Sayfalar

3 Şubat 2020 Pazartesi

3 ŞUBAT (OCAK OKUMALARI)

Üç gündür bir yaş daha büyümüş olarak uyanıyorum. Babamın maaşının suyunu çektiği bir ay sonu doğmakla ne denli kısmetli bir insan olacağım o zamandan belliymiş 😀Dünyaya gözlerimi annemin doğum için ailesinin yanına geldiği Ankara'da açtığım halde babamın nüfusta görevli arkadaşları bir an önce doğum parası alsın diye olsa gerek alelacele kafa kağıdımı çıkarmış, bir de beni temizinden Trakyalı yapmışlar. Doğum yerim olarak kaydedilmiş ve 1,5 yaşında ayrıldığım için anlatılanlar dışında zerre hatırlamadığım Meriç'i görmekse yıllar yıllar sonra kısmet olacakmış. Bir yaz başlangıcında, güneşi yeryüzüne indiren ayçiçeği tarlalarının arasından geçerek gitmiştik o küçücük ilçeye. İşin tuhafı ömrümün ilk yılını geçirdiğim ev ve bahçe biraz tadilat geçirmiş olmakla birlikte hala duruyordu. Üstelik ev sahibimizin hayatta olan ve orada yaşamaya devam eden büyük kızı beni  adımı söyler söylemez hatırlamış ve müthiş bir coşkuyla karşılamış, sevincinden ne yapacağını şaşırmıştı. Oldukça duygulu bir tanışma olmuştu, aslında doğum yerim olmayan doğum yerimle.

Önümdeki yıllar geride bıraktığım yıllardan az olunca doğum günlerini daha bir coşkuyla kutlamak gerekiyor diye düşünüyorum, Bana zaten bahane olsun, kutlanacak bir şey varsa tadını çıkararak kutlama taraftarıyım. Bunlar hayatın rutinine açılan renkli parantezler çünkü.  Arkadaşlarla, kardeşle, çocuklarla bol bol kutladık biz de, daha bunun Antalya'sı var, doğum günlerini aylara yayabiliriz değil mi 😀 Maksat birlikte olmak...

Beni günlerce eve hapseden gribin ardından intikam alırcasına kendimi dışarı attım. Arkadaşlarla buluşma, doğum günü kutlamaları, konser derken bu hafta kitaplarla hemhâl olmak niyetindeyim. Sevda ve Bilge ile gittiğimiz Kürdilhicazkar Fasıl ve Ayşe Taş konserinin tadı hala damağımda. Arkamızda oturan teyzenin cırlak ve detone sesiyle şarkılara eşlik edip kulağımızı kirletmesi bile keyfimizi kaçırmadı. Bir hafta sonraki Göksel Baktagir'in de sahne alacağı diğer konsere biletim var ama gidebilir miyim henüz emin değilim. Umutsal nedenlerle Antalya'ya dönüşümüzü ay ortasına kadar erteledik, belki kısmet olur. 

Gelelim Ocak ayı okumalarına. Geleneksel yeni yıl kitaplaşmaları nedeniyle gelenlerle başlayıp evdeki dağ silsileleriyle devam ettiğim on okumalık bir rekoltem var bu ay. Kitapların sayfa sayısını da gözönüne alırsak hayli iyi bir rakam diyebilirim. Bakalım neler okumuşum:


-Çinli göçmen bir ailenin New York'ta dünyaya gelen çocuğu olan Lisa Ko'nun yazdığı "Terk Edenler"in kahramanlarının çoğu da Çinli göçmenler. Birbirinden ayrı düşen ve bu ayrı düşme sebeplerini tam olarak çözemeyen bir ana-oğul hikayesi diyebiliriz "Terk Edenler" için. Oğul annesinin sınır dışı edildiğini, anne ise oğlunun başka bir aileye evlatlık verildiğini bilmeden yıllarını birbirlerinin eksikliğiyle, terk edilmişlik duygusuyla geçirirler. Bazı bölümler gereksizce uzun tutulsa da severek okudum kitabı, öneririm...


