Sayfalar

1 Kasım 2020 Pazar

1 KASIM (YOLCULUK)

An itibarıyle Antalya'da evimdeyim. Müthiş yorgunum o ayrı ama evde olmanın keyfi başka. Bilenler bilir, yazlarımızı Antalya sıcağından kaçarak Ankara'da geçiririz. Bazen bu gidip gelmeler yılda birkaç kere olabiliyor ve her seferinde hazırlık aşamaları beni bitiriyor. İnsan bir yerde 4 ay kalınca haliyle o evin kılcal damarlarına kadar nüfuz ediyor ve dönüşte toplanması da fena halde zahmetli oluyor. 3 gün boyunca evi düzene koyup valiz ve çanta hazırlamakla, çamaşır yıkayıp buzdolabı boşaltmakla, erzakları paketlemekle uğraştım. Araya İzmir depreminin üzüntüsü, endişesi, babamla ve diğer akrabalarla iletişim kurma telaşının yarattığı gerginlik de girince bir gecelik uyku hiç oldu. Ve bu sabah da saat 5'te ayağa dikilince güne 1-0 mağlup başladım haliyle. 5.45'de yola çıkmıştık bile. Önce biraz kestirmeye niyetlenmiştim ama Polatlı'ya kadar o kadar güzel bir dolunay eşlik etti ki bize, uyumaktansa onu izlemeyi tercih ettim. Sonra yavaş yavaş gün ağardı, dolunay battı, Sivrihisar sapağından sonra da sis bastırdı. Bir süre sisin içinde ilerledik, birdenbire sis bitti güneş çıktı, ilginç bir geçişti. Bulutlar ayrı bir şölen sergilemekteydi bir yandan. Kısacası normalde bu kadar yorgunken yolculuğu ayakta uyuyarak geçiririm ama bu defa yolları ve çevreyi izlemeyi tercih ettim, 40 yıldır yüzlerce kez geçtiğim rota olmasına rağmen.







Afyon İkbal'de benzin almak ve termosla getirdiğim çay eşliğinde simitle kahvaltı etmek için durduk. Pandemi başlangıcından bu yana ne dışarda yemek yedim, ne de tuvalete gittim, lakin yol uzun, çayları da içtik. Sabahın erken saati, tesis neredeyse boş, tuvaletler de geniş ve kabinler dışarıdan hava girecek şekilde düzenlenmiş, kıralım bu inadı dedim. Teçhizatı kuşandım, yüzümde maske, bir cebimde dezenfektan, öbür cebimde bol miktarda kağıt havlu ve kolonyalı mendil, cenge gider gibi girdim tuvalet kabinine. İlk iş klozeti ve etrafını dezenfektanla adeta yıkadım. Ve fakat kör şeytan telefonu pantolon cebimde unutmuşum, pat dedi yere düştü. En en en eeennnn! Çanlar kimin için çalıyor. Telefonu WC'de bırakamayacağıma göre mecburen aldım. Cebimden dezenfektanı çıkardım, tam telefona fışkırtacağım, püskürtme ağzı yere düştü. Yahu kader niye ağlarını benim için örüyor. O beyaz başlık yerde, ben ayakta birbirimize bakıyoruz. Almasam telefonu dezenfekte etmem lazım, alsam onu neyle dezenfekte edeceğim. Aldım, telefonu dezenfekte ettim. Aklımdan geçen dışarıda aynı işlemi Safiye gibi 5 kere daha tekrarlamak 😃 Neyse telefonu cebimdeki kağıt mendillerle kuruladım, kağıtları çöp sepetine savurdum, hay bin kunduz, onlar da yere düştü. Fazla dikkat çok sıkıntı getiriyor arkadaşlar, salın gitsin. Kurallara saygılı bir vatandaş olarak mecburen kağıtları yerden alıp çöpe, kendimi de can havliyle dışarı attım. Ellerimi musluk ve deterjan borusuna değmeden üç kez yıkadım, sonra da arabaya oturup Safiye moduna geçtim. İki kere kolonya ile, iki kere dezenfektanla, sonra tekar kolonya ile kendisine gereken bakımı yapıp, "haydi" dedim eşime, "gidelim buralardan, dayanamıyorum" 😃 

Burdur'a yanaşırken gölü görmeyi umuyorduk ama göl kaybolmuş arkadaşlar, yok göl möl, kurumuş gazel olmuş. Taa uzaklarda küçük bir mavilik görünüyor, sanırım o göl olsa gerek, zaten o da binaların arkasında kalmış, göl yerine polis ekibi gördük. "Dur" dediler, durduk. Nüfus kağıtlarımızı istediler, verdik, ateş ölçere benzer bir aletle kimliklerimizin ateşini ölçtüler, sağlam çıktı. Buraya kadar iyiydi de ah yaşı epey ilerlemiş polis memuru keşke bana "Teyze" demeseydi 😃

İklim epeydir Akdeniz'e dönüşmüştü, sabah kaloriferi yakmıştık, öğleye doğru camları açtık. Antalya'ya gelmeden önce bahçemizin olduğu kasabaya uğradık, niyetimiz zeytin toplamaktı ama zeytinlerde bir tuhaflık vardı. Normalde tam da bu zamanda toplanması gereken zeytinler henüz miniminnacıktı, bakakaldık.

