boza sıçradı, sıçramak ne kelime, şelale olup aktı. 7 saatlik otobüs yolculuğunda bagajda çalkalanarak gelen boza mayalanma sürecini uzatmış, içinde biriken gazlar özgürlüğüne kavuşmanın sevinciyle yeri göğü bozaya belemişti. İlk anın şaşkınlığı geçince ilk iş ziyan olmasın diye gözlüğümü çıkarıp camlarını yaladım, evet yaladım, ayıplamak serbest 😀 Sonra şişede ne kadar kaldı diye kontrol ettim, varsın her yer boza içinde kalsın acelesi yok, temizleriz. Komik olan onca dökülmeye şişe hala ağzına kadar doluydu, 2-3 gün boyunca mayalanıp çoğalmaya devam etti. Ben de bozaya doydum, tabii biraz zahmetli oldu ama değer 😀

Bir başka boza maceram daha var. Yine bir Şubat tatili ailecek İzmir'de yaşayan halamlara gitmiştik. Kuzenlerimle yaşlarımız birbirine çok yakın, büyük ve kız olanı çok becerikli, çok hamarat. Bir sohbette benim boza sevdiğimi öğrenince benim için boza mayalamaya karar verdi. Kendince bulgurla bayat ekmek içi karışımı bir şeyler yaptı ve mayalanmaya bıraktı. Hepimiz heves ve heyecanla bozanın olgunlaşmasını ve afiyetle içmeyi bekliyoruz ama içimizde en heyecanlı olan bozayı yapan kuzen. Mayalandığına kanaat getirildiği  gün erkenden geldi işten, bozayı kontrol etti, süzdü, ayarladı. Yemek sonrası üzerinde tarçın, yanında leblebi ile hepimize ikram etti. Bozadan aldığım ilk yudum korkunçtu. Hayatımda bu kadar kötü bir şey içmemiştim ama kızcağız o kadar heves ve istekle, beni mutlu etmek için uğraşmıştı ki, bırakmaya içim elvermedi. Elimde bardak ikinci yudumu nasıl alacağım diye kara kara düşünürken halam aldığı ilk yudumdan sonra yüzünü buruşturup "bu ne kötü bir şey be" diyerek bardağı yanındaki kauçuk saksısına döküverdi. Eh halam yolu açtıysa izinden gidilir, koskoca kadın, ailenin en büyüğü, elbet vardır bir bildiği diyerek kuzenin mutfağa gitmesini fırsat bilip kauçuk bitkisini bozayla bolca besledik, kuzene de "ellerine sağlık, pek güzel olmuş" dedik 😂

Evvelki yaz kızkardeşle Eskişehir'e gittik, YHT ile, günübirlik. Gezdik dolaştık, çibörekleri yuttuk, sonra sokaklardan birinde "O da ne?", Karakedi Bozacısı'na rastladık. Kızkardeş de benim gibi bozasevengillerden olduğu için, "Haydi" dedik, "methini duyduk, tadına da bakalım".


 

Lakin sonuç hayal kırıklığı oldu, bal gibi tatlı ve aşırı yoğun kıvamlı idi boza ve hayatımda ilk defa bir bozayı yarım bıraktım.

Bunca şeyi niye yazdın diyorsanız; neredeyse bir yıldır ağzıma boza sürmemiştim. Canım da fena halde çekiyordu. Dün sanal Migros'a sipariş verirken boza seçeneğini de görünce "Dur yahu", "belki güzeldir, benim sevdiğim gibi ekşi tadı baskındır, içeriz, olmadı ziyan olur ne yapalım bir daha almayız" dedim. Boza geldi, inanır mısınız, tam sevdiğim gibiydi. Keyifle içtim, üstüne tarçın ve leblebi bile koydum. Bundan sonra ara sıra isterim. Fotoğraf maalesef şişe neredeyse boşaldıktan sonra çekildi:


Eh, ne diyeyim, siz de bozasevengillerden iseniz boza ikram edenleriniz çok olsun...


25 yorum:

  1. Hayatımda hiç boza içmedim,tadını bile bilmiyorum.Ama yazdıklarını okuyunca merak ettim.Afiyet olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ciddi misin? aa çok şaşırdım, hemen dene :)

      Sil
  2. Sevgili leylak dalı şehrimin bozasını beğenmişsin galiba yanılmıyorsam Balaban marka:)) profiterölü geliyorsa onuda tatmalısın:)) Yazın da dondurması harikadır hele tahinli cevizlisine bayılırım:)) afiyet olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, Balaban marka ve gerçekten beğendim, Akman'dan sonra ilk beğendiğim boza oldu. Markete gidemediğim için diğer ürünlerden haberim yok, sanalda sadece boza görünüyor. Çok teşekkarler ve sevgiler...