-"Kanadı Kırık Melekler Evi" Lale'nin geleneksel yeni yıl hediyesi olarak yolladığı Marquez tadında, hem hüzünlü, hem eğlenceli bir aile hikayesi idi. Hayatının son günlerini yaşayan aile reisi Büyük Angel (Miguel Angel De La Cruz) kendisine son bir doğum günü partisi planlar, ancak öncesinde annesi Mama America ölür. Bu durumda doğum günü partisinden önce bir cenaze töreni düzenlenecektir. Her ikisinde de yaşananlar tipik bir Güney Amerika öyküsüdür. Mutlaka okuyun, çok seveceksiniz...


-Deniz Gezgin'i ilk kez "Kuşlar"ı konu alan ajandası ile tanıyacaktım ki Zeren "Ahraz"ı yolladı bana. Hem hüzünlü, hem tekinsiz, hem de büyülü bir okuma oldu. Ötekileştirilmiş bir çocuk, İsrafil, günden güne kuruyup yok olan, toplumca dışlanmış annesi Adile ve her ikisine de ama özellikle İsrafil'e kol kanat geren marangoz Yusuf. Bir okurun yorumunda yazdığı gibi "Ahraz olanlar ve kalbiyle duyanlar"ın öyküsü. Okunmalı...


-"Atmacanın A'sı"nda doğabilim akademisyeni olan ve yırtıcı kuşlara ilgi duyan yazar Helen Mcdonald bir yerde kendi öyküsünü anlatmış. Babasının ölümü üzerine onunla olan anılarını canlı tutmak ve acısını hafifletmek için sahiplendiği Mabel isimli çakır kuşu ile maceralarını okuyoruz kitapta.  Özellikle kuşlara ve vahşi doğaya ilgi duyanlar için biçilmiş kaftan bir kitap...


-"Giderayak/Anılarımdaki Nazım Hikmet" Gün Benderli'nin daha önce yayınladığı "Su Başında Durmuşuz" isimli anı kitabındaki Nazım Hikmet'e ait bölümlerin daha da geniş ele alındığı, eklemelerle zenginleştirildiği bir kitap. Nazım hakkında bilmediğimiz şeyler kaldıysa bile bu kitap sayesinde eksiklerimizi tamamlamamız mümkün. 


-Aslı Tohumcu'nun okuduğum ikinci kitabı "Kötü Kalp". İnsanı yer yer ürküten fantastik bir okuma. Yapılanlara hak vermekle vermemek arasındaki ikircikli duygular, bazen "oh olsun!" deme ve içinin soğuması ferahlığı, bazen "böyle de olmaz ki!" itirazlarıyla okunan, hafiften polisiye bir heyecanı yaşatan ilginç ve güncel bir kurgu. Detaya girip spoiler vermek istemiyorum ama değişik bir kitap okumak istiyorsanız buyrun...


-"Kırık Ayna", "Güvercinler Gittiğinde" kitabıyla tanıdığımız Merce Rodoreda'nın bir başka kitabı, konu olarak da epeyce farklı. Üç kuşağa yayılan bir aile hikayesi. Benim gibi kuşaklararası aile öykülerini seviyor ve Alef kitaplarınıza bayılıyorsanız kaçırmayın derim...


-Ve bir "Alef" daha. Senaryo yazarı Brausen karısının geçirdiği ağır ameliyat sonrası ilişkilerinde başlayan kopuş ve işsiz kalmasının etkisiyle ortaya çıkan boşluğu doldurmak için Santa Maria isimli bir yer hayal eder ve kahraman olarak Diaz adında bir doktor kurgular. Bir yandan hayali öyküsünü geliştirirken bir yandan da yan daireden gelen seslere kulak verir. İlginç bir kurgusu olan değişik bir kitap "Kısa Hayat". Yetkin bir okuma gerektiren bir anlatı, kelimelerle boğuşmayı sevenlere birebir...


-Isabel Allende'nin yeni kitabı çıkar da Leylak kaçırır mı hiç? Isabel Allende geri dönüşlerle çeşnilendirdiği, polisiye tadında bir yol hikayesi yazmış bu sefer. Büyülü gerçeklik mi? Hiç yok diyemeyeceğim, Latin Amerika ve Allende söz konusu olduğunda kıyıdan köşeden bile boy gösterir ama bu daha güncel bir hikaye. Göçmen sorunu ana tema, Isabel'in en aşkî öykülerinde bile sosyal ve siyasal bir arka plan vardır. Bu kez Şili darbesine, Guatemala'daki iç savaşa, ABD'ye ulaşmak isteyen, bilhassa çocuk göçmenlerin Meksika'da yaşadıklarına varıncaya kadar pek çok toplumsal ve politik sorun ele alınmış. "Kayıp Çocuk Arşivi"nde okuduklarımızın sağlamasını yapıyoruz adeta. "The Two Popes"de izlediğimiz sonradan papa olan Şili'li kardinal bile yan rollerde boy göstermiş. Kısacası su gibi akan ama su gibi hafif olmayan bir kitap "Kış Ortasında". Bir "Ruhlar Evi" ya da "Eva Luna" olmayabilir ama okunmalı... 