"Bari" dedik, "bir yağmur görsün, belki beslenir, kilo alır, o zaman gelip toplarız". Bu yıl pandemi yüzünden bahçeyle hiç ilgilenilmedi. Diz boyu ot olmuş, ağaçlar bakımsız kalmış. Bademler ve cevizler hem dolu yüzünden, hem de yeterince bakımı yapılmadığından ürün vermemiş. Üç saat boyunca tüm bahçeyi tavaf edip her bir ağacı tek tek inceledik ve aşağı yukarı 50 badem ağacından taş çatlasa 5 kilo kabuklu badem toplayabildik. Cevizler zaten dalında çürümüş. Her şeyden önemlisi can sağlığı, bu yıl da böyle olsun diyerek Antalya'ya doğru yola devam ettik.

 
Bu minnoş saka kuşu yuvasını badem ararken dalların arasında gördüm. İşlevini tamamlamış ve terkedilmişti ama öyle minik ve sevimliydi ki fotoğraflamadan edemedim.



Evde beni şahane işler bekliyordu, Cevriye'nin sızlanmaları eşliğinde üç kat merdiveni üç kere çıkarak payıma düşen eşyaları yukarı taşıdım. Sonra sıra balkon temizliğine geldi, mahallenin kumruları yokluğumda bizim çınarlı balkonu umumi WC olarak kullanmışlar. Bir seraya bir yıl yetecek kadar gübre birikmiş balkonda, kazı kazı bitmedi. Sanırım Bobo gibi yokluğuma "tepkisel" yapmışlar. Buna da razı oldum, doğumhane olarak kullandıkları zamanı da bilirim zira, gübre temizlemek bit temizlemekten nisbeten kolay 😃

2 saat süren balkon temizliğinden sonra sıra buzdolabına geldi, onu temizleyip çalıştırınca salon kapısında bir davetsiz misafir gördüm. Şu çok sevdiğim "Örümcek Dede" kitabındaki kadar uzun bacaklı, sarışın, iri boy bir örümcek neredeyse duvarın yarısına kadar ağ örmüştü. "Hiç kusura bakma Örümcek Dede, evini bozmak istemezdim ama burası da benim arazim yani, seninki bir nevi tapulu araziye gecekondu kurmak olmuş" diye mazeretimi sundum. Ben evi ortadan kaldırınca müteahhit göründü, kendisini nazikçe bir kağıt havluya aldım ve balkon duvarına yerleştirdim, "Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna" diyerek yolcu ettim ve bir şey farkettim, ben az evvel balkon yıkarken önce kumrularla, sonra boş saksıdan ardı ardına çıkan şu pis kokulu böceklerle de muhabbet etmişim. Yok arkadaşlar uzun yolculuk ve yorgunluk bana yaramıyor. Mutfak tezgahını da silip geri kalan her şeyi yarına bıraktım. F klavyemi özlemişim, oturdum bunları yazdım, birazdan da gidip yatacağım. Hepinize güzel bir hafta ve sağlık diliyorum...



27 yorum:

  1. Bu aralar astrologların herşeyin sorumlusu gösterdikleri mavi dolunay mıydı o yoksa?
    Bende bu sene yolculuklarda tuvalete girerim korkusuyla hiç su içmeden gidip geldim lakin bir kez girdim o da şu meşhur benzinin temiz tuvaletiydi.Bir yere dokunmadan girip çıkması kolay olan WC. Sizin fena olmuş valla yere düşen eşyalar falan:) Aslında Antalya'nın yaz sıcaklarından sonra kışı daha ılıman daha güzeldir tam yaşamalıktır diye hayal ediyorum ben.Özellikle Ankara'nın buz gibi soğuna karşı ama tabi yaşayan bilir. Kolay gelsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla mavi gibi gelmedi ama olabilir, yalnız çok güzeldi. Astrologlar her şeyi dolunaya bağlıyor, ona da yazık yahu :)Evet 8 aydı bir kere WC ye girecek oldum başıma gelmedik kalmadı :)
      Antalya'nın kışı güzeldir ama rutubet ısı az düşse fena üşütür, hele de poyraz çıkarsa bırr, resmen iliklere işler. Bakalım nasıl geçecek bu kış, corona yüzünden endişeliyim biraz. Teşekkürler, sevgiler...

