Sayfalar

8 Ağustos 2019 Perşembe

8 AĞUSTOS (SEYRÜSEFER)

Dün kız kardeşle buluşmak üzere dolmuş bekliyordum. Miyop gözlüklerimi her zaman olduğu  gibi yine takmadığım için dolmuş burnumun dibine girmeden tabelasını okuyamıyordum. Hâl böyle olunca sağa yanaşmadan doğrudan yolun ortasından giden aracı neredeyse kaçırıyordum. El edince lütuf yapıp durdu. Tuhaf ki tek bir müşteri bile yoktu, sürücü ise binen kimdir diye merak edip kafasını bile çevirmedi. Uzattığım parayı da elini arkasına doğru uzatıp avucuna koymamı bekledi. Lingir lingir sallanan dolmuşta, ciyaklayan Cevriye'nin de etkisiyle epey bir akrobatlık yaptıktan sonra parayı isabetle yerleştirebildim avucun ortasına. o süreçte şoför efendi Hint dansçıları gibi sağ avucu açık, eli havada epeyce beklemek zorunda kaldı ama ne bir kelam etti, ne de kıpırdadı. 

Tamamı boş olan koltuklardan en beğendiğime yerleştim, bir süre gittikten sonra bir adam bindi, epey bir süre gittikten sonra da yaşlıca bir hanım el etti. Dolmuş durdu, hanım bindi ve "Teşekkür ederim" dedi. Şoförde "tık" yok. Hemen şoförün arkasındaki koltuğa oturup çantasından çıkardığı parayı "Buyur bakalım yakışıklı" diyerek uzatan kadın ne sözüne, ne de gülümsemesine yine cevap alamadı. Ayrıca kel kafası, 130 civarında seyreden kilosu, boğum boğum yağlı ensesi ile arkadan gördüğü şoförü nasıl yakışıklı buldu onu da çözemedim. Dil alışkanlığıdır deyip geçiyordum ki hayli dik bir yokuşu poflayarak tırmanan dolmuş için öndeki hanım yine dile geldi: "Çok sıcak, araba çekmiyor değil mi?" No comment. "Hava diyorum, çok sıcak. Araba çekmiyor diyorum, değil mi?" Bir kez daha no comment. Ama hanım teyze sohbetlere doymuyordu. Alamadığı cevabın yerine sıcağı ıspatlamak için hırkasını çıkarıp katladı ve eliyle yelpazelenmeye başladı. Vın vın gidiyoruz, şoför hala iri kıyım bir mumya modunda. Derken teyze yine aldı sazı: "Beni şu ilerdeki durağın yanında indirmeniz mümkün mü?" Tıs yok. "Ben oradan karşıya geçip başka dolmuşa bineceğim de". Yine tıs yok. "Zahmet olacak size". Ay arkadan bir bez parçası atıp kadının ağzını bağlamak geldi içimden. "Yahu bindin bineli adam bir tek sözüne cevap vermedi, bırak cevap vermeyi kafasını bile sallamadı. Neyine zahmet olacak da kırılıp dökülüyorsun" diyeceğim ama ben de onun kadar kibar kadın olduğum için içimden geçirmekle yetindim. Sonra kadının dediği yerde durdu mumya, teyzem sessizliğe doymamış olacak ki, "Çok teşekkür ederim efendim, hayırlı işler" diyerek indi. Ben de orada inecektim özellikle arkaya kaldım ki adam cevap verecek mi, yok arkadaşlar, "Teşekkürler" bile çıkmadı hödüğün ağzından. 

Bol monologlu seyahatimi böylece sonlandırıp kız kardeşle buluştum, işlerimizi halledip eve döndüm. Akşam çocuklar geldi, evdeki yemeğe ilaveten felafel sipariş etttiler. Eve yürüyerek 15 dakika mesafedeki lokantadan motorla 45 dakikada ulaşan felafeller o kadar sertti ki, yemekten vazgeçtik, masayı kenara çekip halı üzerinde birkaç delik açarak saplı fırça ile golf oynadık top niyetine. Kalburüstü bir sporu evde yapma şerefini bize bahşettiği için de felafelci ve yedi sülalesine çok olumlu duygularımızı gönderdik.  Bir dahaki siparişimizde tenis turnuvası düzenlemeyi düşünüyoruz felafel topları ile. 

Bu fotoğraf da bugün, Ankara sokaklarından. Aklıma Shakespeare geldi niyeyse 😄


8 yorum:

  1. Çok güzel gidiyordu no comment gelene kadar bu bozdu açıkçası. Valla keyifle okudum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "No comment" yazının geneliyle uyumlu espri olsun diye yazılmıştı, niye garip karşıladınız :) Keyifle okumanıza sevindim, devam diyelim o zaman :)

      Sil
  2. Leylakım canım benim, sabah sabah ne güldüm ama, döndüm bir kez daha okudum ;))) Kocaman sarılarak, özlemle öpmek istedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ecehanım canım benim, ben seni güldürdüm Allah da beni güldürsün o zaman :)))) Valla ben de özledim, ne güzel bir akşamdı değil mi o?

      Sil
  3. "İnsanlığı,inceliği biraz bilseydiniz beni böyle kırmaz,incitmezdiniz."

    Ne güzel demiş Shakespeare en güzel oyunlarından birinde. İyi ki okumuşuz "Bir Yaz Gecesi Rüyası"'nı, iyi ki vaktiyle tiyatrosunu izlemişiz, iyi ki anlayabilmişiz verdiği mesajları. Darısı anlamayanlara :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zihin kardeş, tırnak işaretini farketmeden okumuşum ilk cümleyi, panikle "Ay ben ne dedim de kırdım" diye düşündüm :))) Ah ah, insanları anlamak ne kadar zor, oysa 20-25 yıl önce öyle şeyler yazmıştı ki okuduğumda kendimi 2. bir fakülte bitirmiş gibi hissetmiştim. Çok şaşırtıcı bir değişim. Hoş niye şaşırıyorsak, azınlıkta kalan biziz aslında...

      Sil
  4. İlk paragrafta gülmekten mola vermek zorunda kaldım, 5 yaşında kızım "ya anne bana gül, neden ekrana bu kadar gülüyosun, o canlı değil ki" gibi tatlı bir şey söyledi:))
    Süper olmuş yazı, ellerinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  5. ah leylak dalım, artık normalleşen bu abuk insan münasebetleri
    o kadar çok canımı sıkıyor ki evden çıkmak istemiyorum. sen yazdıkça
    gözümün önnde çok iyi canlandı herşey. çünkü hep karşılaştığımız
    durumlar. eve alınan yemeklerde fiyasko olmuş, ee artık
    işini de yapan kalmamış doğru düzgün. daha ne diyeyim :(

    YanıtlaSil