      Sil
  3. ayyyyy bayılırım bozaya,ama işte şekerler kilolar, yine de bir bardak içeceğim bu kış, ne olacak. varsın kilolar bir sonraki haftayı beklesin gitmek için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Boşver kuzum ya, şu pandemi ortamında diyetmiş, miyetmiş vız gelir. Hayatımız tepetaklak oldu zaten, bir bardak bozayı mı çok göreceğiz kendimize :)

      Sil
  4. Bir boza meftunu olarak son Akman kapandığında çok üzülmüştüm. İyi kötü dediğiniz gibi tat veriyordu. Eski tadı olmasa bile. Yine de mevcut şişelenmiş bozalarını almayı sürdürüyorum. Bence fena değil. Diğer bozalar çok şekerli oluyor. Ben alırken bir de şişenin altına bakıyorum. Eğer içi kabarmışsa almıyorum. Bugün boza içmiş birinden saygılar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma Zihin Kardeş Akman benim kişisel tarihimde çok önemli bir yere sahiptir, eşimle çıkmaya başladığımda bile ilk gittiğimiz mekandı :) Keşke kapanmasaydı. Benim aldığım şişeli Akmanlar damak tadıma hiç uymadı ya da mayalanma süresi yetersizdi. Ama bu Balaban Boza tam bana göreymiş :) Bugün boza içmiş bir diğerinden de selamlar :)

      Sil
  5. Boza mı sahlep mi diye sorsalar kesinlikle boza derim. bizim buralarda
    hala kış gecelerinde bozaaa diye bağıran, elinde güğümle boza satan bir amca var.
    bu kış gelecek mi bilmiyorum ama artık herşeyden korkuyoruz ya boza alamıyorum
    böyle dışarıdan. eğer gelirse alıp içmeyeceğim ama. sırf adama
    bir yardımım olsun diye. eğer migrostakini beğendiysen
    hemen ondan alacağım o zaman..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bozada ekşimsi tad sevenlerdenseniz bu tam size göre, ben Akman'ın şişeli olanlarını bile tatlımsı buluyor içemiyordum, bu çok uydu damak tadıma. Hepsi öyle çıkar mı, mayalanma süresine mi bağlı bilemeyeceğim. Balaban boza diye satılıyor, zaten tek bir çeşit var. Sevgiler...

      Sil
  6. Hayalimde Akman'a yeniden gittim, pastasını yedim, bozasını içtim. Sonra yazıya kaldığım yerden devam ettim. Ben Kızılay şubesinin müdavimi idim.
    Gece dolaşan bozacının sesi bütün Ankara'da aynıydı. BOooZAaaa

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapanana kadar ben de sıkı müdavimdim Kızılay şubesine, o derece ki kapandıktan sonra garsonlardan biri beni Karanfil sokak'ta durdurdu. Başka bir yere girmiş, illa çay ısmarlayacağım diye ısrar etti, işte bu dostlukları seviyorum ben mekanlarda ama artık çok zor...

      Sil
  7. Boza=Rahmetli babacığım:(((
    Çenebaz

    YanıtlaSil
  8. geçen gün ben şöyle bir dolanayım dedim anneme , nereye gidiyorsun dedi bi boza alayım dedim çıktım evden, vefa'da buldum kendimi :) içim acıdı tabii bomboş görünce ama karşıdaki 80 yıllık kuruyemişçiden de koydum cebime leblebileri, döndüm eve kaybola kaybola 3 saatte. resmen istanbulling yaptım evde de 3 bardak içtim oğlana da içirdim içmedi zevksiz.. onunkini de içtim. ohhhh iyi ki se boza severiz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vefa'da hiç boza içmedim, İstanbul'a tekrar gelebilmek kısmet olursa ilk yapacaklarımdan biri Vefa Bozacısı, biri de üstün Palmie pastanesi ziyareti :) İşimiz gücümüz boğaz. Yavrum senin oğlan kaçıncı nesil, bozayı neylesin :))) Yaşasın bozaseverler diyor ve gidiyorum :)

