Sayfalar

14 Ekim 2017 Cumartesi

GÜN 17

Kahvaltı hazırlarken akşamdan içilip tezgahın üzerine bırakılmış yeşil soda şişesini görünce babamın çocukluğumda-daha çok bizi kızdırmak için-durmadan tekrarladığı bir şarkıyı hatırladım ve istemsizce mırıldanmaya başladım:

"10 yeşil şişe duvarda asılı
Fakat bir yeşil şişe kazara düşerse
Kalır 9 yeşil şişe duvarda asılı.
9 yeşil şişe duvarda asılı
Fakat bir yeşil şişe kazara düşerse
Kalır 8 yeşil şişe duvarda asılı
8 yeşil şişe duvarda asılı
............"

Bu böyle duvardaki bütün yeşil şişeler kazara düşene kadar devam eder tam hepsi sıfırlandı diye rahat bir nefes alacağımız sırada babam tekrar başlardı:

"1 yeşil şişe duvarda asılı
Fakat bir yeşil şişe yanına gelirse
Olur duvarda asılı 2 yeşil şişe
............"

Biz "imdaat" diye bağırıp çoğu zaman odayı terketsek de babam bıyık altından hınzır bir gülümsemeyle devam ederdi yeşil şişeleri düşürüp tekrar yerine asmaya. Yeşil şişeler gibi bir de kurbağa tekerlemesi vardı ki o ayrı bir çıldırma mevzuuydu:

"Damdaaan düştü bir kurbağa
Onu buldu bir asker ağa
Aldı götürdü mezarlığa
Gömdü onu toprağa
Ve mezar taşının üstüne
Şu acıklı sözleri yazdı:
Damdaan düştü bir kurbağa
Buldu onu bir asker ağa
Aldı götürdü mezarlığa
Gömdü onu toprağa
Ve mezar taşının üstüne 
Şu acıklı sözleri yazdı:
Damdaan........"

Sizi de bayıltmadan Cuma günü neler yapmışım bir hatırlayalım. Öğlene kadar tek yaptığım avarelik oldu. Sonra ani bir kararla hazırlanıp arkadaşımı görmeye gittim. Öğleden sonraları eczacı olan kızının eczanesinde oluyor genellikle ona yardım için. Kahveler, çaylar içtik, sohbetler ettik, parmağım için kantaron yağı ve yeni bir pomat aldım. Sonra başka bir arkadaş katıldı bize. Doğduğunu bildiğimiz çocukların çocuklarını sevdik falan, yani bir nevi eczane kabul günü yaptık gelen giden hasta reçetelerinin arasında. Oluyor öyle bazen, eczane her zaman ilaç mekanı değildir, bazen de sohbet mekanı olabilir. 

Uzun ve kalabalık bir otobüs yolculuğuyla eve döndüm sonra, bereket oturuyordum, yoksa halim haraptı. Mutfakta beni temizlenmiş balıklar ve hazırlanmış salata bekliyordu, hemen ocak başına geçtim. Yemekten sonra da laptopumu kucaklayıp salonda "İstanbullu Gelin" izlemeye gittim. Lakin ikide bir kopan internet deli etti beni. İki kere Superonline'ı arayıp durumu bildirdim. Düzeltmeye çalışıp yapamadılar, arıza kaydı aldılar. Bir haftada bu üçüncü oluyor. Sonra sabah mesaj geldi. Apartman girişine kadar sorun yokmuş, apartman içi kontrol için elektrikçi çağırmalıymışız. Böyle bir şeyi de ilk defa duyuyorum. Her şeyin arızasında da kabahatli biz oluyoruz, firmalar sütten çıkmış ak kaşık mübarek. Şimdilik durum stabil, akşam yine aynı kopmaları yaşarsak ne yaparız bilmiyorum ama şunu biliyorum ki bıktım.

Yeni bir kitaba başladım, tuhaf bir ismi var: "Obabakoak". Bernardo Atxaga isimli Bask bir yazara ait. Henüz tam olarak kavrayamadım konuyu, yeni başladım. Oldukça hacimli bir kitap, bakalım neye benzeyecek. Aşağıda sizler için Mualla fincanımla birlikte poz veriyor. Mualla "Define Seramik Atölyesi"nin bir ürünü, kendisi sevilen bir arkadaşımız :)


Yarına görüşmek dileğiyle...

2 yorum:

  1. LeylakDalı'nın İstanbullu Gelin'le imtihanı! :)) televizyonda her görüşümde siz geliyorsunuz aklıma...

    YanıtlaSil
  2. Böyle ilginç kitapları nereden buluyorsun? ☺❤

    YanıtlaSil