Sayfalar

4 Haziran 2014 Çarşamba

GÜNDELİK

Pediküre gittim bugün, benim için pediküre gitmek arabayı bakıma götürmek gibi bir şey. Yıllardır gövdemi taşıyan zavallı ayacıklarımı ödüllendirmek bir nevi. Giderken farklı bir sokağa saptım, hala bahçelerini muhafaza eden, eskimeye yüz tutmuş apartmanların olduğu bir sokağa. Balkonlara tırmanan eflatun, fuşya, turuncu begonvillerin, acem borularının, pencere kenarı saksılarda sardunyaların olduğu, bahçede asmaların boy attığı ve kadınların balkondan balkona pirince konacak su miktarını tartıştığı bir sokaktı, çocukluğumu hatırladım, içim ısındı.

İçim ısınırken dışım da ısındı zira hava hayli sıcaktı, ilk ferahlığı sokağın güneşinden pedikür salonunun serin ve gölgeli ortamına girer girmez yaşadım, ikincisi de ayaklarım ılık suya girdiğinde kendini gösterdi. Arkama yaslandım, sandal ağacı kokulu yelpazemi açtım ve kendimi B.ülent E.rsoy gibi hissettim :) O sırada aklıma geldi acaba kendileri manikür ya da pedikür esnasında hafif bir kesik olursa nasıl tepki veriyordur? Bırr, manikürcünün yerinde olmayı asla istemezdim.

Arabanın, pardon ayaklarımın bakımını yarasız-beresiz hallettikten sonra tramvaya binmek için durağa yürüdüm, bu dıgıdık o sırada geldi karşımdan:


Tramvaydan vaz geçip ona binmek istedim ama olmadı. Çocukluğumda yazları Niğde'ye, annemin teyzesinin kocaman bahçesinde tatilimizi geçirmeye giderdik. Şimdiki gibi otomobil bolluğu yoktu, otobüsten garajda iner, bir fayton kiralar ve bahçeye doğru dıgıdık dıgıdık yola koyulurduk. Hiç bitmesin isterdim o yol, bayılırdım faytona binmeye. Yukarıdaki gibi at arabasından bozma değil özel yapım faytondu üstelik, deri kokardı binince. Yıllardır binmemiştim, 3-4 yıl önce Büyükada'da büyük tur yaparak bozmuştum orucu.

Denizden esen bir rüzgar olmasına rağmen hava sıcaktı, yavaş yavaş bu şehrin tadı kaçıyor. Ankara'ya gitmeden veda bâbında birkaç fotoğraf çektim, bir o kadarını da belleğime yerleştirdim. 


Ve sonra da bir veda kahvesi içtim, özleyeceğim Antalya'yı...



14 yorum:

  1. kıs Antalyalılar ne kada bonkör. İstanbul'da kahvenin yanında ya bir çikolata ya da kürdana takılmış bi tıkıl lokum getiriyorlar:)

    YanıtlaSil
  2. :D bülent ersoyun manikürcüsüne olayı ne de güzel bağladın. :D

    YanıtlaSil
  3. Leylak'ım benim ne de iyi etmişsin. Bizim buralara daha tam yaz gelmedi :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Antalya'ya bile tam gelemedi yaz bu sene, Ankara külliyen kış zaten :)

      Sil
  4. Ne güzel birgün olmuş,

    Ankara yı özlemiş anne.

    YanıtlaSil
  5. Leylağım yine ne güzel bir giriş yapmışsın, küçük bir öykü okudum sayende;)
    kendine iyi bak, hayırlı bir yaz geçir Ankara'da...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolasın Natalicim, çok öpüyorum seni...

      Sil
  6. merhaba, epeydir uğramamıştım buraya. haftasonu antalya'da sizi bolca düşünüp,
    yazışınca uğrayayım dedim. faytonlar çok renkliydi bu sefer; sambacı
    kızlar gibi atlar görmek beni çok eğlendirdi doğrusu. çocukluğumda antalya'da da
    faytonlar taksi yerine kullanılırdı. saray sinemasının yanındaki halk pazarından
    eve faytonla dönerdik.

    sizinle bir gün mutlaka antalya'da kahve içebilmeliyiz değil mi? kendinize dikkat edin.


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldiniz diyeyim :) Görüşebilmeyi çok isterdim aslında. Faytonlar arttı bu ara, çakma aslında ama yine de hoş geliyor insana. Çok severim bende.
      Ben birden yağmur ve serin havaya düştüm Ankara'da, gerçi Antalya'da oldukça serin bir Haziran yaşıyor, gelmeden önceki gece arkadaşımın kızının havuz başı düğününün içine etti yağmur :)
      O kahveyi ben de içmeyi çok isterim, elbet bir gün buluşacağız tabii ki. Sevgiler...

      Sil
  7. leylağım ankaraya hoşgeliyorsun
    en kısa zamanda bir buluşma ayarlayalım
    iyi yolculuklar
    öptüm seni

    YanıtlaSil