      Sil
  9. Akman başkadır, hatta bu ülkenin başka şehirlerindeki bazı insanlar için de:) Hâlâ sıkıntı varsa yaş pasta ve Antalya kısmı için her ihtimale karşı bir yer önermek isterim: Üç Kapılar'ın karşı sırasında Tchibo'ya çok yakın küçük bir Kahveci, bir aile işletmesi ve pastalar anneden, iki yıl içinde başına bir şey gelmediyse Kaffee & Backstube.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok artık envai çeşit pasta ve pastane açıldı, bu söylediğim 80'li yılların başında idi. Bu arada Tchibo artık orada değil, kapandı ve çantacı açıldı yerine. Tchibo'dan da önce orada Antalya'nın ilk pizzacısı vardı, Mizza Madonna. Sanırım yediğim en güzel pizzaları yapıyordu, yabancı bir kadındı sahibi. O da hayal oldu haliyle. Akman'a gelince, yürek yarası benim için, keşke tekrar açılsa :(

      Sil
  10. Patlayan boza :D Ah şimdi bu yazının üstüne bir de "kafamda bir tuhaflık" iyi gitmez miydi?!
    Özendim vallahi çünkü leblebiyi hadi buldum diyelim, boza mümkün değil.. Bayılırım bozaya. Kışın bir sahlep bir boza, ah kestane, vah mandalina, offff.
    Ah Ankara.... O da burnumda tütmedi değil! Eski pasajların, yerel pastanelerin birbiri ardına kapanıp yerlerine global markaların gelmesi çok üzücü oluyor. Yan tarafımda bir pastane açıldı, tamamen yerel hiç bir zincire ait değil. Tabii ücret astronomik ama 3 pasta alacağıma 1 alıp ondan almaya karar verdim (3 pasta almak?!? :D Yani lafın gelişi..) Hem yerel, kendine özgü hem de piyasa ortalamasında neden olmuyor acaba? Bunu hep düşünmüşümdür..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım C, keşke imkanım olsa da yollayabilsem hepsini ama şu pandemide kendim de sanaldan gelenlere mahkumum :)
      Ankara, yakın zamana kadar en sevdiğim şehirdi, ömrümün ilk 22 yılı, sonrasında da yılların pek çok ayı orada geçti. Halen yazlar ve gerekli olduğunda diğer zamanlar orada geçiyor ama artık Ankara kocaman bir kasaba. O kadar üzülüyorum ki, bir önceki sayın başkan şehri avamlaştırıp çekti giti. Tunalı bile bir dönerciler cenneti artık. Kızılay zaten Mahmutpaşa sanki. Yine de elimizde kalanlarla avunmaya çalışıyor, kardeşle sokak sokak gezip eskileri arıyor, en azından fotoğrafla yaşatmaya çalışıyoruz. Akman, Flamingo, Milka hepsi gitti, yerine bir örnek 3. nesil (ne demekse artık) kahveciler doldurdu. Ay bu konu uzun, boşver. Yine de küçük işletmelerin varlığına şükür diyorum. Ve mutlu bir yıl diliyorum, daha doğrusu sağlıklı, o yerindeyse her şey olur...

      Sil
  11. Afiyet olsun! :) Ben de severim ama bizde en çok Orhun sever. Yalnız böyle güzel Akman Bozası hatırası yok tabii onun. Sokaktan geçen bozacıyı da bilmez. Şehir içinde yine geçiyor ama bizim tarafta yok. Garibim marketten Vefa Bozası içiyor:) Balaban'ı da aldık ama Vefa'yı daha çok tutuyoruz. O da gerçi bazen iyi çıkıyor bazen çıkmıyor. Vefa'nın yerine de her zaman gidilmiyor. Şu salgın biraz hafiflese de gitsek diyorum şu an.
    Sevgiler Nurşen Hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orhun'un yaşı tutmaz böyle hatıralar için, o başka, daha güzel anılar biriktirsin dilerim. Ama bozasever olması hoşuma gitti, afiyetle içsin. Vefa bozasını bir kez marketten içtim ama pek bir değişiklik görmedim. İstanbul bir kez daha kısmet olursa niyetim bizzat yerinde içmek. Bitsin artık salgın değil mi Sezercim, çok bezdik. Benden de çok sevgiler, sağlıklı bir yıl dileklerimle...

      Sil
  12. Hayatımda hiç boza içmedim sanırım çok şey kaybediyorum :)

    YanıtlaSil
  13. Bozayı ben de çok severim. Bi de sahlep severim :)

    YanıtlaSil