Sayfalar

25 Temmuz 2018 Çarşamba

BLOG AÇILDI ŞÜKÜR YAZISI :)

Dün ani gelen bir ilham ve hevesle bilgisayar başına oturup yeni yazı girmek amacıyla blogu tıkladığımda karşıma boş bir ekran ve "Error 404" yazısı çıktı. "Oh my God! What happened?" dedim haliyle, bildiğiniz gibi kendim bizzat mavi kanlı bir İngiliz asilzadesiyim 😁 Vat hepınd olmasına vat hepınd da hakikaten ne oluyor yani? Bir panikle diğer blogları denedim, onlara da girilmiyor. Hemen blogdaşları yardıma çağırdım, meğer çoğu benim gibi 404'le yapışmışlar ekrana. Bütün akşamı ne olduğu konusunda tartışarak geçirdik. Ben Real Fiesta Aslı'yı suçladım. Acenta prenses Meghan'la çok uğraştın o da kocasına şikayet edip kapattırdı blogları dedim 😀 Sonra Dicidürt'ten şüphelendik, zira birkaç yıl önce bir blogdan şikayetci olmuş ve topumuzun bloglarına uzun zaman boyunca girilmesini engelletmişti, zaten o kapanma olayından sonra da blogların tadı kaçmıştı. Derken bazı blogdaşlardan "Bizim bloglarda sıkıntı yok, girilebiliyor" haberi geldi, bu daha da kötü, "biz nettik neyledik de cezalanıyoruz yahu?" diye ağlamaklı olduk. Sonuçta elimiz böğrümüzde yatıp uyuduk açılamayan bloglarımızın üstüne. 

Sabah bir hevesle, belki açılmıştır diye tıkladığımda yine 404 çıktı. Cinim de tepeme çıktı haliyle. "Başlarım bloguna" dedim ve patlıcan yemeği pişirmeye gittim. Patlıcanları Beşiktaş forması gibi soydum, doğradım, tuzlu suya ıslattım. Soğanları, sarmısakları, etleri az yağda çevirdim, domatesleri ekledim, ardından da sularını sıktığım patlıcanları koyup tuzunu attım, suyunu ilave edip kapattım kapağını. Onlar pişedursun kahvemi alıp tekrar bloga bakmaya geldim. Güya blogundan başlayacaktım. Yok annem yok, alışmışız bir kere, gitmesek de, görmesek de o köy bizim köyümüzdür. Diyeceksiniz ki köy nereden çıktı, anneannemin dediği gibi "O da kuş, o da kuş", ha köy, ha blog farketmez. Neyse heyecanla tıkladım, bir de ne göreyim, leylak bahçem seraser önümde. Oh be, dünya varmış. (Bu arada genç kuşak takipçiler için not: Seraser baştanbaşa demek :) Bunu kutlamak lazım dedim ve yazmaya başladım gördüğünüz gibi 😍

Bizim mahallede benim gibi diz ağrısı çekenlerin yokuşa vurmamak için tercih ettikleri bir üst geçit vardır, üzerinde envai çeşit satıcı, dilenci vs bulunur. Yıllar önce keman çalan yaşlı bir amca vardı, aslında keman çalmıyor, bir testereyi madeni bir çubuğa sürter gibi sesler çıkarıyordu ama olsun, insan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar. Gelen geçen üç-beş kuruş bırakırdı önüne serdiği mendile. Epeydir görünmüyor, sanırım rahmetli oldu. Şimdi takma bacağını önüne koyup dilenen bir başka yaşlı adam var. Bu aralar sakallı, entel görünümlü bir de kağıt mendil satıcısı peydah oldu, anlayamadığım nokta sattığı mendillerin yanında içiçe geçmiş bir sürü eğri büğrü kağıt bardak var, 2. el kağıt bardak satıcısı da olabilir mi 😀 Bunların yanısıra her ikindi kazanla kaynamış mısır, korsan kitap, çorap, toka, boncuk ıvır-zıvır ve küçük plastik oyuncaklar satan birkaç tezgah açılıyor. Dün o son tezgahtan ailemize yeni bir birey kattım: Mutlu bir Charlie 😊, ellerinizden öper. 2. el ama olsun, beis yok, Snoopy de 2. eldi zaten 😋


