Sayfalar

24 Ekim 2017 Salı

FESTİVAL 2

Festivalde ikinci günümüzdü bugün, üç film, bir söyleşi izledik. Bugün teknik arıza yoktu ama festival coşkusu da yoktu, ruh uçmuş. Sabah seansları sabah ezanından hemen sonra olduğu için müşterisi pek fazla olmuyor, en kalabalık olanı 13.30. Öğleden sonra seanslarını büyük salonda izlediğimiz için nisbeten rahat oluyor. Akşamki açık hava ne durumdadır, fikrim de, izlemeye niyetim de yok. Zaten bugün yağmur yağdı, içeriye taşınmıştır. Ortalıkta bir oyuncu falan da ben görmedim henüz, vardıysa da saklanıyor olsa gerek. Neyse zaten bizim derdimiz mümkün olduğunca çok film izlemek. Bu sabahın filmi aslında kafamda biraz "acaba?" şüphesiyle girdiğim Fransız yapımı "Le Redoutable" idi. Fakat iyi ki izlemişim, son derece zekice planlanmış, çok eğlenceli bir filmdi, çok güldüm. Ünlü yönetmen Jean-Luc Goddard'ın yaşamından ve 68 yılı Fransa'sından kesitler sunan filmi birkaç yıl önce "The Artist" filmiyle Oscar alan Michel Hazanavicius yönetmiş. Film sonrası yönetmenle yapılan söyleşiye de katıldık.





Alelacele yediğimiz yemeğin ardından Gürcistan yapımı "Scary Mother/Anne" isimli filmde aldık soluğu. Pek tekinsiz, pek karanlık geldi, sevemedim. 50'li yaşlarından sonra bir roman yazmaya çalışan ve o güne kadar yaşadığı tüm mutsuzlukları neredeyse pornografik bir biçimde yazdıklarına yansıtan, psikolojik sorunları olan Manana'nın öyküsü idi "Anne". Sevdim desem yalan olur. Film sonrası yine söyleşi vardı, anne rolünde oynayan Nato Murvanidze katılmıştı söyleşiye, lakin değir filme yetişecektik, fazla kalamadık.



Günün son filmi yarışma filmi değil, özel gösterimdi. 2002 yılında çevrilmiş ödüllü bir Filistin filmi olan "Kutsal Direniş". Ari Suleiman'ın yönettiği film ilginç sahneleriyle dikkat çekiyordu. İsrail işgali altındaki Filistin'e odaklanarak savaşın anlamsızlığı bir kara komedi olarak sunulmuş. Bazı sahnelerini sevsem de fazla adapte olamadım. Afişte de göründüğü gibi şişirilen balonun üstündeki Yaser Arafat'ın Filistin-Kudüs sınırından uçarak Mescid-i Aksa üzerine konması filmin en dikkat çekici sahnelerinden biriydi. 


Salonda önümüzde oturan amca film boyunca yanında getirdiği nevaleyi sakin sakin yedi, çöplerini poşete doldurdu, ondan sonra da gönül rahatlığıyla filmi izlemeye devam etti. Arkamızda oturan bir kadınsa heyecandan mı, karanlıktan mı nedir, koltuktan düştü, neyse ki toparlayıp kaldırdılar, bir yanına bir şey olmadı. Zaten neredeye gitsek paratoner gibi tüm tuhaflıkları çekeriz üstümüze. 

Yarın görüşmek üzere...

4 yorum: