Sayfalar

15 Ekim 2019 Salı

15 EKİM (NE VAR, NE YOK)

Çok ara verdim girizgahı yapmadan dalıyorum konuya, zira anlaşıldı ki artık ara vere vere yazacağım, hiç yazmamaktan iyidir yine de. 

Antalya sıcak, hem de epeyce sıcak, uzun zamandır yapmadığım kadar balkon kullanıyorum. Kahvaltıyı balkonda yapıyorum mesela, çınarı mesken tutan kuşların ve mahalledeki inşaatların makinalarının sesi eşlik ediyor kahvaltıma. Güneş "Ben geldim, haydi sen git" diyene kadar vakit geçiriyorum balkonda, kitap okuyarak, "Toyblast" oynayarak. Öğleden sonra kendime bir etkinlik yaratıyor, akşam yemekten sonra tekrar balkona kaçıyorum. Bu defaki müziğim karşı apartmandaki Cennet mahallesi sakinlerinin ve üst kattaki öğrencilerin avaz avaz sohbetleri oluyor. Kitabım sürükleyici ise sorun olmuyor da, zorlu bir kitapsa okumaktan cayıp yatmaya gidiyorum çoğunlukla. Benimle birlikte balkonların iki değişmez müdavimi daha var-daha önce de bahsetmiştim-öksürüklü balkon amcası ve kahverengi balkon amcası. Kahverengi olan ara sıra kayboluyor, muhtemel ki denize gidiyor, diğeri ise sabah sekiz, gece onbir balkonda, birbiri ardına eklediği sigara, bittikçe doldurduğu çay ve eşlikçisi öksürükleriyle birlikte. Uzun zamandır ilk defa balkon hayatında bir değişiklik yaptı geçenlerde, iki yaşndaki torunuyla oyun oynadığına şahit oldum ve hayli eğlendim. Çocuk elindeki oyuncağı dedesine uzatıyor, dede almak isteyince de "Ağla" diyor. Dede her seferinde öyle bir ağlıyor ki can dayanmaz, "Hörrrk" ile başlayıp "Öööğğ" ile tekrarlanan, "Böğğrrk" ile devam eden, "Ağğğ" ile çeşitlenen muhtelif ağlama sesleri yansılıyor öksürüklü balkon amcası. İşin tuhafı hiçbiri ağlama sesine benzemiyor, o nedenle çocuk sürekli oyuncağı vermekten vaz geçip "Yine ağla" diyor. Amca ağlayamıyor yavrum neylesin, çıkardığı sesleri bozuk bir iş makinesi çıkarabilir ancak. Git yaşıtlarınla oyna sen 😃

Geçen gün taksiye binmem icap etti, mahallenin taksi duraklarından birine yöneldim. Sıradaki taksinin sürücüsü elinde çay bardağı yandaki bakkalla sohbet ediyordu. Beni görünce çay bardağıyla birlikte oturdu direksiyona. Elli metre kadar gitmiştik ki arkasını dönüp yarısı içilmiş bardağı bana uzattı ve "Çay içer miydiniz?" dedi. Fesüphanallah, ikramın böylesi de olmaz olsun. Toplu taşıma araçları da taksilerden kalmıyor. Otobüse bindim çarşıya gideceğim, önümde yaşlıca bir kadın oturuyor, yanında kim vardı farkında değilim ama karşılıklı koltuklarda oturduğu için onun karşısında orta yaşlı bir adamın oturduğunu görüyorum. Derken otobüs bir durakta durdu, kadının karşısındaki adam inmek için doğruldu ve inmeden önce kadına eğilip şöyle dedi: "Birinin kalktığı koltuğa zinhar oturma, vücudunun sıcaklığı siner ve sen oraya oturursan o insanda ne hastalık varsa sana geçer. Bu da benden sana nasihat olsun". Ben ağzım açık adamın arkasından bakakaldım, kadında tepki yok, etraftan gülme sesleri geldi. Olayı çözemedim, adam bunu gerçekten inanarak mı söyledi, yoksa ben binmeden önce oluşan bir durum üzerine mi kadınla kafa buldu bilemedim. Zira var öyle kadınlar, erkek yolcu kalkınca sıcaklığı sinmiştir diye oturmayan, belki bu kadın da benzer bir şeyler yaptı. Ama her zaman söylerim, bir nevi paratoner gibiyim, nerde tuhaflık varsa üstüme çeker ya da şahit olurum 😃