Kendimizi Charlie ile, kitap ile avutmaya çalışıyoruz ruh sağlığımızı korumak için. Her gün yeni bir felaket haberi, her gün yeni bir sıkıntı, ruh boğuntusu. Yunanistan'daki yangın yürek yakarken haber altlarına yapılan yorumlar dehşet uyandırıyor. İnsan bu kadar nefretle nasıl yaşar bilmiyorum. Herkes zehir saçıyor, herkes bilirkişi, herkeste ego patlaması. Az evvel instagramda denk geldim. F.ırat T.anış muhtemelen tatilde çekilmiş bir fotoğrafını koymuş. Gözleri yarı kapalı bir şezlongda, yandan güneş vurmuş, az biraz da beyaz bir giysi görünüyor yakasından. Hayranlar, bilirkişiler, mokyedibaşılar ve maydonozgiller teşrif etmişler fotoğrafın altına. "Çok kötü görünüyorsun", "Yaşlanmışsın abi", "Afyonun patlamamış", "Beyaz atlet, hayır olamazzz", "Abi seri katil gibisin", "Bu ne çirkinlik abi" ve benzeri yorumlar. Abi diyerek olayı hafifletmeye çalışsalar da içimizdeki fesatlığı vuralım dışarıya modundalar. Niye? Neden? Sana ne! Yazdın rahatladın mı? Yorum yapmak zorunda mısın? Ne kadar kötücüllüktür bu. Ah sanal alem, seninle de, sensiz de olunmuyor. Ispatı ilk paragraflarda, bir gece blog kapandı diye dertlere düştük ama keşke düzgün kullanmayı da öğrenebilsek.

Neyse sevgili dostlar, blog açıldı diye sevinçten döşendim yazıyı, gidip patlıcanın yanına bir de biber dolması yapayım. Bugün yemek yapma modundayım, iştahım kaçmadan halledeyim. Kalın sağlıcakla...

7 yorum:

  1. Ay çok tatlısın sen. Bloglarimiz hiç kapanmasın
    Hep yazalım çok yazalım .
    Acılarımızı yazarak azaltıp sevincimizi yazarak çoğaltalım .❤❤❤

    YanıtlaSil
  2. Afiyet olsun, ellerine sağlık :) ben de korktum, tam yeni yeni yine alışmaya başlarken hem de; neyse ki düzeldi :)

    YanıtlaSil
  3. Geçenlerde bir video izledim. Amerikada üniversite okuyan gençlerin çoğu yemek yapmayı, düğme dikmeyi, ufak tefek tamiratı geçtim ampul değiştirmeyi ve banka hesaplarını idare etmeyi bilmiyormuş. Zaten ufak tefek bir şeyleri yapmayı biliyor ama bende bir telaş attım kendimi ve kızı mutfağa. Karnıyarık içi, biber dolması, köfte ve bilumum közlemelerle azıcık abartmış olabilirim evet! Sırtım ağrısa da akşama neredeyse aynı sofrada oturacağız gibi. Ellerine sağlık tatlım. Ağzın tatlı aşın bol olsun.

    YanıtlaSil
  4. Sosyal medya büyük bir çoğunluğun içindeki kötülüğü ortaya çıkardı. Kötüymüşüz demek ki. Üzücü.
    İyilerin varlığını unutmadan, kendi tarzımızdan taviz vermeden ve bence o kötüleri yok yere ön plana çıkarmamaya çalışarak hayatımıza devam edeceğiz.
    İyi ki blog sayfası açılmış, iyi ki yazmışsın Nurşen Hocam:) Öpücükler benden...

    YanıtlaSil
  5. Sorma o yorumları okudukça insanlıktan ümidi kesme aşamasına bile geldim.
    Ama "sayıları çok değil o ruhları karanlık insanların" diye kendimi inandırmaya çalışıyorum.

    Ne zaman bu kadar kötü, bu kadar hayatla ve kendiyle kavgalı hale geldik biz????

    YanıtlaSil
  6. hhey evet akşam 11 sabah 9 arası kapalıydııı hepimiiin :)

    YanıtlaSil
  7. evet benimde yüreğime indiydi, ayy gitti emeklerimiz, diye.Sebebini anlamadım ama neyse ki geldi geri bloglar.

    YanıtlaSil