Sayfalar

4 Mayıs 2014 Pazar

PAZAR PAZAR

Sakin ve sessiz bir Pazar günü geçiriyorum. Esasında dışarıya çıkmak için şartlar ideal ama yoğun geçen haftanın yorgunluğunu bugün kendimi rölantiye alarak ortadan kaldırmak niyetindeyim. Sefahat da bir yere kadar, pili şarj edilmek istiyor bünyenin. Hafta sonunun en önemli havadisleri şunlar:


Misafir nedeniyle kesintiye uğrayan "Acı Ülke" okumamı bitirdim, tipik bir Joyce Carol Oates kitabıydı; grotesk, yer yer ürkütücü, irkiltici. Yeni kaybettiği eşinin ardından yaşadıklarıyla ilgili öyküler de var kitapta. Geçen yıl bu konuyla ilgili yazdığı kitapta okuduklarımı hatırlayınca kendinden epey izler taşıdığını gördüm.


Hemen ardından da Ahmet Büke'nin "Yüklük" isimli öykülerine başladım. Güzel tabii ve sarsıcı ve hüzünlü ve el başa konup düşünülesi. İncecik bir kitaba pek çok şey sığmış, yükte hafif pahada ağır anlayacağınız.


Sonunda "İtirazım Var"ı izleyebildim, arkadaşımı havaalanı servisine bindirince hemen yakınındaki sinemaya daldım. Filmle ilgili düşüncelerim bulanık; hiç sıkılmadan izledim, Serkan Keskin müthiş bir oyunculuk çıkarmış, filmin verdiği mesajlar düşündürücü. Lakin gözüme mesaj sokulmasını sevmiyorum ve ara ara ortaya çıkan absürdlüklerden sıkıldım. Esasen bir Onur Ünlü filmi olarak  bunu bekliyordum, şaşırmadım. Diyeceğim çok da sevebilirsiniz, benim gibi kararsız da kalabilirsiniz. İzlemek niyetindeyseniz izleyin derim. 


Balkondaki çekirdekten yetişme biber saksısı yüzümüzü güldürdü. Bir sürü çiçek ve minimal boyutlarda biber gözleniyor üstünde. Umarım fikir değiştirip kendini yoketmeden biberlerini yeme şansına erişiriz.


Ve balkondaki çekirdekten yetişme diğer saksı, domates. Abi kırmızı ile kardeş yeşil dışında tık yok. Tüm yapraklar ve çiçekler sararıp soldu, bitki tavana değmek niyetinde, habire büyüyor. Neyse, en azından bir tane de olsa tadına bakabileceğiz.

Pazar havadisleri bu kadar, TV kanallarından birinde "Güler misin Ağlar mısın" diye eski bir film var, Zeki Alasya-Metin Akpınar'ın gençlik zamanlarından kalma. Yan gözle bakarken Kadir Savun çarptı gözüme, pek severdim kendisini. Rahmet olsun.

E haydi kalın siz de sağlıcakla, yeni haftada görüşmek üzere...

7 yorum:

  1. Sende de mi var biber? Hem de çekirdekten? Domateslerin çekirdekleri duruyor. Korkuyorum ekmeye. Bir de saksı toprak almam lazım. Üşeniyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay evet, eğer su koymazsa üzerinde hayli biber var, domates deneyimi başarısız ama biber pek neşeli, bakalım ne olacak :)

      Sil
  2. İtirazım Var'ı çok merak ediyorum. Projenin altında Ünlü'nün imzası oldu mu istemsizce oraya yanaşıyorum :) Bizim de bir lale denememiz oldu ama sanırım beceremedik. Hala açmadılar :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onur Ünlü'yü seviyorsanız filmi seversiniz bence, dedim ya görece bir şey, sıkılmadan izledim ama sevdim mi kararsızım :)
      Bu saksı bitkileri şansa bağlı galiba, ne olacağı belli olmuyor :)

      Sil
  3. Bizim domtis-biber maceramız geçen sene hüsranla sonuçlandıydı :/ Domatesler fasulye sırığı kadar oldu uzadı da uzadı ama bir şey çıkarmadı; biberse bir tane verdi, onu da yemeye kıyamadık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Domtisler pek nazlı ya, olmuyor balkonda, sorok gibi oluyor ama üzerinde meyve yok. Biz çareyi çeri domates fidesi almakta bulduk. Biberler kalender, epeyce yedik :)

      Sil
  4. Domateslerin 3. çiçek gurubundan sonra tepesini kırarak verimli yapabilirsin. Bir de çok su veriyorsun ondan meyveye durmuyor habire boye gidiyor. İçin cız etse de sulamak için yaprakların hafif de olsa düşmesini bekle :)

    YanıtlaSil