Sayfalar

6 Eylül 2016 Salı

ANKARA SOKAKLARINDA

Cumartesi günü Ankara'yı iyi tanıyan bir rehber eşliğinde Ulus'tan başlayıp Yahudi Mahallesi'nde sona eren bir Ankara turuna katıldım. 10-15 kişi civarında katılımcı vardı, Opera binası önünde buluştuk, Eski Osmanlı Bankası binasından devam edip eski adıyla Sanayi Mektebi, şimdiki adıyla Ulus Erkek Teknik Lisesi, Kediseven Sokak, Posta Caddesi, Cihan Sokak üzerinden tarihi bilgiler alarak Heykel'e ulaştık. Eski Taşhan binasından Kale'ye doğru devam ederek Roma yolu ve Roma kalıntılarını takiben Güvercin Sokağa geçtik, oradan Bentderesi hakkında bilgi alıp kısa bir çay molası verdik. Buraya kadar olan mekanlar hakkında gerek kendi merakım, gerekse kızkardeşin mesleki ilgi alanı olması nedeniyle epeyce bilgim vardı, rehberin bana çok fazla katkısı olmadı. O nedenle fotoğraf bile çekmedim, takip edenler biliyordur, çeşitli zamanlarda pek çok fotoğraf paylaşımı yapmıştım. 

Çay molasından sonra Anafartalar tarafına geçtik ve burada, daha önce görmediğim, ilgimi çeken bir şey oldu. Denizciler Caddesi ile Çıkrıkçılar Yokuşu'nun kesiştiği köşede, özel sektöre ait bir binanın arka tarafındaki apartman boşluğunda Saint Clement Kilisesi'ne ait bir kalıntıyı görmek üzere binanın merdivenlerini en üst kata kadar tırmanıp yangın merdivenine çıktık. Ortaçağ'dan kalma bir Bizans eseri olan kiliseden geriye sadece iki duvar kalabilmiş zaten. Gördüğümüz manzara şu idi, Türkiye'de tarihi eserlere verilen önemi bildiğim için pek şaşırtıcı gelmedi:



Bu da kilisenin nisbeten ayakta olabildiği zamanlardan kalma bir fotoğrafı. 

Daha sonra Anafartalar Caddesi boyunca ilerleyerek eski Adliye binasını, Gazi ve Latife ikiz mekteplerini (şimdi fakülte binası olarak kullanılıyor), Çocuk Esirgeme Kurumu'nu, Kira apartmanlarını görüp bilgi aldıktan sonra merdivenlerden inip tarihi Şengül Hamamı'nın yanından geçerek Yahudi Mahallesi'ne giriyoruz. Benim fotoğraf makinesi de çantadan çıkıp göreve başlıyor.

Buraya gelene kadar Kolej hazırlıkta İngilizce öğrenip normal liseye geçmiş bir öğrencinin İngilizce derslerine gösterdiği kadar ilgi göstermiştim anlatılanlara, zira birkaç ayrıntı dışında çoğunu biliyordum. Beni anlatılanlardan ziyade halkın bizim gruba olan ilgisi meşgul etti. Rehberin anlattıklarını dinlemek için durduğumuz her yerde etrafımızda bir insan halesi oluştu. Kimi merakla, kimi şüpheyle, kimi kızgınlıkla yanaştı. Heykelin dibindeki simitçi mesela: "Az ileri gidin kardeşim, müşterimi engelliyorsunuz, ne anlatacaksanız orada anlatın" dedi, ne diyelim gittik ileri :) Bazıları beleş bir şeyler dağıtılıyor zannıyla yanaştı, baktı ki yok öyle bir durum, "cıkcık" ederek uzaklaştı. Bir kısmı konuya dahil oldu. Güvercin sokakta Bentderesi hakkında bilgi alırken bir ağacın altına oturmuş sigarasını içerek hiç ilgilenmiyormuş gibi görünen yaşlı adam konuşma bitip ayrılırken "Kale'yi niye anlatmadın?" diye hesap sordu rehbere :) Heykelin önünde toplu fotoğraf çektirmek istediğimizde "ben çekeyim" diye yardımseverlik gösteren çok oldu parmaklıklara yaslanmış izleyen halktan. Kısa boylu, koca göbekli, pala bıyık bir arkadaş da sanki bizim gruptanmış gibi "haydi çek çek" diyerek en başa yerleşip poz verdi, fahrî Ankarasever :) Yahudi mahallesinde pencerelerden başlar uzandı, genç kızlar el salladı, yaşlı kadınlar "eski evin neyini çekersiniz" dercesine bakışlar fırlattı, ev işi yapmaktan canları çıkmış ev kadınları ise kafalarını çevirip bakmadılar bile. Gelelim Yahudi mahallesi sokaklarına, ilk gittiğim zamandan beri merak ve ilgiyle gezdiğim bir mahalledir burası, her seferinde yeni bir bina, yeni bir sokak, yeni bir özellik keşfetmek de işin zevkli yanı.