Geçen gün Kitap Fuarı açıldı Antalya'da, Tüyap'ın değil, belediyenin düzenlediği bir fuar bu, bu yıl onuncusunu eda ettik. Pek kapsamlı olmayacağını tahmin ediyordum ama yine de gitmekten kendimi alıkoyamadım. Açılış günü gitmişim, daha önce de çarşıdan bir torba dolusu yün almıştım, kapıdaki görevli tarafından "Yüncü geldi" diye karşılandım. "Size kazak öreceğim" dedim, o dize kadar çıkan nakışlı çorap istedi. Isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara olduğu için kararmış bir yüzle girdim içeri. Çok kalabalıktı ve aceleleri varmış gibi bol miktarda ilkokul öğrencisi mevcuttu, kitaplardan ziyade eşantiyon ayraç ve broşürlerle ilgiliydiler. Bir de şu arkadaş vardı:


Dişe dokunur yayınevi olarak YKY, İş Bankası, Bilgi, Kırmızı Kedi ve benim en sevdiğim yayınevlerinden olan Aylak Adam stand açmıştı. Lakin getirdikleri kitaplar hep çok satanlardı. Biraz daha Stefan Zweig, Sabahattin Ali ve Küçük Prens görseydim "Yangın vaaar!" diye ortalığı ayağa kaldırıp kaçacaktım. Telif hakkı süresi dolduysa her yayınevi mi basmak zorunda yahu. Yine de dayanamayıp deşine deşine 6 kitap alarak çıktım. Aylak Adam'dan "Büyümenin Sancısı" ve "Üvey Kardeş", Kırmızı Kedi'den Carlos Ruiz Zafon'un "Marina"sı, Ayrıntı'dan "Zürafanın Boynu", YKY'den "Kayıp" ve "Altı Yaprak üstü Bulut". "Büyümenin Sancısı"nı Kanadalı bir yazar kaleme almış, Isabel Huggan. Çok beğenerek okudum, tavsiye ederim. "Zürafanın Boynu" da şu an elimde ve oldukça iyi gidiyor. 



Cam Piramit'i kalabalığıyla başbaşa bırakıp Film Festivali'nde görüşmek üzere diyerek ayrıldım. Yazmadığım sürece iki film seyrettim, Antalya Operası'nın Sezon Açılış Konseri'ne gittim, Antalya Devlet Tiyatrosu'nun açılış oyunu "Buzlar Çözülmeden"i izledim, iki de sergi gezdim. 

İzlediğim filmler Alman yapımı "Oyunbozan/System Crasher" ve "Aşkı Beklerken/Deux Moi" isimli Fransız filmi idi. Özellikle ilk film çok çarpıcı idi. Açılış konseri şahaneydi, Beethoven'in 9. Senfonisi'ni seslendirdi Opera Orkestrası ve Korosu. "Buzlar Çözülmeden"e bilet alırken "bu kadar eski ve bilinen bir oyunu ne diye seçmişler ki" diye düşünmüştüm ama sahneye konuş ve oyuncular o kadar başarılı idi ki düşüncemden utandım. Sergilerin ilki Antalya Kültür Sanat'taki üçlü sergi idi, özellikle Elvan Alpay'ın "Cennet Uzaklarda Bir Vaat Mı?" adıyla sergilediği eserler olağanüstüydü:




Diğer sergi Gürbüz Doğan Ekşioğlu'nun "Yolculuk" isimli illüstrasyonlarından oluşmuştu ve her zamanki gibi çok güzel ve düşündürücü idiler:




Son fotoğrafa yansımışız ama bu illustrasyon o kadar hoşuma gitti ki paylaşmadan edemedim. 

Eh, bunca uzun yazarak gecikmemi telafi ettim sayılır, yeni bir yazıda buluşana kadar hoşça kalınız sevgili dostlar...

5 yorum:

  1. harika. her zamanki gibi çok severek okudum. bu yazıdaki favorim "balkon amcaları" ama özellikle kahverengi olanı :)

    YanıtlaSil
  2. Çok keyifliydi okumak örtmenim, çok özlemişim <3<3<3

    YanıtlaSil
  3. Harika aktiviteler:) En komiği ise sıcağına oturma ne hastalık varsa bulaştırır oldu benim için.

    YanıtlaSil
  4. Hoşgeldin.. Aslında yazamayanın bir yüzü, okuyamayanın iki yüzü de tutmuyor şimdi çünkü ben de seni yıllaaaardır okuyamıyorum desem.. Tuhaf ama aynı zamanlarda geldik, haydi hayırlısı. İmza: eskiden başka bir nickle uzun uzun okuyan, şimdi anonim nickle imza atamayan bir dost :D

    YanıtlaSil
  5. Blogunuzu yeni keşfettim ve takibe aldım.Sizi de beklerim.Sağlıcakla Kalın.

    https://dizifilmkitaptavsiye.blogspot.com/

    YanıtlaSil