      Sil
  2. Yorgunluğu o kadar güzel anlatmışsınız ki, keyifle okudum :)

    YanıtlaSil
  3. Hoşgeldin evine ♥
    Sakınan göze çöp batar derler ya ne zaman aman desek olmayacak şeyler geliyor başımıza sanırım. Kahrolsun Murphy :)
    Safiye ne kadar içimize işlemiş, seni okurken hah tam Safiyelik derken sizin de aynı şeyi düşündüğünüzü okuyunca gülümsedim :)
    Kolaylıklar diliyor ve sevgilerimi gönderiyorum kocaman kocaman ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşbulduk, gerçekten sakınılan göze çöp battı. onca teçhizat kuşanıp telefonu cepte unutmak çok akıllıca idi :) Eh bu da yaşanacakmış, en azından sonrasında gülecek malzeme çıktı:)
      Benden de çok sevgiler, aynı öyle kocaman kocaman :)

      Sil
  4. Hepimiz birer Safiyeyiz zaten son bilmemkaç aydır ablacığım :)

    YanıtlaSil
  5. Hoş geldin Nurşen. 😍 Kolay gelsin ben evi dört günde anca düzenledim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş bulduk Zekiye, ben de ancak toparlayacağım sanırım..

      Sil
  6. Hoşgeldiniz :) Giderken bize yadigar Ankara soğuğunu bırakmışsınız. Başladık biraz titremelere. Ufak ufak kemiriyor. Temizlik takıntılı (muhtemelen okb) bir birey olarak tuvalet sahnelerini okurken gerim gerim gerildim :D Şöyle bir nefes alıp devam ettim. Benim vaziyet pek fenadır. Mesela yere bozuk param düşse alamam. Fakat çevredeki insanlar da bilmeden yardımcı olmak adına "beyefendi paranız düştü" dediğinde ben dönerek "teşekkürler" der yoluma giderim :D Bir defasında birisi ısrarcı olmuştu. Resmen zorla yere düşmüş 1 teleyi bana vermişti. Kafasına mı atsam tebessümle mi karşılasam bilememiştim :D :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşbulduk Zihin kardeş, inan aklıma sen geldin bunları yaşarken, Zihin olsa ne yapardı diye düşündüm, telefonu falan bırakır çıkardın sanırım :) aksilikler üstüste geldi bunca zaman sabrettikten ve o kadar dikkatten sonra :)Ne diyelim bir daha olmaz inşallah. Çok sevgiler...

      Sil
  7. Hoş geldin Nurşen. Ev gibisi yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısın Mihribancım, Cennet'e de gitsen ah evim, ah evim...

      Sil
  8. Antalya'da güzel bir kış diliyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler, ben de aynı dilekleri İstanbul için tekrarlıyorum :)

      Sil
  9. Hoşgeldiniz! Yolculukları çok sevdiğim için ahhhh dedim, ah ne güzel şu renkler şu yollar...
    Geçen eşim "otobanda gün batımını çok seviyorum" dediği için yarım saat kadar dalga geçtim adamcağızla ama vallahi doğruya doğru, otobanda gün batımı gün doğumu pek güzel oluyor :))))
    Güzel bir kış mevsimi diliyorum! O güzel falezlerin fotoğrafını da ilk fırsatta yeniden rica edecektim kiiii aklıma corona gerçeği geldi. sustum ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşbuldum, normalde yolculuk severim ama bu yol artık rutinime girdiği için bıktırıcı oldu, genelde bitsin diye sabırsızlanırım. Lakin bu sefer hoşuma gitti. Otobanda gerçekten güzel oluyor, zira görüntü panoramik, bulutlar harika, ortalık sakin.
      Umarım güzel geçer kış mevsimi, beni biraz korkutuyor, daha zatürre aşısı sıram bile gelmedi. Falezleri senin için fotoğraflayacağım ilk fırsatta. Şimdi 4 ay boş kalmış evi düzenlemekle meşgulum. Yorgunluğum geçer geçmez yürüyüşe gideceğim. Çok sevgiler...

      Sil
  10. Ne kadar güzel bir anlatım bu böyle. Ankara'nın ayazından kaçtığınız için şanslısınız. Biz donuyoruz burada. Bakalım bu kış faturalarımız bizimle nasıl dalga geçecek? Hoş gitmişsiniz.
    Memleketimin İkbal'i temizdir.

    YanıtlaSil
  11. Hoş geldin. Valla yorgun da olsan argın da olsan bu ne güzel bir anlatma, çok keyifle okudum her ne kadar senin için keyifli olmadığı aşikar temizlik hallerini ;))çok öptüm.

    YanıtlaSil
  12. İkinci fotoğrafta ağaçlar şahane görünüyor :) Sonbahar rengi ne hoş :) Salgın geçerse gelecek sonbaharda yollara düşerim belki, ama şimdi pek zor sokağa çıkmak :) Geçsin şu hastalık, dilerim :) Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
  13. Biraz geç bir mesaj oldu ama hoş geldiniz evinize. Pandemi başından beri biz de ailece dışarda hiç bir yemek yemedik, bişi de içmedik. Kahve zincirlerinden tek bir kahve bile almadık. Bakalım bu nereye kadar devam edecek :( Bu arada süt şişeleri, peynir kapları...vs hala sabunlanıyor bizim evde.

    YanıtlaSil