-Beyoğlu'na ve oradaki yapılara hayran biri olarak "Gönlümde Pera Aklımda Mısır Apartmanı"nın çıktığını bir söyleşide okur okumaz sipariş verdim. Kitabı dedesi uzun yıllar Mısır Apartmanı'nda yönetici olarak çalışmış, kendisi de bir süre orada oturmuş Sema Temizkan yazmış, İşin esasında Mısır Apartmanı hakkında daha detaylı bir anlatı bekliyordum, biraz hayal kırıklığı yaşadım. Kitap daha ziyade aile anılarından ibaret ama arka planda yine Pera var. O yüzden her şeye rağmen keyifle okudum. Beyoğlu'nu sevenlere tavsiye olunur...

Yazmayı bitirip gözden geçirince farkettim ki kitap fotoğraflarının yanında hep bitkisel bir içecek var. Eh gripken okununca böyle oluyor demek ki. Dünya Corona virüsüyle başetmeye çalışırken hepimize sağlıklı günlerde keyifli okumalar diliyorum. Yeni kitaplarda buluşmak üzere...

14 yorum:

  1. Bu blogu okurken huzur buluyorum (renk seçimi de etkili). Gerçekten :)
    Mısır Apartmanı ve sürekli duyduğum Allende'yi not edeyim. Nice güzel ve sağlıklı yaşlara :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olasın Zihin kardeşim, huzur bulman mutlu etti beni, daha sık yazayım bari :)
      Mısır Apartmanı hakkında daha detay bekliyordum ama daha ziyade aile hikayesini anlatmış yazar, yine de Pera'nın eski zamanlarını okumak hoş oldu. Allende'yi ihmal etmeyin ve bence Ruhlar Evi ile başlayın. Doğum günü dileklerinize de ayrıca teşekkürler...

      Sil
  2. Önümdeki yıllar ardımda biraktiklarimdan az ne kadar dokundu icime

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dokunmasın içinize, hayatın gerçekleri bunlar, yaşıyorsak yaş alacağız elbette. Önemli olan güzel yaşamayı bilmek. Sevgiler...

      Sil
  3. Kanadı Kırık Melekler Evi'ni edindim ben de, merak ediyorum.
    Atlasınız çok güzel Leylak Hanım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay çok sevdim ben o kitabı, Latin Amerikalı yazarlar kalp ben :) Atlasımıza şöyle bir göz gezdirip ileride kullanılmak üzere Umut Efendi'ye devrettimdi, anasıyla babası çöktü üstüne, pek beğendiler :)

      Sil
  4. Göksel Baktagir'de ben de olacağım sanıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aa ne güzel, umarım gelebilirm de görüşürüz, tiyatroda ne güzel olmuştu :)

      Sil
  5. Yine şahane kitaplar okumuşsunuz ne güzel :)

    Nice mutlu yaşlara bu arada... Sağlıkla, huzurla ve sevgiyle sarmalanın bu yaşınızda da inşalah.
    Kocaman sevgiler ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler sevgili Şebnem, dileklerin dileklerimdir hepimiz için. Çok sevgiler...

      Sil
  6. "Kısa Hayat" adlı kitabı okumayı düşünüyorum, güzel yazınız için çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  7. Güvercinler Gittiğinde'yi çok başarılı bulmuştum sanırım bunu da alacağım..

    YanıtlaSil
  8. Doğum gününüz kutlu olsun. Yeni yaşınız uğurlu, bereketli gelsin :) Evet evet, doğum günümüzü 1 ay boyunca kutlayabiliriz. Şu an ben de onu yapıyorum :))

    YanıtlaSil
  9. ATLAS ?? Çok başarılı bir eser olmuş, ondan da bahsedeceksin sandım.

    Hiç duymadığım kitaplar, resimler pek güzel, teşekkürler

    YanıtlaSil