Sayfalar

16 Aralık 2016 Cuma

SON GÜNLERDE

Dört bir yanımız acı. Tek yapabildiğimiz hayata tutunmaya çalışmak, umuda sarılmak...

Dün Resimli Edebiyat Takvimi'nin son kalmış birkaç yaprağından 15 aralık tarihlisini koparınca gördüm, "Bal Mahmut" adıyla bilinen Mahmut Baler'in ölüm yıldönümü imiş. Gençler bilmez onu, ben bile son zamanlarına yetiştim. Vaktiyle stand-upcular nerede, Bal Mahmut gibiler güldürürmüş halkı, fıkralarıyla, meselleriyle. Ben onu ortaokuldayken evde bulduğum eski bir kitap vasıtasıyla tanımıştım. Bez ciltli, hayli yıpranmış "Baldan Damlalar" isimli bu kitabı babam sık sık yaptığı gibi bir sahaftan bulup getirmişti belli ki. Sıkıldıkça açar, içindeki fıkralardan bir kaç tane okurdum, bazıları hala aklımda. Mesela "Lustrin Kabak". Adamcağızın biri ücra bir köyden İstanbul'a gelmiş, sokaklarda gezerken manav tezgahındaki patlıcanlar dikkatini çekmiş. O zamana kadar hiç patlıcan görmemiş ola ki, "Bu ne?" diye sormuş manava. Manav çakalmış zannımca, "Kabaktır emmi" demiş. "Hele bu nasıl kabakmış?". "Lustrin kabak emmi, lustrin kabak". Bir de "Bezden nabza çuhadan hekim" vardı. Adam da karısı da çok mutaassıpmış. Bir gün kadın hastalanmış, kocası doktor çağırmış, şansa bakın ki doktor erkekmiş ama mecbur muayene olunacak. Doktor kadının nabzını saymak istemiş, kadın geceliğinin kolunu parmak uçlarına kadar çekip uzatmış doktora bileğini. Doktor uyanık adammış, hemen ceketinin kolunu parmak uçlarına kadar çekip kadının nabzını tutmuş. Kadın şaşırmış, "bu nasıl hekim, bu nasıl nabız ölçme?" demiş. "Eee" diye gülmüş doktor, "Bezden nabza çuhadan hekim". 😃

Bal Mahmut bir aralar tek kanallı TV zamanında TRT'de sanırım pazar günleri program yapar, fıkralar, anekdotlar anlatırdı, oldukça yaşlıydı. 1987'de vefat etmiş. Neden sonra Antalyalı olduğunu, hatta şimdiki adıyla Dağ Nahiyesi olan kasabadan olduğunu, eskilerin babasından dolayı oraya Hafızbey dediklerini öğrendim. Öğrenmenin zamanı yokmuş, geç olsun güç olmasın :)

Geçen hafta sonu bir arkadaşın davetiyle Belek'te felekten bir gün çaldık, akşama bomba haberini duyup sevincimiz kursağımızda kalmasa iyiydi. Vah o gencecik bedenlere :(


Blogu ilk açtığım yıllarda ardarda üç yıl bloggerler arası yeni yıl kartı etkinliği yapmıştık. Yığınla kart yollamış, yığınla kart almıştık. Gerçi benimkiler ara ara Antalya PTT dağıtıcılarının gadrine uğrasa da posta kutusunda fatura dışında bir şeyler bulmak güzeldi. Blogların altın çağıydı o zamanlar, şimdi ben ve benim gibi birkaç ısrarcı hala sürdürüyor blog yazmayı, bizde bile eski şevk yok. İşte o zamandan kalan bir alışkanlıkla yeni yıl kartı atmayı sürdürüyorum. Evvelsi gün yüklü miktarda kart, dün de birkaç hediye kargosu yolladım. Sokağın köşesinde bir PTT şubesi var, mektup ve kargoya bakan memur son derece yardımsever ve güleryüzlü idi. Hiç sıkılma belirtisi göstermeden, benim özürlerime "Ne demek, bu bizim işimiz" diye cevap vererek halletti kargo işlemlerimi. Görevini hakkıyla yerine getiren insanlara saygı duyuyorum. 

Tüm bu çabalar giderek grileşen hayatımıza biraz renk katmak uğruna. Dün akşam Antalya Devlet Opera ve Balesi'nce sahneye konan "Fındıkkıran" balesini izlemeye gittim, tam yeni yıl öncesi izlenecek bir bale. Bu aynı kadroyla ikinci izleyişim, geçen yıl Ankara'da modern baleye uyarlanmış bir versiyonunu izlemiştim. Sanki ilk kezmiş gibi zevkle seyrettim bir defa daha. Aşağıdaki fotolar ANTDOB'un Facebook sayfasından:




Sanat ruha iyi geliyor dostum, uzak kalmayınız...

12 yorum:

  1. Blogculuk ölmesin :) Bence çok keyifli bir şey blog yazmak. Gerçekten emek harcarsan güzel şeyler de çıkıyor ortaya. Mesela ben senin yazdıklarını okumaktan çok keyif alıyorum. Edebi bir metin gibiler. Hatta neden gibi oluyorlarmış ki? Gayet edebiler!
    Diğer sosyal mecralar daha kolay geliyor tabii şimdilerde herkese. Koy bir foto, altına da bir cümle, işte oldu bitti. Ama olsun biz yazalım. Yazmak nihayetinde güzel bir duygu.
    Çok çok öperim seni :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazalım Özlemcim yazalım, kimse okumazsa birbirimizi okuruz, ben de öperim bir çok bir çok...

      Sil
  2. Özlemle aynı fikirdeyim:) Yazmaya devam. sEVGİLER.

    YanıtlaSil
  3. İyi yıllar.Yeni yılda da sağlık ve bol koşuşturmalar diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çokt teşekkürler, size ve herkese de güzel bir yıl olsun, sevgiler...

      Sil
  4. Bal Mahmut'un kitabı bizde de vardı, kendisi de fıkralarını tv'de anlatırken çok güzel taklit yapardı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel hatırlayan başka birilerinin de olması...

      Sil
  5. Geçen hafta Cumartesi günü burada yaşadıklarımızdan sonra kendime yedi günlük yazma kürü verdim. Terapi niyetine Pazartesi'den beri her gün bloguma bir yazı giriyorum, ama öyle ama böyle. Bugün yazı serisi taahhüdümün son günü, ama blog yazmamın değil. Siz de devam edin lütfen. Nitelikli birkaç yazıya tutunduğumuz blog dünyası kurumasın. Siz onu sulayıp besleyenlerdensiniz. Sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazmak gerçekten terapi, biraz da o yüzden bırakamıyorum blogu. Biraz da kişisel tarihimin kaydı oluyor. Haklısınız okunmaya değer bloglar gittikçe hayatımızdan irileri eksilmiş gibi oluyor, siz de bırakmayın lütfen...

      Sil
    2. Çok teşekkürler. Şimdiden iyi seneler..

      Sil
  6. Yazmaya devam Nurşen Abla, yazının şifa gücüne inanıyorum. Birbirimize de iyi geliyoruz bence :)

    YanıtlaSil