Blogu açtım açalı hiç bu kadar uzun süreli ara vermemiştim yazmaya. Cevriye ile uğraşmaktan ne Leylak gördü gözüm, ne dalını. İş sadece Cevriye ile bitse iyi, çekeceğim başka çileler de varmış. Bacağımın orta katında uzun süredir ikamet eden Cevriye'yi uzun uğraşlar sonucu hafiften gitmeye razı ediyorum diye sevinirken üst kattaki kiracı Yağlı Yaşar su koyuverdi bu defa. Kıskançlık mı desem, ilgi yoksunluğu mu desem "ben de buradayım, farkında mısın?" sinyalleri vermeye başladı. Yağlı Yaşar ismiyle andığım arkadaş dizimin bir karış üstünde birkaç yıldır mevcut olan bir sertlik, sessiz sakin oturduğu için, biraz da tırstığımdan kendisini yok sayıyordum. Sen misin yok sayan, öyle bir ağrıyla isyan çıkardı ki, "Hayrola ya, ne oluyoruz?" diye çaldım kapısını. Bir sabret, iki sabret baktım sakinleşeceği yok, verdim mahkemeye, icra yoluyla çıkardım evden, kurtuldum :) Kısacası sevgili blog dostlarım bu sabah itibarıyle ufak bir operasyon geçirmiş bulunuyorum, Yağlı Yaşar'ı söküp attırdım yerleştiği yerden, sen sağ, ben selamet. Tehlikeli bir oluşum değilmiş, yarım saatlik bir işlemle hallettik. Operasyonu yapan cerrah ve ekibi süperdi, sohbet ede ede sepetledik Yaşar Efendi'yi. Böylece Yaşar Yaşamaz oldu :) Şu anda evdeyim ve bacağımı "yangında ilk kurtarılacak" modunda özenle bir sandalyeye yerleştirmiş olarak yazıyorum, zira garibanın başına gelmeyen kalmadı. Tabii Cevriye ve Yaşar arasında olup bitenden haberiniz yok sizin. Hafta sonu her ikisinin ikamet ettiği bacağıma mevcut dertlere ilave olarak bir koca kupa dolusu kaynar çay boca ettim. Nasıl fırlayıp suya tuttuğumu, ardından buz koyduğumu bilemedim tabii, bir yandan da ağlasam mı, gülsem mi modunda bir nevi Pedro Almodovar filmi çevirmekteydim: "Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar". Neyse ki evde kantaron yağı vardı, aklınızda bulunsun dostlar, kendisi yanıklarda bir mucize. Üç işlemle etkisini gösterdi acıyı da, kızarıklığı da aldı götürdü. Gelgelelim ben şaşkın durumdayım, bunca üstüste vakanın sebebi nedir? İyi saatte olsunlara mı karıştım, gençliğime, güzelliğime, zerafetime nazar mı değdi, birileri bana kara büyü mü yaptı, kargışlara mı geldim bilemedim :)
Şakayla karışık yokluğumda olup bitenler bunlar, umarım böylece son bulmuştur başıma gelenler. Hepinize sağlıklı günler diliyor, dizinizin kıymetini bilip kendisine nadide bir mücevher muamelesi yapın diyerek kaçıyorum.