Mahallenin adı Yahudi Mahallesi ama şu anda ikamet edenlerin tamamı Türk, burada yerleşmiş Yahudi ailelerin büyük çoğunluğu İsrail'e göç etmiş. Mahallede büyük bir sinagog var ama ziyarete kapalı, hatta yüksek duvarlarla çevrilmiş. Önceleri o arazide büyük bir okul varmış ama günümüze sadece aşağıdaki çerçevesi ayakta kalan kapı ulaşmış:



Bu da sinagogun iptal edilmiş kapılarından biri. Restore edilmiş esasen ama sadece özel günlerde ayin için açılmakta imiş, onun dışında kapalı. 

Sokaklarda ilerlemeye devam ediyoruz, karşımıza yıkılmış, harabeye dönmüş, ayakta kalmaya direnen, halen oturulur vaziyette olan ya da restore edilmiş evler çıkıyor. Hepsi ayrı bir dünya, özellikle harap durumdakiler insanı hüzünlendiriyor.







Bol miktarda kedi var, kimi gruptakilerden birinin yanında taşıdığı ve kedilere rastgeldikçe döktüğü kuru mamalara yöneliyor, kimiyse çok cool, yüzümüze bile bakmıyor. Bu Sarman önündeki evle uyum sağlamış.


Havalar soğuyup yağmurlar bastırmadan yünler yıkanıp paklanmalı, yataklar doldurulup yorganlar elden geçirilmeli değil mi?

Rehberimizin ardına düşüp sokakları arşınlıyor sonunda Kargalı Sokak'ta çok ilginç bir eve ulaşıyoruz, Muhammed Yalçın'ın resimli evi:


Muhammed Yalçın 24 yaşında zihinsel özürlü bir genç. Gittiği okullardan birinde resim yeteneği farkediliyor, öğretmenlerinin aracılığı ile bir ressamdan yardım alıyor ve kendini geliştiriyor. En büyük tutkusu resim yapmak haline dönüşüyor. Fotoğrafta gördüğünüz evin dışını resimlediği gibi içindeki tüm odaların duvar ve kapılarını da bir karış boş yer bırakmadan kendi hayal gücüne göre rengarenk çizip boyamış. Evi ziyaret etmek için izin istiyoruz, Muhammed bizi kapıda karşılıyor ve her girene kartını veriyor. Kartın üstünde "Ressam Muhammed Yalçın" yazıyor, telefon numarası ve mail adresi de var. Çok iyi konuşamıyor, annesi yardımcı oluyor, tuval üzerine yaptığı resimlerin satışında ise babası söz sahibi imiş. Ayakkabılarımızı çıkarıyor ve üst kata çıkıyoruz.


Bu Muhammed,  cıvıl cıvıl desenler O'nun elinden çıkma.






Gördüklerimize hayretler içinde kalarak ayrılıyoruz oradan, Muhammed'in resim yapan elleri dert görmesin, destek olanları artsın eksilmesin.


Neredeyse üç buçuk saattir dolaşıyoruz Ulus'un sokaklarında, yorgunluk belirtileri başladı. Mahallenin son sokaklarından geçiyor ve turu bitiriyoruz.




Korkarım bir süre sonra kentsel dönüşüme mağlup olacak bu evler, bu fotoğraflar da bize yadigar kalacak. Aşık Veysel gibi bir mesaj veriyorlardır bize belki: "Biz gideriz suretimiz kalır, dostlar bizi hatırlasın".

5 yorum:

  1. Harika bir tur olmuş, ben üniversiteyi Hacetepede okumuş bir İzmirliyim. 4 sene içinde çok da fazla keşfedememişim Ankarayı şimdi anlıyorum. Böyle güzel bir turla İnşallah bir gün ben de denk gelirim. Muhammedin evi çok anlamlı geldi bana, müze gibi gezilmeli bence hatta müze bile yapılabilir.

    YanıtlaSil
  2. sizin şu turlarınıza ba yı lı yor um <3

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Nursen. Zevkle okudum ellerine saglik. Ben de 5-6 sene once DTCF den bir arkeolog rehberliginde Ulus civarini gezmistim. O gunden sonra Ulus'ta yerlere basmaya cekinir olmustum. Yahudi Mahallesi de benim dogdugum mahalle. Gecen Sene sokak aralarini Esimle dolasmistik. Beni tekrar o gunlere goturdugun icin tesekkurler. Serpil Celikkan

    YanıtlaSil
  4. Biraz Miro, az buçuk Picasso, belki biraz Gaudi karışımı tarzıyla bize Muhammed'i ve tabii Ankara sokaklarını tanıttığınız için teşekkürler.
    Sevgiler,

    YanıtlaSil